Savcıya göre Gülen cemaati, nasıl 'silahlı örgüt' oldu?
Cemaatin 'silahlı örgüt olduğu' iddia edilen tarihle cemaate atfedilen cinayetlerin tarihleri uyuşmuyor.
14 Aralık soruşturmasını yürüten savcı Hasan Yılmaz, İstanbul 1.
Sulh Ceza Hâkimliği'ne gönderdiği yakalama kararı talebinde
Fethullah Gülen cemaatinin silahlı bir örgüte dönüşmesinin tarihi
olarak Tahşiyecilere yönelik operasyonun yapıldığı 22 Ocak 2010’u
gösterdi. 22 Ocak 2010 tarihi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın cemaate yönelik olarak sarf ettiği "Yapının faili meçhul
cinayetlere bulaştığını bugünlerde görüyoruz" ifadesini yorumlayan
iktidara yakın gazetecilerin cemaate atfettikleri cinayetlerin
tarihleriyle uyuşmuyor. Ocak 2010 tarihi, Erdoğan'ın cemaate
yönelik olarak dile getirdği "Ne istedilerse verdik" sözleriyle
kast edilen dönemin de sonrasına tekabül ediyor.
Erdoğan’ın “faili meçhul” çıkışından sonra Yeni Akit Gazetesi Yayın
Koordinatörü Hasan Karakaya 28 Kasım 2002’de yaşanan Necip
Hablemitoğlu cinayetinin Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu
iddiasını köşesine taşırken, Yeni Şafak yazarı Cem Küçük de 19 Ocak
2007’de yaşanan Hrant Dink cinayeti öncesinde “Pensilvanya’nın
cinayeti teşvik edin talimatı verdiğini” öne sürdü. Ancak savcı
Yılmaz, Gülen cemaatinin silahlı bir örgüte dönüşmesinin miladı
olarak 2010’u işaret etti.
Erdoğan ne demişti?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Aralık 2014’te Ak Saray’da yaptığı
istişare toplantısında konuya ilişkin şu cümleleri kullanmıştı:
“Eğitimden, hizmetten, himmetten bahseden yapının faili meçhul
cinayetlere bile bulaştığını bugünlerde görüyoruz.”
Erdoğan’ın ifadesinden sonra Cem Küçük ve Hasan Karakaya’nın Gülen
cemaati ve faili meçhullerin bağlantılı olduğu iddialarını
köşelerine şöyle yansıttılar:
Cem Küçük / Yeni Şafak
20.12.2014
“(…) Gülen Batı nezdinde meşru algılanmak için doğrudan silahlı bir
birim kurmamıştır. Fakat bu demek değildir ki bazı cinayetlere
dolaylı ve taşeronlar aracılığıyla Gülen’in bağlantısı olmamıştır.
Hrant Dink Cinayeti, Gülen'in Batı'daki itibarını yerle bir edecek
olaydır. Bu süreci hep beraber yaşayacağız. Ergenekon operasyonunun
başlatılması ve TSK’nın Gülenist yapı tarafından ele geçirilmesi
süreci Gülen için hayatiydi. 2007-8’de tek gündemi buydu Gülen’in.
Türk devleti içindeki paralel istihbarat Hrant Dink’in
öldürüleceğini Gülen’e bildirmişti. Gülen'den kendi polis
istihbaratına gelen talimat netti: Sakın engellemeyin hatta teşvik
edin...
Evet yanlış okumadınız... Pensilvanya, Hrant Dink cinayeti ile
ilgili engellemeyin ve teşvik edin talimatını vermiştir. Bunun
üzerine Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek bu olayı organize
etmiştir. 2008’deki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun bu iki
polisle ilgili kanıtları çok nettir. (…)”
Hasan Karakaya / Yeni Akit
21.12.2014
“(…) Fetullah Gülen Örgütü”nün operasyonları, “hep aynı günlerde”
yapılıyor!..
Mesela, “Fetullah Gülen Örgütü’nün yaptırdığı” iddia edilen “Necip
Hablemitoğlu Cinayeti”nin tarihi “18 Aralık”tır!..
Evet, 18 Aralık 2002!..
Yarbay Ali Tatar’ın “intihara sürüklendiği” tarih de, “19
Aralık”tır!..
Evet, 19 Aralık 2009...
Bu, ne “tesadüf”(!)tür ki;
“Hükümete darbe” amaçlı “kirli operasyon”un tarihi de “17
Aralık”tır!..
“Cübbeli Hoca’nın tutuklandığı” tarih de, “10 Aralık
2011’dir!..
Sizce de enteresan değil mi?..
(…)
Malûm, “14 Aralık Operasyonu”na yoğunlaştığımızdan, 18 Aralık
2002’de öldürülen “Necip Hablemitoğlu suikasti”yle
ilgilenemedik...
Oysa, 18 Aralık 2014; “Necip Hablemitoğlu’nun ölümünün 12.
yıldönümü”ydü ve eşi Şengül Hablemitoğlu, kendisine yöneltilen;
“Nuh Mete Yüksel, soruşturmanın klasörlerine, Fetullah
Gülen’in CIA Ajanı olduğuna dair, Necip Hoca’nın makalelerini
koymuştu, ne diyorsunuz?”sorusuna şu cevabı veriyordu:
“Necip, bunları makalelerinde çeşitli dipnotlarla göstermiş ve
belgeleyerek yazmıştı... Eğer, öldürülmeseydi, Gülen Dâvâsı’nda
müdahil ve tanık olarak yer alacaktı... İşin enteresan tarafı,
aynı dönemde; yani 2001 yılında yayımlanan Alman Vakıfları
kitabı var... Ve Alman vakıflarıyla ilgili açılan dâvâda da müdahil
ve tanık olarak konuşacaktı... Necip öldürüldü, 1 ya da 2 hafta
sonra o dâvâ da düştü... Benim istediğim bir tek şey var; tetikçiyi
bile bulsalar ona bile razıyım.”
Peki; Necip Hablemitoğlu öldürüldü de, bunun hiç mi “ipucu”
yok?..
Ben, 9 Temmuz 2014 tarihli Ayna’da, bir “ipucu”nu gündeme
getirmiş ve özetle demiştim ki;
Kulağıma gelen “söylenti”lere göre; Necip Hablemitoğlu,
sanıyorum“Köstebek” adlı kitabını yazdıktan sonra, “ziyaretine
birileri geldi” ve ona dediler ki; “Sen, bu kitabından kaç para
kazanmayı bekliyorsun?”
Necip Hablemitoğlu, “800 bin dolar” deyince, kendisini ziyaret eden
kişi veya kişiler, “Bu para çok” dediler ve ona “500 bin dolar”
teklif ettiler ve uyardılar:
“Bu parayı sana vereceğiz ama kitabı, kesinlikle piyasaya
vermeyeceksin!”
Eşi Şengül Hanım’a göre ise; Necip Hablemitoğlu, “hiç kimseyle para
pazarlığı yapmadı!”
Merak ediyorum;
“Necip Hablemitoğlu’nun ziyaretine gelen de mi olmadı?”
Bence, “cinayetin sırrı”, Hablemitoğlu’na gelen o
“ziyaretçi”lerde!..(…)”