Bir geçerli nedenim de yok hani. Bazen sabrediyor, bazen edemiyor haliyle. Toplantı salonuna gidiyorum. Herkesin derdi kendine büyük. Kimi çoklu kişilikten, kimi alkol, madde, şizofreni, panik atak, refakatçi, ziyaretçi...
Yok yok bu salonda, isteseniz toplayamazsınız. Duyan gelmiş. Komedi dizilerini aratmayacak bir ekip hep bir ağızdan kendi dertlerinden yakınıyor. Arada bir grubun bilirkişisi “Zıkkımın pekini iç!” deyiveriyor. Herkes kahkahayı basıyor, o hariç. Zaten odadan çıktığını görmedim, hastası kendine refakat etti, o herkese.
Yeri geliyor nöbetler başlıyor, bağımlılık söylemesi kadar kolay değil. Kaç gece dişimi sıktım, Allah’ım bilir. Yan komşumun haykırışları, çektiği acı... Ayaklarım uyuşuyor, ellerim, dizlerim, dirseklerim...
Karıncalar, milyonlarca karınca vücuduma hücum etmiş kemiriyorlar. Neden? Öğrendim ki tecavüze uğrayanlar var, annesi babasını öldürmüş, kimi cinayet görmüş, kimi ihanet... Öğrendim ki tek dert bende değil, belki benimki dert bile değil, içim yanıyor, ağlıyorum