Savcı Kiraz'ın fotoğrafı yayımlanmalı mıydı, akreditasyon kararı doğru mu?
Medya kuruluşlarının Çağlayan'da savcı Kiraz'ın rehin alındığı görüntüleri yayımlaması, savcının cenazesinde akreditasyon tartışması yaşanmasına neden oldu.
Medya kuruluşlarının iki gün önce Çağlayan Adliyesi'nde Berkin
Elvan soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin
alındığı görüntüleri yayımlaması, savcının cenazesinde akreditasyon
tartışması yaşanmasına neden oldu.
Görüntüyü yayınlayan kuruluşların muhabir ve kameramanları cenaze
törenine alınmadı. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise "Emri ben verdim"
dedi.
Türkiye'de başta devlet adamları ve üst düzey toplantılar olmak
üzere pek çok haber takibi için akreditasyon uygulaması var. Ancak
yayınladıkları fotoğraf nedeniyle akreditasyonun reddi uygulaması
ilk kez gerçekleşiyor.
Cenaze törenine alınmayan kuruluşlar arasında Hürriyet, Cumhuriyet,
Bugün, Milat, Taraf ve Zaman gazeteleri ile CNN Türk ve Doğan Haber
Ajansı da vardı.
Ayrıca bu fotoğrafı yayınladıkları için Hürriyet, Cumhuriyet, Posta
ve Bugün gazeteleri hakkında "terör örgütünün propagandasını
yapmak" suçundan soruşturma başlatıldı.
BBC Türkçe'den Rengin Aslan "Kimileri fotoğrafın yayınlanmasının
hata olduğunu söylüyor. Kimileri ise fotoğraf yayınlansa dahi bunun
yaptırımının idari olarak yapılmaması gerektiği görüşünde." dedi ve
o tartışmada gazetecilere mikrofon uzattı.
İşte BBC Türkçe'deki o haber:
...İki soru var gündemde:
Birincisi, fotoğraf yayımlanmalı mıydı?
İkincisi, başbakanın emriyle akreditasyon uygulaması haklı mı?
OLCAYTO: 'ETİK OLARAK YAYIMLANMAMALI'
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
(TGC) Başkanı Turgay Olcayto, "Etik olarak belki yayımlanmaması
gerekir" diyor.
Gazetelerin "sosyal medyadan geri kalmamak için" bu tür refleksler
gösterebildiğini söyleyen Olcayto "Ama bu tür durumlarda bir
yasadışı girişimin propagandasına meydan vermemek için yapılmaması
gerekir diye düşünüyorum. Bu benim kişisel görüşüm" diye de
ekliyor.
Dün fotoğrafı bir süreliğine yayımlayıp daha sonra kaldıran atv,
ahaber ve Yeni Şafak gibi kuruluşlar da oldu.
Yeni Şafak fotoğrafı internet sitesinde kullanmış ancak bir süre
sonra kaldırmıştı.
YENİ ŞAFAK: OLAYIN SICAKLIĞI İLE YAYINA GİRİP GERİ
ÇEKTİK
Peki bu süreçte ne oldu? Sorularımı yanıtlayan gazetenin internet
yayın müdürü Ersin Çelik, "Fotoğraf konar konmaz kaldırıldı ve bu
fotoğraf hiçbir şekilde kullanılmayacak, basılmayacak dedik. Sadece
olayın sıcaklığıyla girilip, geri çekilmiş bir fotoğraf" diye
anlatıyor.
Daha sonra fotoğrafı buzlayarak yayınlamayı düşündüklerini, fakat
sonunda bunun da "medya etiğinde, uluslararası medya etiğinde terör
propagandasına gireceğine" karar vererek, bu seçenekten
vazgeçtiklerini belirtiyor.
Burada ise iki kriteri gözettiklerini belirtiyor: Birincisi "terör
örgütü olarak kabul edilen bu yapının flama ya da bayrağını
kullanmak", ikincisi ise "rehin alınmış bir devlet görevlisinin
başına silah dayanmış fotoğrafını kullanmak."
CAN DÜNDAR: GAZETECİLER TARTIŞMALI HÜKÜMET
DEĞİL
Tartışmaya neden olan fotoğrafa sayfalarında yer veren Cumhuriyet
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise "Hangi fotoğrafın
yayınlanması etik açıdan doğrudur, hangisi yanlıştır tartışmasını
doğru ve sağlıklı buluyorum. Biz de kendi aramızda tartıştık ve
bunun önemli bir haber olduğunu düşünerek basmaya karar verdik.
Burada yanlış olan gazetecilerin bunu tartışması değil, bunu
hükümetin tartışması. Daha da önemlisi tartışmayıp dayatması"
diyor.
Dündar ayrıca verdikleri kararla ilgili "Genel kurallar
koyabiliyorsunuz ama her olayın kendi öznel koşulları var. O
fotoğraf pek çok şey söylüyor, güvenlik zaafından tutun, örgütün
oradaki gücüne kadar. Gizlemeyi yanlış buluyorum. Ama yüzü buzlama
tekniği kullanılabilirdi diye konuştuk sonra" diye konuşuyor.
HALUK ŞAHİN: GRİ BÖLGE
Gazeteci ve akademisyen Haluk Şahin ise fotoğrafın yayımlanıp
yayımlanmama konusunu "gri bir bölge" diye tarif ediyor.
Haluk Şahin, olay devam ederken ve bittikten sonra yapılacak
tercihlerin farklılık gösterebileceğini söylüyor. Bunu şöyle
açıklıyor:
"O fotoğrafın olay henüz sonuca ermeden ve savcının yakınları,
sevdikleri ve ailesi tarafından izlenirken basılmasının ne kadar
etik olduğu konusunda benim kafamda ciddi kuşkular var. Evet bu
haberdir, haber değeri vardır. Fakat ben editör olarak olay devam
ederken kullanmazdım."
Ancak olay bittikten sonra, örneğin Hürriyet gazetesinin yaptığı ve
daha sonradan savunduğu gibi, içinde "terör örgütü sembollerinin"
bulunmadığı bir fotoğrafın kullanılmasını yanlış bulmuyor ve
aslında "gri bölge" olarak tarif ettiği yer burası. Şahin, sosyal
medyanın etkisine dikkat çekiyor:
"Önceden olsa, klasik medyada sizin o fotoğrafı dolaşıma sokmanız
bir ilk olacaktı. Oysa sosyal medya tarafından milyonlarca kişiye
ulaşmış bir fotoğrafın kullanılıp kullanılmaması eski vehametini
taşımıyor. O yüzden orada kullanılmasına ben karşı çıkmazdım."
Doğan Yayın İlkeleri Kurulu da dün yaptığı açıklamada, Hürriyet
gazetesinin "manşetten verdiği, terörü lanetleyen haberi, bu haberi
verirken terör örgütünün propagandasına yer vermeyecek şekilde
kullandığı fotoğraf, yayın ilkelerine uygun bir davranıştır" diye
değerlendirmişti.
İç sayfalarda kullanılan ve "terör örgütünün sembollerini gösteren
bir fotoğrafın yayımlanması" ise hatalı olarak nitelenmişti.
AKREDİTASYON GAZETECİYİ DEĞİL OKURU
CEZALANDIRIYOR
TGC Başkanı Olcayto akreditasyon konusunda ise gazetecilerin ve
yayın kuruluşlarının değil, okurların "cezalandırıldığını"
söylüyor.
Olcayto, bundan önce böyle bir uygulamaya şahit olmadığını
belirtiyor ve bunun halkın haber alma özgürlüğüne ilişkin kaygıları
canlandırdığını söylüyor:
"Böylesini hiç hatırlamıyorum. Hele öldürülen bir devlet
görevlisinin cenazesinde böyle bir şey hiç yapılmadı şimdiye kadar.
Bunun emrini başbakan ben verdim diyorsa, bunu oturup düşünmek
lazım. Yarın Türkiye'de insanların haber alma hakkının nasıl
korunacağına, halkın ne kadar bilgileneceğine kimlerin karar
vereceğini, bunu düşünmek ve tartışmak lazım."
Haluk Şahin de uygulamayı "anti-demokratik" olarak niteleyerek
eleştiriyor ve "Başbakanın böyle bir yetkisi yoktur. Böyle bir
kararın uygulanması da hukuka uymaz. Sıcak bir olayın ardından
böyle bir şey hatırlamıyorum" diyor.
Yeni Şafak'tan Ersin Çelik ise bu uygulamanın bir tepki olarak
geliştiği ve bunun devamının gelmeyeceği görüşünde.
Çelik "Bu fotoğrafı yayımlayan sitelere yapılan akreditasyon
uygulamasını bir mesaj, bir gösterge olarak, bir sebep-sonuç
ilişkisinde doğru buluyorum ancak bunun devamının da olacağını
düşünmüyorum. Akreditasyon bir tepkiydi. Cenazeye katılan normal
vatandaşların bu kurumlara tepki göstereceğini düşünerek de böyle
bir tedbir almış olabilirler" diye konuşuyor.
Basın Konseyi ise uygulamayı "basın özgürlüğüne ve halkın haber
alma hakkına açık bir müdahaledir" şeklinde değerlendirmişti.
GAZETELERE SORUŞTURMA TİPİK BİR DEVLET
REFLEKSİ
Fotoğrafı baskılarında kullanan Hürriyet, Cumhuriyet, Posta ve
Bugün gazeteleri hakkında soruşturma açıldığı belirtiliyor.
Soruşturmanın gerekçesi ise "terör örgütünün propagandasını
yapmak."
Cumhuriyet gazetesinin avukatlarından Tora Pekin, "Gazete sadece
gazetecilik yapıyor. Çok önemli bir haber söz konusu. Bu haberi
anlatan tek bir kare. Gazetecinin bunu kullanıp kullanmayacağının
kararını gazeteci, yanıtını da okur verecektir" diyor.
Pekin soruşturma açılmasını ise "çok tipik bir devlet refleksi"
olarak niteliyor.