"SEN KİM OLUYORSUN?" AHMET KAYA'NIN EŞİ ERTUĞRUL ÖZKÖK'E ATEŞ PÜSKÜRDÜ!
Balçiçek Pamir'le Söz Sende'nin bugünkü konuğu sanatçı Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'ydı. Kaya programda çarpıcı açıklamalar yaptı.
Balçiçek Pamir: Ertuğrul Özkök geçenlerde açıklamalar yaptı o günlerle ilgili olarak ne diyorsunuz? O zamanlar şerefsiz manşetleri atılmıştı diye hatırlıyorum.
Gülten Kaya: Açıkçası o tür insanlar için artık insani olarak sadece üzülüyorum çünkü onun için artık yapacak pek fazla bir şey yok. Ahmet Kayayla ilgili atılan başlıklar Hrant Dinkle ilgili atılan başlıklar, Kürt halkıyla ilgili, 28 Şubat sonrası atılan başlıklar Öldürülen Kürt işadamlarıyla ilgili, o gazetelerde listelerin yayınlanması filan o kadar çok günah var ki ortada. Bu kadar ağır günah var ki ortada dolayısıyla bu kadar ağır günahlar işleyen bir insana ben insani vicdanım üzerinden üzülüyorum. Sadece üzülüyorum yani çok yazık.
BP: Özür dilemek de bir erdem olarak görülüyor mu peki?
GK: Evet tabii ama her özür çok değerli değildir. Yani özür kıymetle bir davranış biçimidir ama her özür de çok değerli değildir açıkçası. Bu kadar günah işlemiş insanların özrü bana toplumla dalga geçmek gibi filan geliyor.
BP: Özkök 32. Günde Birandla Rıdvan Akarın sorularını yanıtladı. O röportajda da Ahmet Kaya bolca konuşuldu, seyrettiniz mi?
GK: Özellikle seyretmedim. Ahmet Kaya ile ilgili kısmını seyretmedim. Final konuşmalarının bir kısmını seyrettim yalnızca. Bana çok vahim geldi açıkçası. Gündem belirleyen gazeteciler olarak bir araya geliyorlar, oturup konuşuyorlar ve sohbet eder gibi konuşuyorlar. Yani o kadar ağır konuların üzerinden o kadar naif geçiyorlar ki bunlar bu ülkede onların marifetiyle yapılmamış gibi ya da onlar bunun mağdurları olmamış gibi.
BP: Birand da mesela çok mağdurlarından bir tanesi.
GK: Evet bir andıç mağdurudur bana göre de. Nasıl o kadar tolere edebiliyor mesela, ben tolere ediyor olmasına da inanamıyorum çünkü böyle olunca bu ülkede yapanın yanına kar kalıyor. Halbuki yapanın yanına kar kalmamalı. Mehmet Ali Birand kendi andıçlanmasıyla ilgili bile soru sormuyor da diğeri bahsediyor bundan. Bu iyi bir fotoğraf değil. İyi fotoğraf ne? Bu ülkede kötülük de ettiyseniz iyilik de ettiyseniz bu ülkeye, ki medya üzerinden çok büyük kötülükler yapıldı, bundan sonra sizin hayrınızın dokunabilmesi için yine bu ülkeye oturup gerçekten her şeyi ortaya dökmek, yüzleşmek ve özür demiyorum, ayıp ettik filan demekten geçiyor.
BP: Orada beni rahatsız eden ki yazdım da hatta geçen gün. Ahmet Kayayı Abdullah Öcalanın posteri önünde gösteren fotomontaj fotoğraflardı Birkaç manşet vardı değil mi yanlış hatırlamıyorum.
GK: Aslında çok manşet var ama 8 sütuna manşeti olabilmiş Ahmet Kaya Hürriyete, onlardan bir tanesi Ayıp ettin gözümdü, onun sık kullandığı bir söze gönderme yapılmıştı, diğeri ise Vay şerefsizdi.
BP: Özkök orada dedi ki Evet, biraz fazla kaçmıştı galiba Benim en rahatsız olduğum cümle o oldu. Biraz fazla kaçmıştı dediği de Vay şerefsiz Ondan sonra neler yaşandı sizin hayatınızda?
GK: Bizim hayatımız bitti zaten. Bitti. Bırakın Ahmet Kayayı yarın deneyin, Habertürk gazetesine bir tane böyle bir manşet atın birisiyle ilgili. Ne yapmış olursunuz? Onun hayatını tamamen yok etmiş olursunuz. Sizin marifetinizle o her an öldürülebilir. Yani Ahmet Kayanın salimen Avrupaya gidişi son derece mucizevi. Çünkü o başlıktan sonra inanılmaz şeyler oldu bizim hayatımızda. Sokağa çıkamaz olduk bir kere.
BP: Sabah açtınız gazeteyi ve gördünüz mü, öyle mi oldu?
GK: Öyle gördük, evet.
BP: Neydi mesela, Ahmet Kaya nasıl bir yorum yaptı?
GK: Açıkçası çok konuşmadık böyle şeyleri biz. Çünkü konuşmak bile acı veriyordu ama hani Mesela yüzüne yerleşen ifadeyi hiç unutmuyorum, hayatım boyunca da hiç unutmayacağım, çok kısa mesafeler arasında olan evimizle ofisimiz arasında bile gidip gelememeye başladı Ahmet. Yani bizim sokaktaki insanlar gazeteler bir şey yazınca onu doğru kabul ediyorlar. Yani oradan informe oluyorlar çünkü. Bizim ülkemizde hele çok böyledir yani. Onun için Hrant Dink olayında olduğu gibi siz bir süreci köpürtüp köpürtüp bir noktaya getiriyorsunuz, ve sonra buyrun diye atıyorsunuz önlerine. Kuşkusuz ki ordan çıkıp sevgili Rakelin deyimiyle hani bebekten yaratılmış bir katilin Ahmete fiilen zarar vermesi an meselesiydi. Yani onun için bazı gazeteciler Ahmetin aramızdan yarılışına dolaylı cinayet diyorlar. Kabul ediyorum bu tanımı, bu bir dolaylı cinayettir ve çok ciddi payı vardır o insanların. Onun için böyle ekranda filan böyle inanı n ki ben konuşurken bile kirlendiğimi hissediyorum. Yani bu insanların bahsi geçtiğinde kirlendiğimi hissediyorum, çok açık söylüyorum. Yani kirleniyorum adeta. Ve bunlar hala gazete yönetiyorlar, hala ekranlarda olabiliyorlar ve hala konuşabiliyorlar.
Mesela diyor ki Keşke öyle bir gecede düşüncelerini biraz daha yumuşak bir tonda ifade etseydi. Bu nasıl faşizan bir şeydir yani? Sen nasıl kendini bir erk olarak görüyorsun da bunu bize dikte ediyorsun? Kürt halkının canına okunmuş, adam kendi ana dilini kullanamıyor, ana dilinde şarkı okuyamıyor, son derece tebessümle bunu açıklamaya çalışıyor. Yumuşak tonu nedir bunun? Sonra bunu nasıl bir medya çalışanı dikte edebilir bir sanatçıya? Bakar mısınız yani burada bir samimiyet yok. Burada kendisinin bile hala içselleştiremediği son derece faşizan bir tutum var. Öyle yapsaydı da ben filan Kendini bu ülkede her şeyin üzerinde bir erk olarak görme, bu ruh bozukluğudur başka bir şey değil.
BP: Bu sizi öfkelendiriyor mu gücendiriyor mu?
GK: Böyle insanların aramızda olması öfkelendiriyor açıkçası. Aramızda olmaları ve hala kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü olmaları beni çok öfkelendiriyor. Çünkü bu ülkenin bunu hak etmediğini düşünüyorum. Her şeye rağmen hak etmediğini düşünüyorum.