Sedat Ergin o yasayı hatırlattı: Gazeteciler darbecilikle suçlanmasınlar diye...
Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin bugünkü yazısında gazetecilerin "tehdit"le değil "şiddet"le ancak darbeden yargılanabileceğini söyleyen o yasa düzenlemesini hatırlattı.
Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin bugünkü yazısında 2004 yılında
gazetecilerin darbe suçundan yargılanmasının şartlarını düzenleyen
yasa değişikliğine atıf yaparak bugün Nazlı Ilıcak ve Altan
kardeşlerin bu yasa maddesine göre yargılanmadıklarını yazdı.
Sedat Ergin, "Gazeteciler, yazarlar darbe suçlarından
yargılanırken, bu konudaki temel yasa maddesinin ve bunu düzenleyen
yasa koyucunun ‘muradını’ da dikkate almak gerekmiyor mu?"
dedi.
SEDAT ERGİN'İN YAZISININ TAMAMI ŞÖYLE:
DÖNEMİN Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TBMM Genel Kurulu’nda söz alıyor
ve şöyle diyor:
“Temenni ediyorum ki, bundan sonra hiçbir zaman bu yasa tasarısının
309’uncu maddesi Türkiye’de hiç uygulanmasın. Bu temenniyle biz bu
önergeye evet uygundur diyoruz....”
TBMM tutanağında Çiçek’in sözleri aktarıldıktan sonra parantez
içinde (Alkışlar) diye not düşülmüş.
Adalet Bakanı’nın “Bundan sonra hiçbir zaman uygulanmasın”
dileğinde bulunduğu 309’uncu madde neye ilişkin? Yanıt: Darbe
suçlarına...
***
Bu konuşmanın tarihi 16 Eylül 2004. O gün TBMM Genel Kurulu’nun
121’inci birleşiminde 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu tasarısı
görüşülüyor. Tasarının darbe suçlarını düzenleyen 309’uncu maddesi
üzerinde son dakikada bir değişiklik önergesi veriliyor.
Önergenin amacı, darbe suçlarının ‘şiddet’ unsuru da eklenerek daha
net bir şekilde tanımlanmasıdır.
Tasarının Adalet Komisyonu’ndan gelen ilk halinde şöyle
deniliyor:
“Cebir veya tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir
düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye
teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılırlar.”
Buna karşılık o günkü birleşimde AK Parti ve CHP’liler ortak bir
önerge vererek, şöyle diyorlar:
“309’uncu maddenin birinci fıkrasındaki ‘cebir veya tehdit’
ifadesinin ‘cebir ve şiddet’ olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.”
Önergenin altında imzası olan 12 milletvekili arasında bugün
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev yapan Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ da var.
***
Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyulduğunu anlatmak için söz alan
Adalet Bakanı Çiçek şunları söylüyor:
“Ceza Kanunu’nu biz Türkiye’de özgürlükleri kısıtlamak için değil,
tam tersine, özgürlüklerin teminat altına alınması ve daha iyi
kullanılmasını temin etmek için getirdik. Şüphesiz, karşılaştığımız
her somut olayda bu kanun maddeleri uygulanırken, uygulayıcıların
şunu hiçbir zaman göz ardı etmemeleri lazım. Kanun koyucunun bu
maddeleri düzenlerken muradı nedir denilirse, muradı
özgürlüklerdir, hukukun egemen olduğu bir Türkiye’nin meydana
gelmesidir. O sebeple bu değişikliği bu tereddütler meydana
gelmesin diye, kanun tasarısının bu maksatla getirildiğini
vurgulamak adına biz de hükümet olarak uygun buluyoruz.”
Değişikliğin gerekçesinde bakın kuvvetli bir ifade özgürlüğü
vurgusuyla ne deniliyor:
“Anayasamızda güvence altına alınmış olan ifade ve örgütlenme
özgürlüğü kapsamında kullanılan hakların, Anayasa’yı ihlal suçu
kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık bir biçimde
vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin
giderilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli
görülmüştür.”
Tasarıda ‘tehdit’ ifadesi kalmış olsaydı, gazetecilerin, köşe
yazarların yazılarında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırma tehdidinde
bulundukları’ gerekçesiyle yargılanıp darbe suçundan mahkûm
edilebilmeleri mümkündü. En azından bu yönde bir yoruma açıktı
tasarının ilk hali.
AK Parti iktidarı muhalefetle birlikte, bu genel ifadenin
gazetecilerin, yazarların aleyhine kullanılmasını önlemek amacıyla
metinden ‘tehdit’i çıkarıp yerine ‘şiddet’ ifadesini koymuştur.
Böylelikle, darbe suçunun oluşabilmesi için fiilen somut bir şiddet
eyleminin içine girilmesi koşulu getirilmiş olmaktadır.
Özetle, bu değişikliğin muradı ifade özgürlüğünün, gazetecilerin,
yazarların korunmasıydı.
***
Bu değişikliğin yapılmasından yaklaşık 14 yıl sonra İstanbul 26.
Ağır Ceza Mahkemesi, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ı
Türk Ceza Kanunu’nun 309’uncu maddesinin birinci fıkrası
çerçevesinde “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
suçunu sabit görerek”, ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet cezasına
mahkûm etti.
Yasanın darbe suçu için çok açık bir şekilde ‘cebir ve şiddet’
unsurlarını aramasına karşılık, verilen mahkûmiyet kararında bu
yazarların köşe yazıları, attıkları tweet mesajları, televizyon
konuşmaları, hatta çektirdikleri fotoğraflar darbeye teşebbüs
fiilini kanıtlamak açısından yeterli bir delil olarak
değerlendirilebilmiştir.
Gazeteciler, yazarlar darbe suçlarından yargılanırken, bu konudaki
temel yasa maddesinin ve bunu düzenleyen yasa koyucunun ‘muradını’
da dikkate almak gerekmiyor mu?