02 Eyl 2012 10:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:05
ŞEMDİNLİ DAĞLARINDA TEK BAŞINA BİR GENEL YAYIN YÖNETMENİ!
Hürriyet Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Şemdinli'de tek başına geçirdiği günleri yazdı
Şemdinli’de tek başına
Eğer sizler de bu yazıyı kahve ve çayınızla birlikte okuyorsanız... Anlatılanların hepsini unutun dilerseniz. Yazı zaten uçar gider. Aklınızda kalan sadece bu manzara olsun. Eğer Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın müdürü bir sabah Şemdinli manzarasına karşı rahat rahat kahve içebiliyorsa... Bakmayın siz elalemin feryatlarına... Bu iş daha bitmedi demektir!
İstanbul’dan ırak kentlerin uçağı hep erken kalkar. Van uçağında pilotun depresif anonsuyla kemer bağladık:
- Yağmurlu bir sema ile İstanbul’a veda ediyoruz.
İki saat kadar sonra Van’da kiralık aracımızı teslim aldık. Sebati ile Şemdinli’ye yolculuğumuz böylece başladı.
HOŞAP KALESİ TENHAYDI
Hoşap kalesine kadarki 40 kilometre Sebati’yi şaşırttı. Üç gidiş–üç gelişli otoyol kıvamlı seyir İstanbul TEM’i aratmadı. Hatta belki de pek trafik olmadığı için daha keyifliydi.
Ama trafiği rahatlatan sadece yeni yollar değildi.
İran’dan kaçak mazot taşıyan tankerler yoktu.
Hoşap kalesindeki depo kontrol noktası tenhaydı.
Sonra hatırladım ki, Sebati’ye kuru fasulye sözüm vardı.
Ertuşi Aşireti’nin benzinliğine varmayı bekledim. Ama heyhat Başkale’nin en büyük istasyonunda...
Akaryakıt bile bulamadık, tesis tadilattaydı.
SINIR VE GÜMRÜK AŞAR GİBİ
Benzinsiz (ve fasulyesiz) yola devam dedik. Hakkâri-Yüksekova kavşağına vardık. Daha doğrusu köprüye...
Jandarma gayet kibar, kimliğimizi istedi. Basın kartlarını uzattık.
"Basın yani..." dedi ve güvenle ekledi, "Başbakanlık..."
Basın kartını veren makamın...
Başbakanlık olduğunu anlatana kadar...
"Geç" işareti yaptı.
Bagaj kontrolü, araç kaydı gibi... Angaryalardan sıyırdık, geçtik. Başbakanlık sayesinde...
Ama neden bilmem...
Belki aynı tecrübeyi yaşayanlar anlar. O köprüyü geçmek bana her defasında... Sınır veya gümrük hattı aşmayı hatırlatır. Fena hissederim.
ÇÖP POŞETLERİNİ SORAMADIK
Yazın suyu nazlı akan Zap’ı sağımıza aldık.
Su yatağını kaplayan çöp poşetlerine çok kızdık.
Yüksekova’da Belediye Başkanı’na soralım dedik.
Fırsat olmadı, kısmet değilmiş.
Başkan hanım galiba KCK’dan Muş’ta yatıyor.
Yüksekova’ya ilk gelişim 80’li yıllardaydı.
Yine Şemdinli için...
Ama Şemdinli’de otel yoktu.
O yüzden Yüksekova’da kalırdık.
Oslo Otel’de konaklar; Şahintepesi kır gazinosunda demlenirdik.
30 yılda Yüksekova çok gelişti, değişti.
Nüfusu 60 bini aştı, otel sayısı onlarca.
Öyle geliyor ki bana...
Bu davada askeri cephe Şemdinli...
Siyasi cephe Yüksekova olarak seçildi.
Hatta belki yeni de değil, 30 yıl önce...
HAKLI OLMAK, MUTLU OLMAK
Sebati ile alışveriş için gezerken...
TV’den tanıyan bir esnaf yaklaştı.
-Seni seviyoruz...
-Eyvallah...
-Ama çok sertsin bize...
Siz kim, biz kim?
-Unutma ki Türkler ile Kürtler birbirini çok sever...
Anladım ama lafım sana değil PKK’ya...
-Öyle deme onlar bizim çocuklarımız.
Sebati sohbetten koptu, alışverişe daldı. Biz çayları söyleyip lafın belini kırdık. Daha çok o anlattı, ben dinledim.
“Hak verdin mi?” diye sormayın sakın.
Çünkü haklı olmak bu coğrafyada yetmiyor.
Mutlu etmek de gerekiyor.
Ve sohbet arkadaşım çok mutsuzdu.
Sebati alışverişi tamamladı.
Bir portatif masa, iki sandalye, beyaz örtü, üç vazo ve yapma çiçekler...
Aracın bagajına yerleşirken...
Yeni ahbabım şaşkın sordu:
- Koruman nerede, yalnız mı geldiniz?
Şöyle bir sırtını sıvazladım:
-Korumaya ne hacet, sana emanet değil miyim?
Sarıldık, öpüştük, vedalaştık.
Yolcu yolunda gerek diye marşa bastık.
(Aldıklarımızı ne mi yaptık? Sabredin biraz :) )
POLİS MÜDÜRÜNÜN PKK TEZİ
Şemdinli Emniyet Müdürü Akın Güneri.
Daha 40’ında bile değil.
Ama her gün terörle imtihan ediliyor.
Zaten asayiş ve terör uzmanı olduğu için seçildi...
ABD’de altı yıl eğitim aldı, doktora tezinin konusu anlamlı:
- PKK neden her 10 yılda bir strateji değiştiriyor.
İlk akla gelen yanıt zaten belli. Taşeronluk ettiği güçlerin istekleri... Silah ve siyasi destek kaynağı...
Kısaca dünya değişiyor. PKK ayak uydurmaya çalışıyor. İyi, peki PKK değişiyorsa?
Türkiye bu yeni PKK’ya hazır mı acaba?
Neyse tabii ki bu sorunun muhatabı...
Şemdinli’deki polis müdürü değil.
Akın Müdür bize kebap ikram etti.
Sabaha karşı operasyona gelen...
Özel harekât amirleriyle yedik.
Çay ikramında odaya sakallı, gözlüklü, yazılı tişört üzerine gömlekli bir genç girdi.
Akın Müdür personelini tanıttı:
- İşte yeni polisin rol modeli:
Okumuş, akıllı, sabırlı.
Genç rol modeline yaşını sorduk. 27 yaşındaydı, altı yıllık polisti. O belli ki halinden memnundu.
Peki ya vatandaş?
Akın Güneri’ye sorarsanız…
Polis-vatandaş ilişkisi mükemmel:
- Asker, polis, halk koordinasyonu tam.
HALEF-SELEF ÇARDAKTA
Emniyetin çardağında Mesut Gençtürk’e rastladık. Şemdinli kaymakamının ilçedeki son günleri...
33 yaşındaki Mesut Kaymakam, Elazığ’a atandı. Yerine 34 yaşındaki Cengiz Erdem başlıyor.
Erdem halen Diyarbakır Çüngüş’te görevli.
Yani bölgeyi iyi bilen yerel yönetici.
Halef ve selef kaymakamları birlikte dinleyince...
Anladım ve düşündüm ki;
-Bölgeye atanan isimler giderek daha iyi seçiliyor.
-Terörle mücadelede çok iddialı genç bir kuşak geliyor.
-Asker ve polis yerel şemsiye altında işbirliğine daha hevesli.
Kaymakam Mesut Gençtürk ilçeye ilk girişini de hatırlıyor:
"9 Ağustos 2010’da ailemle birlikte, zırhlı araçla girdim buraya..." Sonra malum PKK baskınları... Saldıran Kürt, saldırılan ilçe Kürt...
Arada kalmıyor mu?
Kafası çok net, yanıtı pek yalın:
- Vatandaşın büyük bölümü devletten yana. Bizden beklentisi çok yüksek, onları bırakamam.
POLİSİN YAŞ ORTALAMASI 25
Hakkâri’deki polis gücünün müdürü Tufan Ergüder. Çok tecrübeli istihbaratçı ve terör uzmanı. Kadrosunda yaş ortalaması ise 25.
Yani Şemdinli’ye 1984’teki ilk PKK baskınını...
İzlemeye geldiğimizde daha çoğu doğmamıştı bile. Ama Şemdinli’deki son savaşta...
Polis ve özellikle...
Özel harekât timleri sonucu belirledi.
Rahmetli Behçet Müdür’ün mirası...
Özel harekâtçıları eğitimli ve moralli gördüm. Ağır silahları, teçhizatları yeterli.
Bir de yeni yer kobraları var.
(Kobra helikopterle karışmasın diye öyle deniyor)
Geçen perşembe günkü eylemde...
PKK’yı bu zırhlı araçlar durdurdu.
Her biri 800 bin lira değerinde...
Sadece kulesi 400 bin lira tutuyor.
CANLI YAYINDA AMELİYAT
DHA muhabiri Azer Demir’le buluşuyoruz.
Sebati bizi Umut Kitabevi’nin önünde görüntüledi. Bombalanmış pasajın önünde geçmişe döndüm.
Keşke o bombanın sırrı aydınlansaydı...
Adam gibi hesap sorulsaydı.
Belki bugünümüz farklı olurdu.
Sonra Yayla Mahallesi yokuşunu tırmandık.
Beş PKK’lıya beyaz otomobille mezar olan...
İzleri aradık ama bulamadık.
Sanki o çatışma hiç yaşanmamış gibiydi...
Azer’le sohbet ederken...
Devlet-vatandaş güven ilişkisinin...
Matrak ölçüsünü anlattı.
Şemdinli’de devlet hastanesi oldukça eski...
Ama ilk ameliyat daha dört- beş yıl önce yapıldı.
Çünkü vatandaş…
Bu ilçede başarılı ameliyat için
Altyapı olduğuna inanmadı,
Masada kalmaktan korktu.
Başhekim baktı ki başka çare yok.
Ameliyatı canlı yayına taşıdı.
Vatandaş da sanki anlarmış gibi izledi...
Baktı ki hastalar ölmüyor, inandı.
Fıkra gibi ama gerçek!
AKŞAM ERKEN İNDİ TOP SESİYLE
Gençliğimden bir şiir hatırlıyorum.
"Akşam erken iner mahpushaneye" diye...
Şemdinli meydanında kaçak Irak çayına...
Sohbeti katık ederken ezan okundu.
Saat daha akşam 7’yi göstermeden…
Sanki Sinderella masalı gibi sokaklar boşaldı.
Aslında iyi oldu, meydan bize kaldı.
Azer’i de eve bıraktık...
Sokak lambası ışığında fotoğraf çalıştık.
Fondaki top ve havan sesleri sabaha kadar sürdü.
Ama öğretmenevindeki rahat uykumuzu bölmedi.
ŞEMDİNLİ MANZARALI FOTOĞRAF
Sabahın ilk saatlerinde yola koyulduk.
Sebati, Azer ve ben. Niyetimiz Derecik ve Umurlu’yu ziyaretti.
Ama daha ilçeden çıkmadan yolumuz kesildi. Ne Derecik’e yol izni çıktı, ne de ters yöndeki Alan’a.
Yolu kesilen her haberci gibi...
Bozulduk, kızdık. Çaresiz geri döndük.
Kalan zamanı iyi kullandık. Şemdinli’ye muhteşem vedamızı tasarladık.
Koman ve Karadağ boyunda bir tepe bulduk.
Bagajdaki masayla sandalyeleri yerleştirdik.
Sakız gibi beyaz örtüyü serdik. Yapma çiçekleri serpiştirdik. Yeni fincan takımını açtık. Ve sabah kahvemizi keyifle içtik.
Her yudumun tadını çıkardık.
Eğer sizler de bu yazıyı...
Kahve ve çayınızla birlikte okuyorsanız...
Anlatılanların hepsini unutun dilerseniz.
Yazı zaten uçar gider.
Aklınızda kalan sadece bu manzara olsun.
Eğer Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın müdürü...
Bir sabah Şemdinli manzarasına karşı...
Rahat rahat kahve içebiliyorsa...
Bakmayın siz elalemin feryatlarına...
Bu iş daha bitmedi demektir.
ŞÜKÜR DEMİYORUM TABİİ Kİ
Ve inanın bu tespiti yapan haberci…
Aynı bölgede çok daha kötüsünü gördü.
300 metrelik yolu zırhlı araçla aşan yöneticiler…
Öğleden sonra yol emniyeti kalmayan iller…
Fail-i belli cinayetler, uyuşturucu şebekeleri…
Daha neler neler…
Bugüne şükür demiyorum tabii ki… Ama yaşadıkça, nefes aldıkça…
Şemdinli’de kahve keyfini, o dağların güzelim kokusunu unutmadan…
Geçmişin asla ve kat’a tekrar etmemesi için…
Elimden geleni yapacağım.
Sadece bilinsin istedim.
Enis BERBEROĞLU / HÜRRİYET
Eğer sizler de bu yazıyı kahve ve çayınızla birlikte okuyorsanız... Anlatılanların hepsini unutun dilerseniz. Yazı zaten uçar gider. Aklınızda kalan sadece bu manzara olsun. Eğer Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın müdürü bir sabah Şemdinli manzarasına karşı rahat rahat kahve içebiliyorsa... Bakmayın siz elalemin feryatlarına... Bu iş daha bitmedi demektir!
İstanbul’dan ırak kentlerin uçağı hep erken kalkar. Van uçağında pilotun depresif anonsuyla kemer bağladık:
- Yağmurlu bir sema ile İstanbul’a veda ediyoruz.
İki saat kadar sonra Van’da kiralık aracımızı teslim aldık. Sebati ile Şemdinli’ye yolculuğumuz böylece başladı.
HOŞAP KALESİ TENHAYDI
Hoşap kalesine kadarki 40 kilometre Sebati’yi şaşırttı. Üç gidiş–üç gelişli otoyol kıvamlı seyir İstanbul TEM’i aratmadı. Hatta belki de pek trafik olmadığı için daha keyifliydi.
Ama trafiği rahatlatan sadece yeni yollar değildi.
İran’dan kaçak mazot taşıyan tankerler yoktu.
Hoşap kalesindeki depo kontrol noktası tenhaydı.
Sonra hatırladım ki, Sebati’ye kuru fasulye sözüm vardı.
Ertuşi Aşireti’nin benzinliğine varmayı bekledim. Ama heyhat Başkale’nin en büyük istasyonunda...
Akaryakıt bile bulamadık, tesis tadilattaydı.
SINIR VE GÜMRÜK AŞAR GİBİ
Benzinsiz (ve fasulyesiz) yola devam dedik. Hakkâri-Yüksekova kavşağına vardık. Daha doğrusu köprüye...
Jandarma gayet kibar, kimliğimizi istedi. Basın kartlarını uzattık.
"Basın yani..." dedi ve güvenle ekledi, "Başbakanlık..."
Basın kartını veren makamın...
Başbakanlık olduğunu anlatana kadar...
"Geç" işareti yaptı.
Bagaj kontrolü, araç kaydı gibi... Angaryalardan sıyırdık, geçtik. Başbakanlık sayesinde...
Ama neden bilmem...
Belki aynı tecrübeyi yaşayanlar anlar. O köprüyü geçmek bana her defasında... Sınır veya gümrük hattı aşmayı hatırlatır. Fena hissederim.
ÇÖP POŞETLERİNİ SORAMADIK
Yazın suyu nazlı akan Zap’ı sağımıza aldık.
Su yatağını kaplayan çöp poşetlerine çok kızdık.
Yüksekova’da Belediye Başkanı’na soralım dedik.
Fırsat olmadı, kısmet değilmiş.
Başkan hanım galiba KCK’dan Muş’ta yatıyor.
Yüksekova’ya ilk gelişim 80’li yıllardaydı.
Yine Şemdinli için...
Ama Şemdinli’de otel yoktu.
O yüzden Yüksekova’da kalırdık.
Oslo Otel’de konaklar; Şahintepesi kır gazinosunda demlenirdik.
30 yılda Yüksekova çok gelişti, değişti.
Nüfusu 60 bini aştı, otel sayısı onlarca.
Öyle geliyor ki bana...
Bu davada askeri cephe Şemdinli...
Siyasi cephe Yüksekova olarak seçildi.
Hatta belki yeni de değil, 30 yıl önce...
HAKLI OLMAK, MUTLU OLMAK
Sebati ile alışveriş için gezerken...
TV’den tanıyan bir esnaf yaklaştı.
-Seni seviyoruz...
-Eyvallah...
-Ama çok sertsin bize...
Siz kim, biz kim?
-Unutma ki Türkler ile Kürtler birbirini çok sever...
Anladım ama lafım sana değil PKK’ya...
-Öyle deme onlar bizim çocuklarımız.
Sebati sohbetten koptu, alışverişe daldı. Biz çayları söyleyip lafın belini kırdık. Daha çok o anlattı, ben dinledim.
“Hak verdin mi?” diye sormayın sakın.
Çünkü haklı olmak bu coğrafyada yetmiyor.
Mutlu etmek de gerekiyor.
Ve sohbet arkadaşım çok mutsuzdu.
Sebati alışverişi tamamladı.
Bir portatif masa, iki sandalye, beyaz örtü, üç vazo ve yapma çiçekler...
Aracın bagajına yerleşirken...
Yeni ahbabım şaşkın sordu:
- Koruman nerede, yalnız mı geldiniz?
Şöyle bir sırtını sıvazladım:
-Korumaya ne hacet, sana emanet değil miyim?
Sarıldık, öpüştük, vedalaştık.
Yolcu yolunda gerek diye marşa bastık.
(Aldıklarımızı ne mi yaptık? Sabredin biraz :) )
POLİS MÜDÜRÜNÜN PKK TEZİ
Şemdinli Emniyet Müdürü Akın Güneri.
Daha 40’ında bile değil.
Ama her gün terörle imtihan ediliyor.
Zaten asayiş ve terör uzmanı olduğu için seçildi...
ABD’de altı yıl eğitim aldı, doktora tezinin konusu anlamlı:
- PKK neden her 10 yılda bir strateji değiştiriyor.
İlk akla gelen yanıt zaten belli. Taşeronluk ettiği güçlerin istekleri... Silah ve siyasi destek kaynağı...
Kısaca dünya değişiyor. PKK ayak uydurmaya çalışıyor. İyi, peki PKK değişiyorsa?
Türkiye bu yeni PKK’ya hazır mı acaba?
Neyse tabii ki bu sorunun muhatabı...
Şemdinli’deki polis müdürü değil.
Akın Müdür bize kebap ikram etti.
Sabaha karşı operasyona gelen...
Özel harekât amirleriyle yedik.
Çay ikramında odaya sakallı, gözlüklü, yazılı tişört üzerine gömlekli bir genç girdi.
Akın Müdür personelini tanıttı:
- İşte yeni polisin rol modeli:
Okumuş, akıllı, sabırlı.
Genç rol modeline yaşını sorduk. 27 yaşındaydı, altı yıllık polisti. O belli ki halinden memnundu.
Peki ya vatandaş?
Akın Güneri’ye sorarsanız…
Polis-vatandaş ilişkisi mükemmel:
- Asker, polis, halk koordinasyonu tam.
HALEF-SELEF ÇARDAKTA
Emniyetin çardağında Mesut Gençtürk’e rastladık. Şemdinli kaymakamının ilçedeki son günleri...
33 yaşındaki Mesut Kaymakam, Elazığ’a atandı. Yerine 34 yaşındaki Cengiz Erdem başlıyor.
Erdem halen Diyarbakır Çüngüş’te görevli.
Yani bölgeyi iyi bilen yerel yönetici.
Halef ve selef kaymakamları birlikte dinleyince...
Anladım ve düşündüm ki;
-Bölgeye atanan isimler giderek daha iyi seçiliyor.
-Terörle mücadelede çok iddialı genç bir kuşak geliyor.
-Asker ve polis yerel şemsiye altında işbirliğine daha hevesli.
Kaymakam Mesut Gençtürk ilçeye ilk girişini de hatırlıyor:
"9 Ağustos 2010’da ailemle birlikte, zırhlı araçla girdim buraya..." Sonra malum PKK baskınları... Saldıran Kürt, saldırılan ilçe Kürt...
Arada kalmıyor mu?
Kafası çok net, yanıtı pek yalın:
- Vatandaşın büyük bölümü devletten yana. Bizden beklentisi çok yüksek, onları bırakamam.
POLİSİN YAŞ ORTALAMASI 25
Hakkâri’deki polis gücünün müdürü Tufan Ergüder. Çok tecrübeli istihbaratçı ve terör uzmanı. Kadrosunda yaş ortalaması ise 25.
Yani Şemdinli’ye 1984’teki ilk PKK baskınını...
İzlemeye geldiğimizde daha çoğu doğmamıştı bile. Ama Şemdinli’deki son savaşta...
Polis ve özellikle...
Özel harekât timleri sonucu belirledi.
Rahmetli Behçet Müdür’ün mirası...
Özel harekâtçıları eğitimli ve moralli gördüm. Ağır silahları, teçhizatları yeterli.
Bir de yeni yer kobraları var.
(Kobra helikopterle karışmasın diye öyle deniyor)
Geçen perşembe günkü eylemde...
PKK’yı bu zırhlı araçlar durdurdu.
Her biri 800 bin lira değerinde...
Sadece kulesi 400 bin lira tutuyor.
CANLI YAYINDA AMELİYAT
DHA muhabiri Azer Demir’le buluşuyoruz.
Sebati bizi Umut Kitabevi’nin önünde görüntüledi. Bombalanmış pasajın önünde geçmişe döndüm.
Keşke o bombanın sırrı aydınlansaydı...
Adam gibi hesap sorulsaydı.
Belki bugünümüz farklı olurdu.
Sonra Yayla Mahallesi yokuşunu tırmandık.
Beş PKK’lıya beyaz otomobille mezar olan...
İzleri aradık ama bulamadık.
Sanki o çatışma hiç yaşanmamış gibiydi...
Azer’le sohbet ederken...
Devlet-vatandaş güven ilişkisinin...
Matrak ölçüsünü anlattı.
Şemdinli’de devlet hastanesi oldukça eski...
Ama ilk ameliyat daha dört- beş yıl önce yapıldı.
Çünkü vatandaş…
Bu ilçede başarılı ameliyat için
Altyapı olduğuna inanmadı,
Masada kalmaktan korktu.
Başhekim baktı ki başka çare yok.
Ameliyatı canlı yayına taşıdı.
Vatandaş da sanki anlarmış gibi izledi...
Baktı ki hastalar ölmüyor, inandı.
Fıkra gibi ama gerçek!
AKŞAM ERKEN İNDİ TOP SESİYLE
Gençliğimden bir şiir hatırlıyorum.
"Akşam erken iner mahpushaneye" diye...
Şemdinli meydanında kaçak Irak çayına...
Sohbeti katık ederken ezan okundu.
Saat daha akşam 7’yi göstermeden…
Sanki Sinderella masalı gibi sokaklar boşaldı.
Aslında iyi oldu, meydan bize kaldı.
Azer’i de eve bıraktık...
Sokak lambası ışığında fotoğraf çalıştık.
Fondaki top ve havan sesleri sabaha kadar sürdü.
Ama öğretmenevindeki rahat uykumuzu bölmedi.
ŞEMDİNLİ MANZARALI FOTOĞRAF
Sabahın ilk saatlerinde yola koyulduk.
Sebati, Azer ve ben. Niyetimiz Derecik ve Umurlu’yu ziyaretti.
Ama daha ilçeden çıkmadan yolumuz kesildi. Ne Derecik’e yol izni çıktı, ne de ters yöndeki Alan’a.
Yolu kesilen her haberci gibi...
Bozulduk, kızdık. Çaresiz geri döndük.
Kalan zamanı iyi kullandık. Şemdinli’ye muhteşem vedamızı tasarladık.
Koman ve Karadağ boyunda bir tepe bulduk.
Bagajdaki masayla sandalyeleri yerleştirdik.
Sakız gibi beyaz örtüyü serdik. Yapma çiçekleri serpiştirdik. Yeni fincan takımını açtık. Ve sabah kahvemizi keyifle içtik.
Her yudumun tadını çıkardık.
Eğer sizler de bu yazıyı...
Kahve ve çayınızla birlikte okuyorsanız...
Anlatılanların hepsini unutun dilerseniz.
Yazı zaten uçar gider.
Aklınızda kalan sadece bu manzara olsun.
Eğer Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın müdürü...
Bir sabah Şemdinli manzarasına karşı...
Rahat rahat kahve içebiliyorsa...
Bakmayın siz elalemin feryatlarına...
Bu iş daha bitmedi demektir.
ŞÜKÜR DEMİYORUM TABİİ Kİ
Ve inanın bu tespiti yapan haberci…
Aynı bölgede çok daha kötüsünü gördü.
300 metrelik yolu zırhlı araçla aşan yöneticiler…
Öğleden sonra yol emniyeti kalmayan iller…
Fail-i belli cinayetler, uyuşturucu şebekeleri…
Daha neler neler…
Bugüne şükür demiyorum tabii ki… Ama yaşadıkça, nefes aldıkça…
Şemdinli’de kahve keyfini, o dağların güzelim kokusunu unutmadan…
Geçmişin asla ve kat’a tekrar etmemesi için…
Elimden geleni yapacağım.
Sadece bilinsin istedim.
Enis BERBEROĞLU / HÜRRİYET