Seçimin anahtarı Apo’nun elinde! İmralı “iç siyaset”e nasıl yansıyacak?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İmralı ziyareti sonrası muhtemel gelişmeler ışığında sürecin iç siyasete yansımalarının neler olabileceğine yanıt aradı…

Efendim; herkes doğal olarak İmralı görüşmelerinin –ne demekse- daha ağır boyutlarına odaklanmış durumda. Halbuki buradan çıkacak her tür sonuç kendi başına “Ağır” olacak. Henüz ayrıntılı bir açıklama yapılmasa bile TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan’ın adaya gidip gelmesi bu sürece dair yeni “Acaba” ları gündeme getirdi. Ayrıntılar ileride netleşecek…

Baskın Basanındır!..

Eğer her şey istendiği gibi giderse bu durum iç siyasette de “Sürpriz” bazı gelişmeleri tetikleyeceğe benzer. Bütün iç siyasi dengeler ve onlar üzerine kurulu hesapları değiştirebilir. (Öcalan’ın 99’daki yakalanışı nasıl DSP ve Ecevit’in önünü açtı ise bu kez Apo Cumhur İttifakı’na yeni bir imkân sağlayabilir) Son dönemlerde Kürt oylarıyla küs görünen, arzuladığı ilgiyi göremeyen AK Parti ve MHP birdenbire level atlayabilir. Son dönemdeki “Kürtler hayatta AK parti ve MHP’ye oy vermez” klişesi kırılabilir. Bütün hesapları çöpe atabilirsiniz!..

Düne kadar bilhassa batılı büyük şehirlerde CHP ile ittifak eğilimindeki “Kürt oyları” bu kez AK Parti’ye dönebilir. CHP - DEM flörtünün pabucu dama atılabilir. Böylelikle Cumhur İttifakı hayli rahatlar ve çekinmeden bazı kararlar alabilir. Ki, bunların en başında erken (Hatta baskın) seçim olabilir. Böylelikle Cumhur İttifakı CHP’nin elindeki kozu alabilir.

Olayın diğer bir ilginçliği ise DEM’lilerin düne değin “Faşist” olarak tanımladıkları MHP ile iltifatlarla dolu tatlı bir bahar havasına girmeleridir. Doğrusu haksız da sayılmazlar. Bahçeli’nin inisiyatif alması olmasaydı bu iş daha sittinsene sürüncemede kalırdı. Bahçeli’nin varlığı bizzat işin “Garantisi” sayıldı!..

Önerileni Doğru Doğru Okumak!..

Şüphesiz daha işin çok başlarındayız. Ve anlaşılan bu daha ilk ziyaret olmayacak. Bir dizi ziyaret daha yapılacak. Ancak daha ilk ziyaretten bazı kokular almak mümkün. Nitekim Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan tarafından kamuoyuna yapılan yazılı açıklamada bir cümle dikkatimi çekti. Cümle şu; “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.”

İlk bakışta ne seçimle ne baskın seçimle ne de buna benzer bir süreçle ilgisi yok görünüyor. Öyle de. Çünkü böyle bir ifade yok. Ancak ben okumaya kalktığımda bambaşka bir arayış görüyorum. Önce samimi mi mavi boncuk mu atıyor bilemem. “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği…” dedikten sonra “yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” diyor.

Bu Bir “Stratejik İttifak” Çağrısıdır!..

Peki bu ne anlama geliyor? Bana kalırsa bu her düzeyde adı konmamış bir “Stratejik ittifak” çağrısıdır. Eğer öyleyse bunun seçim işbirliğini de kapsaması gerekir. (Çünkü olayın sürdürülebilir olması Cumhur İttifakı’nın yeniden kazanması ile mümkündür. Sürecin aksamasını taraflar istemez) Şüphesiz burada olayın tam bir ittifak gibi kamuoyuna pazarlanması gerekmez. (Burada tabii ki birlikte seçime girmekten bahsetmiyoruz.) Daha ziyade bir kendiliğinden çakışma şeklinde cereyan edebilir. Apo’nun bir işareti yetecektir!..

Eğer diğer her şey Öcalan’ın salınması, seçimler, yerinden yönetim, vb buna bağlı olacaksa bunun yolu seçimlerde kitlesel düzeyde gayri resmi ittifaktan geçiyor. Öcalan ilk seçimde Cumhur İttifakı’nın kazanması için canla başla çalışacaktır. Yeter ki kendi dayatmaları karşılığını bulsun. Mottosu da bellidir “Ülkenin iyiliği için, barış için…”

Apo’dan AK Parti’ye Hayat Öpücüğü!

Şöyle düşünelim; AK parti ve MHP düne kadar ki oy düşüşlerini nereden ve nasıl telafi edeceklerdir? Dahası CHP’ye kerhen verilmiş oyları nasıl geri çektireceklerdir? Şayet –hepsi olmasa da- Kürt oylarının büyük bölümünü yeniden kazanır ve CHP’yi de DEM oylarından mahrum ederse önü açılacaktır. Apo bunun kaldıracı olabilir…

Sanırım olayın bir anlamda “Siyasi rantı” da bu olacaktır. “Apo’yu İmralı’dan çıkarmış” ve Kürt talepleri üzerinden bir restorasyona girişmiş bir Cumhur İttifakı için zemin uygun hale gelecektir. Bu cenahta yeni bir perde açılmış olacaktır. Öyle ya, düne kadar kimin aklına gelirdi ki Bahçeli’nin Öcalan’ı TBMM çatısı altında konuşmaya çağıracağını? Demek ki “Olmaz” lar olabiliyor!..

Dikkat Çekici Bir Beyan!..

İddia Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan geliyordu. Baskın seçimin geleceğini öne süren Özdağ, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 8 Ekim 2024’te seçim pusulaları için ihaleye çıktığını iddia etti.

AK Parti’nin Mayıs 2025’teki kongresini Şubat 2025’e çekmesine işaret eden Özdağ, “Bu yeni AKP yönetimine ihtiyaç var demek. Genel Başkan yardımcıları ve bakanlar değişecek” yorumunu yaptı. AK Parti’nin hem erken hem de baskın bir seçime hazırlandığını belirten Özdağ, “Bu seçim için makul tarih Haziran 2025 görünüyor. Tabii Ekim 2025’de olabilir” diyerek emareleriyle birlikte baskın seçim için tarih gösterdi.

Seçimler Yakınlaşmanın “Bonus” u Olacaktır!..

Benim ise emareye ihtiyacım yok. Ben –öngörümü bir adım daha sıçratıp- sürecin kaçınılmaz sonucunun bu olacağını söylüyorum. Eğer işler planlandığı gibi giderse –zaten bir türlü düzelmeyen ekonomi de fazla fırsat tanımıyor- yakınlaşmanın iç siyasete yansımasının bu olacağına inanıyorum. Bu kartı oynamak zorundalar. Cumhur İttifakı eğer süreçten bu elektriği alırsa, belli bir güven oluşursa hiç düşünmeden seçim için düğmeye basacaktır. Gidişat o yöndedir!..

Bu arada vurgulayalım ki hiç şüphesiz taraflar esasta bunun için bir araya gelmiyorlar. Her birinin niyeti ve hesabı farklı. Bu ise bir anlamda ekstra “Yan ürün” gibi olacaktır. Seçimler yakınlaşmanın “Bonus” u olacaktır. Bütün bunlar tabii ki bir varsayımdır. (İlla böyle neticelenir diyemem) Ancak duruma dikkatle bakan gözler bu varsayımın gerçekleşme potansiyelini göreceklerdir sanırım…

30. 12. 2024