"SEN NE ZAMAN CEMAATÇİ OLDUN MEHMET?"

'Sen ne zaman cemaatçi oldun Mehmet?'

Türkiye'nin yeni umacısı 'the cemaat'. Fakat bu umacının parçası ilan edilen isimler bile ilişkileri olmadığını söylemekten çekinmiyor.

Savcı ve hâkim atamalarının perde arkasını anlamak için kendi isteğiyle yeri değiştirilen Şike davasının savcısı olarak Türkiye’nin tanıdığı eski özel yetkili savcı Mehmet Berk’in sözlerine kulak vermek şart. Gazeteci meslektaşımız İsmail Saymaz’a konuşan Berk, son aylarda üzerinde oluşturulan cemaatçi algısından yakınıyor. Torbacıya bile operasyon düzenlese cemaat operasyonu olarak sunulmasından, fuhuş operasyonlarında bile suçluların kendilerini “Bu cemaatçilerin operasyonu” olarak aklamalarından yakınıyor. Bu kadarla kalsa iyi! Bu cemaatçi iddiaları o kadar çok dile getirilmiş ki Mehmet Berk eve gittiğinde bütün bu haber bombardımanını okuyan eşi bile “Mehmet sen ne zaman cemaatçi oldun, benim neden haberim yok?” diye soruyormuş. Güler misin ağlar mısın?

Türkiye’de belirli çevrelerin isteyerek, kasıtla, hatta bir medya operasyonu olarak oluşturduğu ‘Her taşın altında the cemaat var’ sendromunun en son olağan şüphelisinin ağzından bunları duymak burada uzun zamandır anlatmaya çalıştığım bir ruh halinin nerelere gelebileceği adına da güzel bir örnek. Mehmet Berk’e illallah dedirtip kendi isteğiyle görev yerini değiştirtecek kadar alıp başını giden bu sendromdan yakınan sadece kendisi değil. Bugün büyük operasyonların arkasında imzası olan pek çok bürokrat benzer bir algıdan yakınıyor. Geçen aylarda bu isimlerden biri ile tanıştım. Cemaati tu kaka görmeyenlerden olduğum için lafı hiç dolandırmadım, “Siz cemaatçi misiniz?” diye sordum. Kendinden emin bir şekilde “Hayır, değilim” dedi. “Ama sizin yaptığınız hemen her şeye cemaate yakın kalemler ve gazeteler sahip çıkıyor, bu bir rastlantı mı sizce?” diye üsteledim. Çok ilginç bir cevap verdi. “Ben başlangıçta yapılan soruşturmalar sonrasında bize sol görüşlü basının sahip çıkacağını düşünüyordum, inanın ben de cemaatin bize sahip çıkmasına şaşırdım” diyordu.

Türkiye’nin yeni umacısı, bildiğiniz gibi ‘the cemaat’; gelin görün ki bu umacının parçası ilan edilen isimler bile açık açık cemaat ile bir ilişkileri olmadığını söylemekten çekinmiyor. Geçen gün Hüseyin Gülerce ile yaptığımız bir programda bizzat kendisinin de yazarı olduğu Zaman gazetesinin MİT krizi sonrasındaki manşetlerini eleştiriyordu. “Biz bir tavra sahip çıkmaya çalışarak savcıları sahiplendik, gelin görün ki herkes savcıları cemaatçi sanmaya başladı” diyerek yanlış anlamadan yakınıyordu.

Oluşturulan bu algıdan şikâyet ediyordu. Geldiğimiz noktada her şey birbirine girdi. Kendi etki alanının çok üzerinde bir cemaat algısı oluşturuldu. Bilerek ya da bilmeyerek öyle bir algı yaratıldı ki bugün Türkiye’de MİT krizinden torbacı operasyonuna kadar her şey bu ‘the cemaat’ algısının gölgesinde kalıyor. Bugün konuştuğumuz meşhur MİT krizine baktığımız zaman bu krizin ne kadarı gerçekten cemaate inanan bürokratların işi, ne kadarı cemaat ile alakası olmayan, sadece işini yapmaya çalışan savcıların eseri, anlamak mümkün değil. Gelinen bu noktadan sonra ayıkla pirincin taşını.

Cüneyt ÖZDEMİR / RADİKAL