27 Tem 2010 09:08
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:29
''SAYIN BAKANIM'LA GÖRÜŞECEKTİM!'' HANGİ KÖŞE YAZARINI BAKAN ZANNEDEREK ARADI?
İbrahim Tatlıses numaraları karıştırınca olanlar oldu.
Yılın röportajını nasıl kaçırdım?
Cuma saat 12.45... Cep telefonum çaldı. Tanımadığım bir numaraydı. Ama ses çok tanıdıktı: "Sayın Bakanım’la görüşecektim" dedi. Telefonun ucundaki İbrahim Tatlıses’ti. Belli ki numaraları karıştırmıştı. "Ben özel kalem müdürü Yüksel Aytuğ, hangi bakanı istemiştiniz İbrahim Bey, hemen hazır edeyim" dedim. Karşıda kısa bir sessizlik, sonra şen şakrak bir kahkaha... "Ne? Ben Yüksel Aytuk begi mi aradım?" dedi hem şaşkınlık hem de neşeyle... "Bu vesileyle bile olsa sesinizi duymak ne güzel sayın Tatlıses?" dedim gülerek, "Ne yapacaktınız bakalım Bakan’la?" Malum; İbrahim Tatlıses, Kuzey Irak’ta bir inşaat işine girişti. İbo’nun, oraların TOKİ’sine ortak olduğu filan yazılıp söylendi. Sevgili Tatlıses, nezaket gösterip, beni yanıtsız bırakmamak için ayrıntılara girdi: "Dün Kuzey Irak Başbakanı ile beraberdim. Önemli mesajları vardı, onları iletecektim bakanıma..." İnsanın bazen basireti bağlanıyor işte. İbo telefonu ilk açtığında ciddi ciddi "Buyurun ben özel kalem müdürüyüm. Hangi konuda görüşecektiniz?" deyip, "yılın röportajını" patlatabilirdim İbo’yla... Düşünsenize; meğer İbo, Türk Hükümeti ile Kuzey Irak yönetimi arasında gayriresmi bir köprü vazifesi görüyormuş. Ağır işleyen devlet bürokrasisi, İbo sayesinde by-pass ediliyormuş filan... Ama ben ne yaptım? Kalem müdürü rolü oynayacağım yerde hemen kendimi deşifre ettim. "Yılın röportajını" patlatacağıma, "İbrahim Bey sizi en yakın zamanda Türkünü Söyle programına konuk jüri üyesi olarak bekliyoruz" filan diye saçmaladım. İbo, veda ederken, telefonu kendi tarzıyla kapattı: "Allah cezanı verecek!" Verdi zaten... Gitti gül gibi Gazeteciler Cemiyeti hatta Pulitzer ödülü!..
Yüksel Aytuğ/Sabah
Cuma saat 12.45... Cep telefonum çaldı. Tanımadığım bir numaraydı. Ama ses çok tanıdıktı: "Sayın Bakanım’la görüşecektim" dedi. Telefonun ucundaki İbrahim Tatlıses’ti. Belli ki numaraları karıştırmıştı. "Ben özel kalem müdürü Yüksel Aytuğ, hangi bakanı istemiştiniz İbrahim Bey, hemen hazır edeyim" dedim. Karşıda kısa bir sessizlik, sonra şen şakrak bir kahkaha... "Ne? Ben Yüksel Aytuk begi mi aradım?" dedi hem şaşkınlık hem de neşeyle... "Bu vesileyle bile olsa sesinizi duymak ne güzel sayın Tatlıses?" dedim gülerek, "Ne yapacaktınız bakalım Bakan’la?" Malum; İbrahim Tatlıses, Kuzey Irak’ta bir inşaat işine girişti. İbo’nun, oraların TOKİ’sine ortak olduğu filan yazılıp söylendi. Sevgili Tatlıses, nezaket gösterip, beni yanıtsız bırakmamak için ayrıntılara girdi: "Dün Kuzey Irak Başbakanı ile beraberdim. Önemli mesajları vardı, onları iletecektim bakanıma..." İnsanın bazen basireti bağlanıyor işte. İbo telefonu ilk açtığında ciddi ciddi "Buyurun ben özel kalem müdürüyüm. Hangi konuda görüşecektiniz?" deyip, "yılın röportajını" patlatabilirdim İbo’yla... Düşünsenize; meğer İbo, Türk Hükümeti ile Kuzey Irak yönetimi arasında gayriresmi bir köprü vazifesi görüyormuş. Ağır işleyen devlet bürokrasisi, İbo sayesinde by-pass ediliyormuş filan... Ama ben ne yaptım? Kalem müdürü rolü oynayacağım yerde hemen kendimi deşifre ettim. "Yılın röportajını" patlatacağıma, "İbrahim Bey sizi en yakın zamanda Türkünü Söyle programına konuk jüri üyesi olarak bekliyoruz" filan diye saçmaladım. İbo, veda ederken, telefonu kendi tarzıyla kapattı: "Allah cezanı verecek!" Verdi zaten... Gitti gül gibi Gazeteciler Cemiyeti hatta Pulitzer ödülü!..
Yüksel Aytuğ/Sabah