SALİH TUNA'NIN BU YAZISINI 40 KİŞİYE OKUTANIN BOYU 4 SANTİM UZUYORMUŞ!
Salih Tuna'nın bugünkü yazısı evlere şenlik. Okuyun da siz karar verin bakalım boyumuz uzuyacak mı?
Bu yazıyı 40 kişiye okutanın boyu 4 santim uzuyor!
Çay dökerken demliğin kapağının düşmesinden ne kadar nefret edersem "şimdi zamanı mı" sözünden de o kadar nefret ederim.
Her zamanını kollayan elbette fırsatçı değildir ama her fırsatçı muhakkak zamanını kolluyordur.
Lakin bir fırsatını bulmak da her zaman "fırsatçılık" değildir.
Dahası fırsat bulmadan bağa girmek en hafif tabirle patavatsızlıktır.
Bunca kelimeyi neden mi yakıyorum?
Neden olacak; bir fırsata yelken açmak için.
Orda burda daha çok da radyolarda karşımıza çıkan bir "pazarlama tekniğini" kaçtır yazacağım, gündemin heyulası arasında bir türlü fırsat bulamıyorum çünkü.
Ha bugün ha yarın, erteleyip duruyorum.
Başka bir muhabbeti dünden beri ertelemek zorunda kalsam da bugün bunu yazacağım.
"Başka muhabbet" dediğim, 28 Şubat sürecinde Tansu Çiller'in başdanışmanlığını yapan Hüseyin Kocabıyık'ın Ahmet Tezcan'a söyledikleri: "Tansu Çiller'in doktorundan onun çıplak fotoğraflarını çalıyorlar. Ertuğrul Özkök, Uğur Dündar, Mesut Yılmaz, Emin Çölaşan birbirlerine gösteriyorlar, birbirlerine o fotoğrafları ikram ediyorlar. Kendisi yazıyor, bunu ben söylemiyorum, dikkat edin! Nerde oluyor bütün bunlar? 'Benim gazetelerim, gazetecilerim şereflidir' diyen Aydın Doğan'ın gazetesinde oluyor ve bu insanlar Çiller'i tehdit ediyorlar bu resimleri yayınlamak için, istifa et diye. Bu bir hükümet devirme, bir siyasi tasfiye değil midir?.."
Nasıl "muhabbet" ama; müthiş değil mi?
Hüseyin Bey daha neler anlatıyor neler!
Her cümlesinin üzerinde uzun uzadıya durmak gerek; ama sonra. Dedim ya, bugün acayip bir "pazarlama tekniğinden" bahsedeceğim.
Mutlaka size de denk gelmiştir.
Bir bal pazarlaması yapıyorlar, anlatılır gibi değil.
Bir kez denk geldim, ondan beri ağzıma bal sürmüyorum diyeyim de, varın gerisini siz hesap edin.
Bir zayıflama "iksiri" pazarlıyorlar ki, dünyanın en şişmanı olsanız bir hafta bilemediniz bir ayda filinta gibi oluyorsunuz!
Dillerinin hiç freni yok; kaptırıp gidiyorlar.
Ne kadar ucuz olduğunu da üzeri fiyatına nispetle belirtiyorlar. Üzeri fiyatını kim belirliyor, tastamam muamma tabii.
Zira kendilerinden menkul bir piyasa bu!
Şişmanlıktan kelliğe kadar birçok soruna bu kerameti kendinden menkul ilaçlarla çare bulduklarını bağıra çağıra söylüyorlar.
Öyle "gel gel vatandaş" yapıyorlar ki, panayır cambazları kaç para!
Kardeşim madem malınıza o kadar güveniyorsunuz sürün piyasaya, demeye fırsat vermemek için bombardıman yapıyorlar; o süre zarfında da kimi etkilediyseler kâr sayıyorlar.
Hele saç sorununu kökten çözmüşler.
Bilmem kaç dakikalık bir süre veriyorlar, o süre içinde yüzlerce kez tekrarladıkları telefonu arayan herkese bilmem kaç liraya adrese teslim edeceklerini söylüyorlar.
"Hiç saçım yoktu bir sürdüm, bir daha sürdüm şimdi Cristian Baroni'den daha fazla saçım var..." demeye getiren bir-iki "yurdum insanını" da telefona bağlıyorlar.
Ardından da, "adresi bizde var, gidin kendi gözlerinizle görün" falan diyorlar, iyi mi?!
Bunun "Bu yazıyı 40 kişiye okutanın boyu 4 santim uzuyor" iddiasından ne farkı var?
Üç-beş okur maili de yayımladım mı tam olur: "Cüce diye benimle alay ediyorlardı. Yazıyı 40 kişiye okuttum. Gözlerime inanamadım, tam 4 santim uzadım. Allah Salih Tuna'dan razı olsun..."
Her işte olduğu gibi bu işin de bir rizikosu var tabii: Gereğinden fazla insan evladının buna inanmaması lazım.
Hayır yani, piyasaya mal (yazı) yetiştiremeyiz Şinasi.
Salih Tuna/Yeni Şafak