Sararmış dişler, taranmamış yağlı saçlar, özensiz kıyafetler… Ekranlarda pasaklı yorumcu istilası…

İzninizle ben bugün 43 yıl deneyime sahip bir meslek büyükleri olarak, özellikle haber kanallarında her gün neredeyse birkaç saat ekranda olan haber sunucusu ve yorumcusu meslektaşlarıma bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.

Mesleğe başladığımız yıllarda hem fakültedeki hocalarımız, hem de meslekteki ustalarımız sık sık aynı cümleyi kurardı:
“Gazeteci haber yapar, haber olmaz!”
İzninizle ben bugün 43 yıl deneyime sahip bir meslek büyükleri olarak, özellikle haber kanallarında her gün neredeyse birkaç saat ekranda olan haber sunucusu ve yorumcusu meslektaşlarıma bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
***
Sadece bir ya da birkaç konuda uzman olmak yetmez; ekrana çıkmanın belli koşulları vardır. Çünkü ekrana gerek sunucu, gerek spiker, gerekse yorumcu olarak çıkanlar, toplumsal davranış biçimlerini etkiler…
Bunlar, eskilerin deyişiyle “rol model” kişilerdir.
Onlar nasıl konuşursa, insanlar farkına bile varmadan öyle konuşmaya… Nasıl giyinirse, öyle giyinmeye başlar.
Bu yüzden TRT’nin tek kanallı döneminde herkes kolay kolay “ekran yüzü” olamazdı. Çünkü bir kanalın “ekran yüzü” olmak, aynı zamanda o kurumun kimliğini yansıtmak demekti.
Bütün erkek spikerler kaymak gibi traşlarını olur, saçlarını ihmal etmez, son derece şık elbiselerle ve muhakkak kravatlarıyla ekrana çıkardı.
Kadın sunucuların tamamı ise birbirinden bakımlı ve şıktı.
Hepsi güzel olmak zorunda değildi; öncelik güzellikte değil Türkçe’yi iyi konuşma ve sunma yeteneğindeydi.
Ama kadın ya da erkek hepsi son derece bakımlı olmak zorundaydı.
Bir Can Akbel çok yakışıklı değildi örneğin; ama onu bir gün bile bakımsız göremezdiniz.
***
Şimdilerde özel kanalların bir çoğunda, “kadrolu yorumcu” olan ve neredeyse her akşam, her konuda yorum yapan gazeteci, hukukçu, siyasetçi ekran yüzlerinin bir çoğu, televizyon yayıncılığının bu olmazsa olmaz kuralına kesinlikle dikkat etmiyor.
Örneğin Halk TV’de “çok bilgili” bir “Ankara gazetecisi” var ki; o çıktığında anlattığı şey ne kadar önemli olursa olsun bakışlarımı ekrandan kaçırıyorum.
Saçları yağlı, dişleri sarı bu arkadaş, bir de uçları kirden siyahlaşmış parmaklarını kameranın gözüne soka soka konuşmuyor mu; gerçekten dayanamıyorum.
Yüzbinlerce lira para kazanıyorsun arkadaş; bir dişçiye gidip dişlerini beyazlatmak bu kadar mı zor?
***
Sadece Halk TV’deki o arkadaş değil; neredeyse bütün kanallarda durum aynı… Adam bilgisayarın kamerasının karşısına geçmiş, canlı yayına bağlanmış ama resmen ev haliyle… Bırakın gömlek giyip kravat takmayı eminim ki evden bağlananların bir çoğunun altında pajama var…
***
Kadın sunuculara gelince… Bütün kanallarda artık kimi örnek aldılarsa birden bire haberi ayakta sunma ya da yorumu ayakta yapma modası başladı.
Masanın başına oturup haber sunan ya da görüş açıklayan neredeyse kalmadı.
Herkes ayakta, videowall denilen geniş ekrana yansıtılan görsellerin önünde haber sunuyor…
İyi de madem ayakta olacaksın; o zaman izleyicinin dikkatini çekmeyeceksin.
Örneğin çarpık bacaklarını ortaya çıkaran diz üstü etek giymeyeceksin.
Ya da ekrandan fırlayan göt-göbekle, popunu kameraya dönüp sunmayacaksın haberi…
Sahne sanatlarında bir numaralı kuraldır; seyirciye sırt dönülmez…Bunu bile bilmiyorsan, zahmet edip kurslara gideceksin ve ustalardan öğreneceksin!
***
Kısacası ne çok frapan olacaksın ne de pasaklı…
Kılığınla, kıyafetinle, dişinin kiriyle, yaka bağır dağılmış gömleğinle, yağlı saçlarınla ya da aşırı süslü hallerinle, renkli çoraplarınla “HABERİN ÖNÜNE” geçmeyeceksin.
Eğer bu saydığım nedenlerle, bir izleyici olarak benim dikkatimi dağıtıyorsan, senin anlattıklarını dinleyemiyorsam; dünyanın en önemli haberini versen, en müthiş yorumunu yapsan nafile…
Seni gördüğüm yerde kaçarım!
***
Bu anlattıklarımdan kendisine pay çıkaran ve bana kızan sevgili gazeteci, spiker, sunucu, yorumcu kardeşlerim:
Ben aynayım.
Bana kızmayın, kılığınıza, kıyafetinize, dişinize, tırnağınıza, çorabınıza çeki düzen verin, bakımlı olun, izleyiciye saygı gösterin.
Yoksa biliyorum; hepiniz çok değerlisiniz!