Seçimleri “belirleyeceği” söylenen… “Z Kuşağı” partileri yanıltabilir mi?
Medyaradar analisti Atilla AKAR, üzerine çok şey konuşulan “Z Kuşağı”nın muhtemel politik davranışını masaya yatırdı…
Efendim: son zamanlarda üzerine en çok konuşulan konuların başında “Z Kuşağı” geliyor. Haklarında rivayet muhtelif. Kimileri bu kuşağı çok “Sorumsuz”, “bencil” “Saygısız”, “ne istediğini bilmeyen”, “şımarık”, “memnuniyetsiz” sürekli “sıkılan” “haddini bilmeyen” , “kendinden başkasının duygularını önemsemeyen” , “empati yoksunu” bir kuşak olarak tanımlarken (Hoş “Büyükler kuşağı” da çok ahım şahım değil ya!) kimileri de aynı kuşağı “Özgüvenli”, “Özgürlükçü”, “Zeki” bir kuşak olarak tanımlıyor. Genellikle “olumsuz” tanımlarla anılsalar bile sonuçta herkes siyasi-ideolojik beklentilerine göre bir kuşak tarifi yapıyor. Bazı ipuçları olmakla birlikte bu kuşağın tam tahlili yapılamıyor. Sırf bu durum bile onların “Kaygan” özelliklerini ortaya koymaya yetiyor bence.
Partilerin İştahını Kabartıyorlar Ama…
Ancak bu kuşak bugün seçimler dolayısıyla ilave bir özellik kazanmış durumda. Siyasi partiler bu kuşağı vaatlerinde olsun, mesajlarında olsun, ayrıca dikkate almak zorunda kalıyorlar. Nasıl almasınlar? Bahsi geçen kuşakta 6 milyona varabilen yeni seçmen mevcut olduğu ve toplam seçmen sayısının yaklaşık yüzde 12’sine denk geldiği tahmin ediliyor. Rakamlar tartışılabilir ama aşağı yukarı böyle…
Bu rakam ve oranlar seçimlerin sonuçlarını doğrudan etkileyebileceği için söz konusu kuşağa dair yeni stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar. Sosyologlardan görüş, anketçilerden tahmin alıp Z kuşağının siyasi tercihlerini, huylarını anlamaya çalışıyorlar. “Profil” belirlemeye uğraşıyorlar. Onların hoşuna gidecek tarzda videolar çekiyorlar.
Yani ki ilgileri bu kuşağı “çok sevdikleri için” değil, “nasıl tavlarız”ı düşünmelerinden ileri geliyor. Ayrıca kuşağı bir türlü tam tanıyamadıklarından çekiniyorlar da. Bundan 14 Mayıs’a kadar asla emin olamayacaklar. Sonrasında kuşaktan tokat yeme ihtimali de var!
Dijital Çağın Dijital Çocukları!..
Aslında “X, Y, Z kuşakları” gibi kavramlar bize tam oturmayabilir. Çünkü kavramlar bizzat “Amerikan sosyolojisi”ne göre oluşmuş durumda. (Bizde “Gezi Sonrası” konuşulmaya başlandı ve Gezi daha çok “Y Kuşağının hareketi” olarak görüldü. Dahası ilk önceleri daha ziyade “İş dünyası” ve “İnsan kaynakları / Kariyer” alanında ortaya atılmış sınıflamalar. Buralar biraz sıkıntılı. Biz ise kabaca “1990'ların sonunda ve 2000'lerin başında doğan nesil” olarak anlıyor ve bugün azami 25 yaşında olan bir kuşaktan söz ediyoruz.
Z kuşağının kendinden önceki kuşaklardan en önemli farklarının başında İPED ve tablet bilgisayarla büyümüş olmaları. Ancak onlar üzerinden sosyalleşiyorlar. Teknolojiye göre bir algı dünyası oluşturuyorlar. Bu kuşağın zihin yapısı sosyal medyanın bir ürünü. (Kimilerine göre ise de “Sosyal medya cürufu”) Gerçekle sanal arasındaki ayrım silikleşebiliyor. Artık neredeyse tek kriter sosyal medyada “görünür” olmaktır. Bu “bağımlılık” çok ileri boyutlara varabiliyor.
Fakat asıl ayrım kişilikler, davranışlar ve tutumlar üzerinden şekilleniyor. Örneğin bir X kuşağı gibi kurallar, toplumu dikkate alma, çalışkanlık, sorumlu ve disiplinli olma gibi kaygıları pek yok. Politikaya derinlemesine bir ilgi duymuyorlar. Kitap okumayan, sınırlı kelimeler ile yetinen özellikleri öne çıkabiliyor.
“Y Kuşağı” da bilgisayar kuşağı ama bir önceki versiyon. İlaveten “Tüketimci”, “Markacı”, “Globalist”, “Apolitik”, “Kuralsız”, “Kariyerist”, “Paracı” olarak tanımlanabilirler. “Güvenilmez” ve “sadakatsiz” görünebiliyorlar. Kibre varan ve “en iyi ben bilirim”ci türde aşırı bir “özgüven” sahibi oldukları belirtiliyor. Z Kuşağı’da aslında Y Kuşağının açtığı yol üzerinde sörf yapıyor ve daha ileri bir versiyonu.
Belirleyici Davranış Hedonizm!..
Yanılabilirim ya da belki de “Haksızlık” ediyorumdur o başka. Fakat bana göre bu kuşağın en baskın davranış özelliği “Hedonizm” oluyor. Bir tür “zevkçilik”, “Lay lay lomculuk” olarak tanımlayabileceğimiz bir davranış kalıbı. “İstediğimi yaparım kimse karışamaz”la atbaşı giden sınırsız davranma isteği. Kapitalist liberalizmin belki de en şeytani gıdıklaması. Özgürlük sorumluluk dengeleri iyice şaşırmaya pek müsait!
Onlara karışılan her şey “Özgürlüklerine müdahale” oluyor. Örneğin müziği bangır bangır açıp, seni rahatsız edebilirler, uykularından edebilirler. Hiçbir sorumluluk hissetmezler. Özgürlükleri bir “özgürlük perspektifi”ne ve daha iyisi “ahlakı”na yaslanmıyor. Tamamıyla içgüdüsel bir refleks. Özgürlük marazi davranışlara bir kılıf sadece.
Maalesef sol-laik-cumhuriyetçi kesimlerde “AKP Karşıtlığı”, “özgürlükler”, “Atatürkçülük”, “medeniyet”, “modernizm”, vb gibi kavramlar hürmetine bu gibi davranışlara prim verir oldu. Korkarım ki birileri “dindar nesil” yaratacağız diye bir “acayiplik” yaratırken ötekilerde “özgür nesil” yaratacağız diye başka bir “facia” yaratmanın taşlarını düşüyorlar. (Birçok modernist aile bu sıkıntıyı yaşıyor. Çocukları üzerinde otorite ve denetimlerini kaybetmiş vaziyetteler. Aile “önemli olan senin istediğin”i özendirerek, “Ben çocuğumu sınırlamayacağım” şartlanmasına kapılarak başına buyruk davranışın zeminini oluşturuyor.) Bir türlü ortayı bulamadık vesselam!
Hangi Partiler Daha Avantajlı?
Aslında Z kuşağını “Homojen” bir kalıba dökmeye çalışmak sakıncalı. (Ayrıca olumlu özellikleri de mevcuttur. Analitik düşünme, düşünce dayatılmasından hoşlanmama, sosyal medyayı etkin kullanabilme, bağımsız davranabilme, çoklu görev yapma, hayal gücü genişliği, vb gibi) Belli bir “davranış trendleri” olsa dahi gene de “homojen” değiller. Sosyal, sınıfsal, ekonomik, kültürel, eğitimsel, cinsiyete, vb göre aralarında farklar var. Dolayısıyla siyasal tercihlerini belirleyen birçok faktör mevcut.
Lakin bana göre eğer dominant “hedonizm” varsayımım doğru ise “Özgürlükçülük” temel motif oluyor. (Burada illa olumlu manada olması gerekmez) Kendilerine bunu vadeden, vaat etmese dahi simge ve sloganlar yoluyla bunu hissettiren partiler onlar için daha avantajlı olabilir. Özgürlüğün içini doldurmaları gerekmez!
Nitekim ne kadar saçma sapan gelse de, Memleket Partisi’nin ve Muharrem İnce’nin dans videosu bir kesim Z Kuşağı genç üzerinde şaşırtıcı derecede etkili olabiliyor. Bu “Tesadüf” değildir. Dediğim olgunun ispatıdır. Gene aynı nedenle CHP tipi “Modernist” partiler bir “Tık” daha avantajlı görünüyorlar. Çünkü hedonizm ve çarpık özgürleşme modernizmin bir uzantısıdır. Öte yandan Z Kuşağı –haklı olarak- buyurgan-otoriter tavır ve söylemlerden, azarlarcasına davranışlardan da hoşlanmamaktadır. Bu yönüyle Erdoğan ve AK Parti açısından bir dezavantajdır. Ancak hepsi için mutlak tutum sayılamaz.
Bunun için bir bilgi ve deneyim birikimi gerekmez. Bir cep telefonunuzun olması yeter. Serdar Turgut’un güzel benzetmesiyle “vasatlığın demokratikleşmesidir” bu. (Ki, demokrasi zaten niteliğe değil niceliğe endeksli işlediği için vasatlık kaçınılmaz olarak demokratikleşecektir. Aslında gerçekte olan demokrasinin vasatlaşmasıdır.) Dünya cep telefonunuza sığdığı kadardır!
Z Kuşağı Partileri Şaşırtabilir mi?
Aslına bakılırsa, bütün bu varsayımlara rağmen, Z Kuşağının çalkantılı doğası gereği “Sürpriz” yapma ve beklentileri boşa çıkarma potansiyeli her zaman vardır. Kimseyi şu veya bu nedenle desteklemesi veya desteklememesi “garanti”de değildir. Z kuşağı oylarını kendileri için “çantada keklik” zannedenler feci yanılabilirler. Çünkü sağ gösterip sol vurabilir!
Z Kuşağı köşeli, ideolojik kriterleri olan bir kuşak değildir. Son ana kadar birçok şeyden etkilenip, tavır değiştirebilir. Ayrıca partilerin “Z Kuşağı Yalakalığı” diyebileceğimiz, ölçüsüz tavır ve vaatleri her an geri tepebilir. O yüzden umudunu Z kuşağına bağlamış parti veya siyasetçiler varsa bir kez daha düşünmelerinde yarar var. Z kuşağı onları fena halde hayal kırıklığına uğratabilir!..
24. 04. 2023