"SARIŞIN ÇOCUK GÖMERİM"!...BÜLENT ERSOY KENDİSİNE 'ÇAÇARON' DİYEN KÖŞE YAZARINA CANLI YAYINDA SERT ÇIKTI!!!
Star ekranlarında yayınlanan 'Alaturka Star' programında ilginç dakikalar yaşandı. Programın jüri üyesi Bülent Ersoy kendisi için bir yazısında 'Çaçaron' diyen yazara ateş püskürdü...
Bu yazar Ahmet Hakan'dı...
Ahmet Hakan'dan 'Sarışın Çocuk' olarak bahseden Ersoy canlı yayında Hakana hitaben 'Gömerim' ifadesi kullandı...
Ahmet Hakan, Orhan Gencebay'ın 'Alaturka Star' jürisine yakışmadığını yazmış aynen şu ifadeyi kaleme almıştı:
-----
"Jüri üyesi" oldu Baba'mız.
Sanki çaçaronlukta Bülent ile yarışması mümkünmüş gibi...
----
Bülent Ersoy bu ifadeye çok sinirlendi...
Ersoy Ahmet Hakan'ı patronları Aydın Doğan'a şikayet ederek: '' Siz bize değil sevgili patronumuza karşı çıkıyorsunuz. Biz ondan icazet alarak yapıyoruz bu programı. Sarışın çocuk bunun neresi yanlış. Sen de o patronunnun ekmeğini yiyorsun, suyunu içiyorsun, çoluğunuza çocuğunuza ekmek götürüyorsunuz.''
Bülent Ersoy'un som cümleleri ise sertti:
''Ben diyorum ki o insana, sesimle döverim. Bilgimle gömerim.'
Ahmet Hakan ne yazmıştı...
Orhan Baba'ya ağıt
Hey gidi günler hey!
Bir Orhan Baba'mız vardı.
Hakkında "özel izinle esrar kullandığı"na dair "şehir efsanesi" üretilmiş bir adamdı o.
"Kasıntılık" üstünde acayip iyi dururdu.
Bastı mı sazının tellerine, hem "Varoşlara servis yapan dolmuş şoförleri"nin, hem de "Büyük şehre okumaya gelmiş yüksek mektep talebeleri"nin yürekleri titrerdi.
Ondan öğrenmiştik hatasız kulun olmayacağını...
Ondan aldığımız tüyoyla haykırabilmiştik "Bir teselli ver" diye...
Dil yarasının en kötü yara olduğunu oydu bize fark ettiren...
Oydu garibin hor görülmemesi gerektiğini öğreten...
Ama gel gör ki...
"İlginç bir çağda yaşayasın" diyen o ünlü Çin bedduası tuttu.
Nice delikanlı ruhta fırtınalar estiren bu "racon adamı," gitti çağın bütün acayipliklerinin içine dalıverdi işte!
Yani...
"Jüri üyesi" oldu Baba'mız.
Sanki bir Armağan performansı sergileyebilecek yüzü varmış gibi...
Sanki çaçaronlukta Bülent ile yarışması mümkünmüş gibi...
Sanki Ebru gibi bir adım ileri iki adım geri yapabilirmiş gibi...
İşin tuhafı şudur:
Gözlerinde "Ne işim var benim burada" şaşkınlığı bile okunmuyor.
Peki neden?
"Reyting" mi? İyi ama Orhan Baba hayatının reytingini, "reyting" denilen sistemin dışında kalarak elde etmedi mi?
"Para" mı? İhtiyacı olduğunu sanmak safdillik olmaz mı?
"Elektrik yaratmak" mı? İyi ama Orhan Baba memleket çapında bir elektriği, o gıpta ettiren 'klas duruşu'na borçlu değil mi?
O halde hep birlikte soralım:
Ne oldu sana "Baba"ne oldu?
http://www.pkseio.ru/script