Savcı Zekeriya Öz BBC Türkçe'ye konuştu
Türkiye kamuoyunun Ergenekon davasıyla tanıdığı, 17-25 Aralık soruşturmalarını takip eden süreçte görevden uzaklaştırılan savcı Zekeriya Öz ilk mülakatını BBC Türkçe'ye verdi.
Zekeriya Öz, Türkiye'de son yılların üzerine en fazla konuşulan,
tartışılan savcısı.
Türkiye Öz'ün adını Ergenekon davasıyla tanıdı.
Operasyonların ardından kamuoyunun bir bölümüne göre derin devletin
üzerine cesaretle giden bir savcı, diğer bir bölümüne göreyse bir
siyasi operasyon adına hukuksuzluklara imza atan bir
hukukçuydu.
Bu dönemde hükümet, davaya ve davanın savcısı Öz'e açıktan destek
çıkıyordu.
Ergenekon'un ardından ODA TV davasıyla da gündemdeydi Öz.
2013'e gelindiğindeyse, 17 Aralık tarihinde, yolsuzluk ve rüşvet
iddiasıyla soruşturma yürüten savcılardan sorumlu Başsavcı
vekiliydi.
Ergenekon ve ODA TV davaları döneminde hükümet tarafından örnek
gösterilen Öz, 17-25 Aralık ardından hükümetin gözünde, hükümete
karşı siyasi operasyonun parçası bir isme dönüşmüştü.
Önce düz savcı olarak Bolu'ya atandı, daha sonra da hakkında
başlatılan soruşturma tamamlanıncaya kadar görevden
uzaklaştırıldı.
Savcı Öz hakkında bugüne kadar çok şey konuşuldu, çok
tartışıldı.
Öz basında ilk kez BBC Türkçe'ye konuştu.
Zekeriya Öz'e Ergenekon ve ODA TV davalarıyla ilgili detaylı
sorular sorduk ancak Ergenekon ana davasının Yargıtay aşamasında
olduğunu, ODA TV davasının ise sürdüğünü belirterek, bu sorular
içinden sadece bu davaların içeriğini etkilemeyeceğini düşündüğü
bazılarını yanıtlamanın doğru olacağını söyledi.
Ergenekon'la ilgili bazı genel sorulara cevap verdi.
17-25 Aralık operasyonlarından paralel yapı iddialarına, diğer
birçok sorumuzu ise yanıtladı.
(Bu röportajın cevap bölümlerinde adı geçen kişilerin BBC Türkçe'ye
açıklama gönderme hakları vardır.)
Kamuoyu sizi Ergenekon davasıyla tanıdı. Biz de Ergenekon davasıyla
ilgili bazı sorular sormayı çok isteriz. Sizin açınızdan hukuki
anlamda bu dava hakkında konuşmanın bir mahsuru var mı?
Ergenekon, ODA TV tarzı bu davalar şu an itibariyle derdest.
Ergenekon bitti ama şu an itibariyle Yargıtay'da temyiz aşamasında.
ODA TV davası devam ediyor. Bunların içeriğiyle ilgili şu aşamada
konuşmak hem etik olmayabilir, hem de davayı etkilemeye yönelik
algılama oluşabilir.
Biz de o zaman davaların içeriğinden ziyade bazı genel sorular
soralım.
Evet, sorabilirsiniz.
Ergenekon soruşturması nasıl başladı
Çok kısaca Ergenekon davasının nasıl başladığını ve sizin sürece
nasıl dahil olduğunuzu anlatabilir misiniz?
2007 yılı, Haziran ayıydı. Ümraniye'de bir gecekonduda bombalar
bulunmuştu. Bombalar bulunduğunda Ergenekon veya herhangi bir şey
yoktu. Dosyanın da UYAP sisteminden bana verildiğini odama gidince
öğrendim.
Gözaltında üç kişi vardı. Bunların bir tanesi emekli astsubaydı.
Daha sonra bu bombalarla irtibatlı üç dört kişi daha tespit edildi.
Bu aşamadan sonra elde edilen deliller ardından, dördüncü, beşinci
günü bir adreste yine, birçok bomba, Eskişehir'de bomba, plastik
patlayıcı maddeler bulununca soruşturmayı biraz daha derinleştirme
ihtiyacı hissettim.
Tabi çıkan dokümanlar var bazı kişilerde. Ergenekon ismi ilk orada
geçiyordu. Daha sonra Ergenekon'la ilgili ciddi araştırmalar
yaptım, beş altı ay boyunca uğraştım. Emniyet'in eski arşivlerine
baktım.
Geçmişte bununla ilgili varsa soruşturmalar onların evraklarını
buldum. Sonuç itibarıyla da Ergenekon ismi aslında yedi ay sonra
duyuldu. Ocak ayında ilk büyük operasyon dediğimiz operasyonda
duyuldu.
Bu davanın bana verilmesinde iddia edildiği gibi herhangi bir seçim
tarzı yoktur. Tamamen başsavcının dahi bilgisi olmadan UYAP
sistemine attığı, sistemin otomatik dağıttığı bir
soruşturmadır.
Ergenekon'un, Türkiye'deki gizli bir yapılanma olduğunu, bu
yapılanma içinde profesörlerden rektörlere kadar, askerlerden
sivillere kadar, siyasetçiden belediye başkanına kadar, çok değişik
kişi kurum ve sivil toplum örgütleriyle irtibatlarını ve onların bu
yapı içinde olduğunu fark ettik ve bununla ilgili de soruşturmalar
yürütüldü. Dört yıl boyunca da bu soruşturmalarda bizzat ben fiilen
bulundum.
Birçok dava açıldı. Sonuçta mahkeme beş yıl sonra karar verdi. İlk
davadan itibaren beş yıllık bir süre içinde karar verdi. Birçok
kişi çeşitli cezalara mahkum oldu. Bu karar Yargıtay
aşamasındadır.
'Radyodan duydum'
Kamuoyunun bir bölümü bu davanın önceden planlandığını ve dava
sürecinin de siyasi bir süreç olduğunu düşünüyor. Siz bu
soruşturmanın tesadüfen size geldiğini ve dava başladıktan sonra bu
kadar kapsamlı hale geldiğini mi söylüyorsunuz?
Bu soruşturmanın tesadüfen bana geldiği dönem, Beşiktaş'taki
görevimde üçüncü yılı doldurduğum için tayinimin çıkacağını
beklediğim bir dönemdi. Akabinde bu olayları radyodan duyduk.
Ümraniye'de 28 tane el bombasının bulunduğunu duyduk. Daha sonra
adliyeye geldiğimizde dosyayı masamın önünde buldum.
Bu dosyanın ilk başlangıcı da çok ilginçtir. Bu ihbar, Trabzon İl
Jandarma'ya yapılıyor. Trabzon İl Jandarma, İstanbul İl Jandarma'ya
bildiriyor. Onlar polis mıntıkası diye polise bildiriyor, polis
gidiyor arama yapıyor. Daha sonra bombaları buluyorlar, bombalarla
ilgili gözaltı ve arama kararı isteyecekler, Ümraniye savcılığı
diyor ki, "Bu işe özel yetkili savcılık izin versin, biz gece arama
izni vermeyiz." Bizim Beşiktaş'taki nöbetçi savcımıza geliyorlar, o
da arama kararı veriyor. Üç kişiyi gözaltına aldırıyor.
Ertesi gün başsavcı normalde bizde nöbette gelen olayları, nöbetçi
savcıya verir ama çok olay gelirse de o savcıya değil diğer
savcılara da verilir. Onun nöbetinde çok fazla olay olmuştu.
Sabahleyin de bana geldi. Aradan iki gün geçti. İrtibatlı olduğunu
düşündüğüm, bombalarla irtibatlı olduğuna dair deliller bulunan
emekli bir askeri şahsı, Danıştay olayında da ismi geçmişti, bu
şahsı gözaltına alması için emniyete talimat verdim. Onlar
uygulamamak için bahaneler ileri sürdüler. Daha sonra, bu
bahanelerden sonra yazılı talimat verdim, Cuma günüydü.
Bu dosya Çarşamba bana geldi. İkinci, üçüncü günü, birden o dönemin
başsavcı vekilimiz olan Turhan Bey (Çolakkadı) telefonla aradı. "Bu
dosyayı kim vermiş sana, bu dosya sana nereden geldi, benim imzam
mı var, ben mi vermişim, nasıl vermişim, bu dosyayla ilgili her şey
medyada yer alıyor" dedi.
Ben de kendisine dosyanın bana iki gün önce geldiğini, dosyada
hiçbir şey olmadığını yani sadece üç kişinin gözaltında olduğuna
dair bir belge olduğunu, başka bir şey olmadığını, bir de arama
kararı olduğunu, bunun dışında dosyayla ilgili hiçbir bilgi
olmadığı için, bizim bilgi verme ihtimalimizin de olmadığını
söyledim. Daha sonra kendisi bana Ferhat Sarıkaya'dan beter
olacağımı söyledi. Ben de "Beni niçin aradığınızı anladım, bir
şahsın gözaltına alınmasını istediğimiz için talimat verdiğim için
beni aradığınızı anladım, benim için iş yapmayıp terfi etmektense
iş yapıp sürülmek bir şereftir" dedim.
'Sızıntılarla ilgili 200 suç duyurusu yaptım'
Gizli tanıkların davadaki etkisi önemli tartışma başlıklarından
biriydi. Bu tanıkların birçoğunun güvenilmez tanıklar olduğu iddia
edildi. Ve bu tanıkların hem beyanlarının kendileri, hem de o
beyanlarının ciddiye alınış şekli eleştirildi. Gizli tanıkların
Ergenekon davasındaki etkisi nedir?
Her davada gizli tanık olabilir. Bu davada da belki yüzlerce kişi
geldi, gizli tanık olmak isteyen oldu. Biz hemen hemen yüz kişi
dinlemişsek, bunların 5-6 tanesine veya 10 tanesine itibar
etmişizdir. Hiçbir zaman da hiçbir dosyada, ben hatırlamıyorum da,
bir gizli tanığın sırf beyanlarına istinaden hiçbir operasyon
yapılmaz. Gizli tanık bir olay anlatır, o olay doğruysa, onun adli
belgeleri varsa geçmişe yönelik çalışmaları yapılır. O beyanları
destekleyici bilgi, belge vermişse, soruşturmalarda deliller o
yöndeyse ona yönelik çalışmalar yapılır.
Ben Ergenekon sürecinde bir gizli tanık beyanından hiç kimsenin
gözaltına alındığını bilmiyorum.
Ergenekon ve Oda TV davaları sürecinde gizli kalması gereken bazı
bilgilerin bazı medya organlarına yansıdığını gördük. Kamuoyunun
bir bölümü bu durumdan savcıları sorumlu tuttu. Siz ortaya çıkan bu
tablonun nedeninin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Zaman zaman bu konularla ilgili geçmişte iddialar oldu. Hakkımızda
soruşturmalar da açılmış olabilir ve incelemeler yapılmış olabilir.
Ancak yanlış hatırlamıyorsam şahsım olarak soruşturmanın
gizliliğini ihlalle ilgili 200 tane suç duyurusunda bulunduğumu
hatırlıyorum. O dönem itibariyle bütün gazeteler vardı. Yani o
dönem bu soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kimse, hangi gazete
ise, hangi kanal ise...
Bizim asıl işimiz bu değil ama bunlarla ilgili bütün mahkemeler,
suç duyurusunda bulunduğumuz için bize soruyordu. "Bu soruşturmanın
içeriği ile ilgili midir, değil midir" diye soruyorlardı. Bazen de
öyle haberler çıkıyordu ki, hiç bizim dosyamızda yok ama onlarla
ilgili de davalar açılmış... Biz ciddi bir soruşturma yapıyoruz ama
bir yandan da her gün 10-15 tane böyle mahkemeye veya savcılığa
cevap veriyorduk.
'Erdoğan'ın bu davanın savcısıyım demesinden rahatsız oldum'
Hükümet sizce Ergenekon davası döneminde yargıyı etkiledi mi?
Yargıyı etkileyici çok ciddi bir tavırları ve baskıları olmadı.
Girişimler oldu veya hukukun prensiplerini bilmeden bazı
açıklamalar oldu. "Ben bu davanın savcısıyım" diyerek aslında bizim
adli mecrada yürütülmüş bir davanın sanki siyasi bir ayağı varmış
gibi olduğunu vurguladılar. Biz bayağı sıkıntıya girdik ama
siyasetçiler hukuktaki bu davaların tarafsızlık şeylerini belki çok
ayrıntılı bilemeyebilirler. Veya kötü niyetle de yapmamış
olabilirler. Onları ben bilmiyorum. Bunun dışında yargıyı
etkileyecek bir şey olmadı. Sonraki süreçlerde bu tür şeyler,
girişimler olmuş olabilir. İlerleyen süreçlerde, belirli şeyler
duydum ama ben oradan ayrıldıktan sonra.
Siz, sayın Erdoğan'ın bu açıklamasından kişisel olarak rahatsız mı
oldunuz?
Bir savcı olarak biz hiçbir partinin, hiçbir kişi ve kurumun
savcısı değiliz. Cumhuriyetin savcısı olarak görev yapıyoruz.
Tamamen tarafsız, tamamen bağımsız... Yaptığımız bütün işlemler,
bütün soruşturmalar, soruşturma içindeki işlemlerin tamamı itiraza,
denetime, temyize, her türlü kontrole tâbi. Biz bu şartlarda işlem
yapıyoruz. Ama yaptığımız işlemin başkası tarafından sahiplenilmiş
olması adli olarak yürüyen bir işin sanki siyasi bir mecrada
yürütülüyormuş gibi bir algı oluşmasına sebep oldu. Bu da tabii
beni şahsen rahatsız etti. Çünkü soruşturmaları kanunlar için, bu
millet için, bu devlet için, kamu adına, bu Cumhuriyet için
yapıyoruz. Kimsenin keyfi veya şahsi talimatıyla bir savcının böyle
bir şey yapması mümkün değil.
'Hükümet davayı istifade ettiği için sahiplendi'
Recep Tayyip Erdoğan'ın Ergenekon davasını destekler birçok
açıklamasının olduğunu biliyoruz. Bunun yanında doğrudan sizden
övgüyle bahsettiği sözleri de olmuştu. Hatta kendi özel (makam)
aracı sonradan size verildi. Bugünse Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve
hükümetin gözünde siz hükümeti darbe ile devirmeye teşebbüs etmiş
bir ekibin mensubusunuz. Sizce ne oldu da size yönelik bu tavırda
böylesine keskin bir dönüş oldu?
Biz Ergenekon'dan önce terör davalarına baktık, o dönem itibariyle
CIA ajanı, MOSSAD ajanı tarzı suçlamalara maruz kaldık,
Ergenekon'dan önce AK Parti düşmanı diye şikayet edildik. Bizzat
başsavcımız "AK Parti düşmanı olduğun için şikayet ettiler" dedi.
Ergenekon'da da AK Partili diye şikayet ettiler.
Ben yaptığım bir soruşturmanın ne siyasi sonuçlarını düşünürüm bir
savcı olarak, ne de toplumdaki algının nasıl gelişeceğini. Biz
sadece kanunu eşit olarak herkese uygulamak gibi bir mükellefiyet
içerisindeyiz. Bunun dışında toplumsal algı, işte siyasal düşünce
bizi bağlamaz. Yani beni bağlamadığı gibi normalde hakim, savcıları
da bağlamaz. O dönem itibariyla dediğim gibi bu davalar Türkiye'nin
önünü açtı. Türkiye'de cinayetler bıçak keser gibi kesildi. Faili
meçhuller durdu. Ekonomik ciddi düzelmeler sağlandı ve belli
yerlerde bu dava ile ilgili övücü sözler; siyasetçiler, bakanlar,
başbakanlar tarafından söylenip, sahiplenilmiş oldu. Ancak tabii bu
dava onlar sahiplendiği için olmadı. Ama onlar bu davadan biraz da
siyasi olarak istifade ettikleri için veya istifadelerine,
menfaatlerine uygun düştüğü için bunlar bu davayı sahiplendi.
Peki sizin Ergenekon davası döneminde AKP hükümetini desteklemeniz
söz konusu muydu? Eğer öyleyse neden bu desteği sonlandırdınız?
Ben bir Cumhuriyet savcısı olarak göreve başladığım 1995 yılından
beri hiçbir siyasi partinin destekçisi ve sempatizanı olmadım.
Konjonktür gereği seçimlerde her vatandaş gibi oyumuzu
kullanmışızdır ondan sonra hiçbir siyasi kimlik bizim içim önem arz
etmez. Benim hiçbir zaman AK Parti'ye destek vermem gibi bir şey
olmamıştır. Hiçbir partiye olmadı.
Tuncay Özkan'ın tweetini RT'lemesi
Son dönemde sosyal medyayı yoğun olarak kullanmaya başladınız.
Hatta dönem dönem Ergenekon ve ODA Tv sanıklarına benzer
söylemlerle hükümeti eleştirdiğinizi görüyoruz. Bu, kamuoyunun bir
bölümü açısından ilginç bir görüntü yaratıyor. Bununla ilgili ne
söylemek istersiniz?
Hükümeti eleştirme bâbında değil de, benim genelde üzerinde
durduğum konular demokratikleşme, demokrasinin yaygınlaşması, temel
hak ve özgürlüklerin her insanın bilerek ve şuurlu olarak bu
hakları kullanmasını temini, yargının bağımsız olmasıdır.
17 Aralık'tan sonra bazı gazeteciler, hakkımda asılsız tweetler
atmaya başladı. Ben de baktım tekzip yazmak veya prosedür uzun
sürüyor, onlara anında cevap verdim. Sonra da baktım halkın ciddi
bir teveccühü var. İnsanların gerçekten çok sevdiğini ve attığım
tweetlere değer verdiğini fark ettim. Zamanla ortaya çıkan
hukuksuzluklarla ilgili ve hukukun nasıl olması gerektiğiyle ilgili
tweetler paylaşmaya devam ettim. Aynı zamanda hukuksuzlukları kime
karşı, kimin için yapıldığına bakmaksızın, ayrım gözetmeksizin,
yaptım. Veya doğru söylediğini, gerçeği ifade ettiğini düşündüğüm
kişilerin üzerindeki etiket, isim kim olduğuna bakmaksızın da
bunların kamuoyuyla paylaşılması veya ben bu görüşü beğeniyorum
veya bu insan böyle demiş, böyle dediyse doğru olabilir veya doğru
olmayabilir ama bu böyle demiş. Retweet yapmanın zaten şeyi odur,
ben buna katıldım, katılmadım değil, bir kişinin görüşünün
kamuoyunda duyulmasını sağlamak.
RT ederken kimin yazdığından ziyade içeriğine bakarak mı RT
ediyorsunuz?
Ben içeriğine bakarım, bazen beni sevmediğini düşündüğüm bir
kişinin dahi tweetlerini retweet yapabilirim.
Geçtiğimiz günlerde Tuncay Özkan'ın hükümeti eleştiren bir tweetini
RT ettiniz. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası istediğiniz
birinin tweetini belli ki içeriğine de katılarak RT etmeniz ilginç
bir tablo ortaya çıkarmıyor mu?
Ben hiç bir dosyada, önüme gelen dosyada, dosyasına baktığım kişiyi
kendime düşman olarak görmüyorum. Ben işimi yapıyorum,
profesyonelce bu işleri yapıyoruz. Karşımızdaki kişinin kim
olduğuna bakmıyoruz. Daha sonra da o dosyayla bütün irtibatımızı
koparıyoruz. Dosya elimizden çıktıktan sonra o kişiler bizim
düşmanımız değil. (BBCTürkçe)