23 Eyl 2015 09:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:54

Sembol fotoğrafın bilinmeyen hikayesini Gülse Birsel yazdı

"Cumhuriyet'i biz böyle kazandık" pankartlı fotoğrafın gerçek hikayesi ortaya çıktı

Kurtuluş Savaşı'nın sembollerinden biri olan "Cumhuriyet'i biz böyle kazandık" pankartlı fotoğrafın gerçek hikayesi ortaya çıktı. Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel o fotoğrafın 1933 yılında o zamanlar Kütahya'ya bağlı bir ilçe olan memleketi Uşak'ta çekildiğini yazdı ve "Fotoğrafta gördüğünüz siyah ceketli, kravatlı adam, babamın kuzeni!" diye ekledi.

Dedesinin Kurtuluş Savaşı'nda savaştığını ve 4 madalyasının olduğunu yazan Gülse Birsel o fotoğrafın hikayesini "Uşaklı bir ailenin hikâyesi... Benim ailemin..." başlıklı yazısında şöyle anlattı:

""Cumhuriyet'i biz böyle kazandık" başlıklı, Kurtuluş Savaşı'nın sembollerinden biri haline gelmiş bu meşhur fotoğrafı biliyorsunuz.

Bu fotoğraf 1933 yılında çekilmiş. O yoksul, Cumhuriyet'i küçük imkânlar ama gururla kutlayan şehir, Uşak. Yani babamın memleketi.

Onun babası, yani dedem, İstiklal Savaşı'nda 4 madalya almış Asım Bey. O zaman Kurtuluş Savaşı'nda mücadele edenlere çokça dendiği gibi, lakabı "Mücahit Asım". "Cihat" kelimesinin şimdi Ortadoğu'da olduğu gibi üzerine bomba bağlayıp masum insanların ortasında patlatmak için kullanılmadığı, bu vatanın bağımsızlığı için mertçe savaşmayı ifade ettiği yıllar.

Dedemin 33 kurşun deliği olan bir pelerini var, ilginç bir savaş anısı olarak sonradan Tarih Kurumu'na bağışlanmış.

Fotoğrafın ilginç ve benimle ilgili hikâyesine gelelim: 1933 yılının Cumhuriyet Bayramı'nda çekiliyor. Uşak'ın ilk fotoğrafçısı Hüsnü Kazım Özler tarafından. Babamın deyimiyle "Foto Kazım".

Fotoğrafta gördüğünüz siyah ceketli, kravatlı adam, babamın kuzeni! Dedem Mücahit Asım'ın eşinin (yani babaannemin) dayısının oğlu Kamil Kabalak. Uşak o zaman Kütahya'ya bağlı bir ilçe ve Kamil Bey de o ilçenin belediye başkanı.

Sembol fotoğrafın bilinmeyen hikayesini Gülse Birsel yazdı - Resim : 1

FOTOĞRAF NASIL BULUNDU?

1990'ların başında babam bu fotoğrafı evde buluyor! Resimdeki kuzeni Kamil Kabalak'ın oğlu Hasan Kabalak'a, Ankara'ya yolluyor. Onlar da Genelkurmay Başkanlığı'nın arşivine gönderiyorlar. Fakat arşive yanlışlıkla Ankara'da 1929'da çekilmiş diye kaydediliyor. 2007 yılında, fotoğraftaki Kamil Kabalak'ın yeğeni, (maalesef çok yakın zamanda rahmetli olan) Tuğgeneral Zeki Güngör, dayısının bulunduğu resmi, bir askeri tesiste "Ankara–1929" yazısıyla görüyor. Düzeltilmesi için dava açıyor. Fotoğrafın Uşak'ta çekildiği tespit ediliyor.

Bu topraklarda yaşayan her ailenin, fotoğrafı olmasa da buna benzer onlarca Kurtuluş Savaşı anısı, şehidi, gazisi vardır.

Ama şunu söylemem gerek: Şimdilerde vatandaş ayıran, sevmediğini ülkeden kovan, şunlara vatan haini, bunlara Beyaz Türk, ötekine Bizans Tohumu cart curt diyenler var ya... Yav kimse üstüne alınmıyor güzel kardeşim! Sen o lafı söyleyip milleti birbirine düşman etmeye çalıştığınla, o ibretlik halinle öyle kalıyorsun.

Çünkü harbiden biz fotoğraftaki gibi "Cumhuriyet'i işte böyle kazandık". Şapkalısı, yemenilisi, kravatlısı, sakallısı, saçı kapalısı, saçı görüneni, şalvarlısı, takım elbiselisiyle... Envai çeşit kadın ve erkekle. Milyonlarca, birbirine benzemeyen, ama hepsi de çok vatansever insanla. Yarın bu ülkede canımızın istediği gibi dini bayram kutlayabileceğiz ya. Tatile gideceğiz, kurban kesip, ziyaretler yapıp çikolata filan ikram edeceğiz ya hani... İşte hepsi Atatürk ve bu insanların sayesindedir!

Ha, bu memleketten toprak koparıp başka ülke kurmak isteyen, bunun için eline silah alıp terör yaratanlar, bir zahmet sınırdan çıkıp beğendiği herhangi bir coğrafyada kendi çapında girişimlerde bulunabilir. Ama onları ayrı tut, geri kalan bütün vatandaşlar, fikirlerinden, hayat tarzlarından, ırk ve mezheplerinden, oy verdikleri partiden bağımsız olarak, fevkalade bizdendir, gayet yerli ve millidir, baş tacıdır.

Ben ve benim gibilere de bazen Beyaz Türk filan deniyor ya. Hatta kimileri ileri gidip kendince daha aşağılayıcı şekilde "Beyazlar" diye hitap ediyor. Kurtuluş Savaşı olurken bizlerin aileleri İngiliz'le Fransız'la işbirliği yapıp, Paris'te beyaz şarap içip beyaz çikolata filan yemiyorlardı. Kurşun yiyorlardı! Bir de bulabilirlerse mısır koçanı filan. Misal, annemin babası, savaşta açlıktan ölmek üzereyken bir tarlada tek mısır koçanı bularak hayatta kalmış. O koçan sayesinde yürümeye devam edip birliğine yetişmiş. Anlatabildim mi? Siyaset uğruna birbirimize isim takıp hangimiz daha makbul ve değerli vatandaşız diye ayırmayı bırakalım mı artık? Çünkü biz Cumhuriyet'i, resimde de görüldüğü gibi, böyle kazandık: Çok zor!

Birbirimize "Bizans bilmem nesi", "Şu renk Türk, "Defolup gidecekler" diye laklak edersek, o isim taktığın adam tak diye şu tarz bir fotoğraf çıkarır koyar ortaya, sana çok fena kapak olur.

Herkese iyi bayramlar!"