Sanem Altan dedesi Çetin Altan'ı yazdı: Bir hayatı, bedelini ödeyerek yaşadı
Vatan gazetesi yazarı Sanem Altan, “Dedemi yitirmek” başlıklı bugünkü yazısında Gazeteci-Yazar Çetin Altan’ın hayatını kaybetmesini kaleme aldı.
Sanem Altan, yazısında “Hayatın kucağıma bıraktığı acı, bu sefer gerçekten hayat kadar büyük olanlardandı. Ama içimden bir ses sürekli bu acıdan daha büyük hediyen var diyordu sanki... Bir yazı, bir fotoğraf, bir anı, hep bunu söylüyordu... Ölümün bile değiştiremeyeceği bir hediye ile doğmuştum ben... Kazancım kaybettiğimden büyüktü... Ben Çetin Altan’ın torunuydum... Çetin Altan benim dedemdi... Hayatın en sert gerçeğinin bile yenemeyeceği bir hediyeydi bu” ifadelerini kullandı.
“BU ACIYLA VE BU GURURLA YAŞAYACAĞIM BUNDAN SONRASINI...”
“Var olmamı istiyordu... İnatla istiyordu bunu. Bütün çocuklarından istediği gibi benden de istiyordu. Ama sonraları anladım ki yirmibeş bin köşe yazısı, altmış kitap, dört roman, dokuz piyes yazan bir yazı çılgını olarak o, bunu sadece benden değil bütün hayattan istiyordu” diyen Sanem Altan yazısını şöyle sonlandırdı:
“Dedemin bir röportajda ‘siz kimi ciddiye alırsınız’ diye sorduklarında, aslında bir yazara bu sorunun sorulmasına kızarak ‘benim ciddiye aldığım tek şey boş bir beyaz kağıttır’ demesi içimde çınlıyor...,
Yazılması benim için çok güç bir yazıyı ona layık olma çabasıyla yazmaya çalışıyorum şimdi...
Ve aklımdan tek şey geçiyor gözyaşlarım dökülürken, acımın aynı zamanda büyük bir hediyem olduğu...
Çetin Altan yok… Dedem yok artık.
Onu babaannemin yanına bıraktık, sonsuz bir yolculuğa çıktı şimdi.
Bir hayatı, bedelini ödeyerek yaşadı. Boş bir beyaz kağıdı her şeyden daha fazla ciddiye aldı. O kağıtlardan binlercesini, unutulmayacak cümlelerle doldurdu. Konuştu, anlattı, mücadele etti. Mizah gücünü, en zor zamanlarda bile yitirmedi. Hastalığının son günlerinde bile o muzip gülümsemesinden vazgeçmedi. Bana öyle büyük bir armağan verdi ki kendisi kaybolduğunda bile o armağan orada duruyor. Armağan ne kadar büyükse, acı da o kadar büyük oluyor. Ama hiçbir şey, hiçbir yara, hiçbir acı, hiçbir ölüm, şu gurur dolu cümleyi benden alamayacak: ‘Ben Çetin Altan’ın torunuyum.’
Ben, hayatta beyaz boş bir kağıttan başka hiçbir şeyi ciddiye almayan, hayatını o kağıtları doldurmakla geçiren, ölüm geldiğinde bile gülümsemeyi bilen bir adamın torunuyum.
Bu acıyla ve bu gururla yaşayacağım bundan sonrasını...”