SALİH TUNA'DAN YILMAZ ÖZDİL'E HEM DESTEK HEM KÖSTEK!
Hürriyet gazetesi yazarı "Her başarısız kadının önünde takoz gibi bi erkek vardır" diyor ya!
Bu takozları neden görmüyorsun Yılmaz?
Takdir yetkisini elden bırakmayan maskulen bakışın rüşveti kelam şeklinde tezahürü bi ufaktan yansımış olsa da şu satırların altına imza atarım:
"Onore ediyormuş ayaklarıyla 'her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır' lafı, hikâyedir. / Lafın doğrusu... / Her başarısız kadının önünde takoz gibi bi erkek vardır."
Bu satırları Yılmaz Özdil'in birkaç gün evvelki yazısından iktibas ettim.
YGS sonuçları itibariyle kızların erkeklerden başarılı olması üzerine dercetmişti.
İyi de etmişti.
Kızlar erkeklerden hep başarılıymış; bu yıl da, önceki yıl da, daha önceki yıl da.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlandığında erkeklere sürgit nal toplatacakları artık bilimsel bir gerçekmiş.
Hal böyle olduğu için de erkekler tarih boyunca kızların başarılarını engellemeye çalışmış.
Yılmaz Özdil biraderimiz bu durumu, "Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin ki, geçmesin" şeklinde alegorik bir ifadeyle hülasa etmiş.
Sopa?
Evet, sopa, sadece erkek egemen toplumun değil, tüm egemenlerin en asal "elementi."
Sopalı generalleri, sopalı sivil toplum kuruluşlarını, sopalı sendikaları, sopalı iş adamlarını, sopalı rektörleri, sopalı YÖK'ü, sopalı köşe yazarlarını hatırlayalım.
İçlerinde eli sopalı kadınlar da vardı tabii.
28 Şubat sürecinde hepsi birden kızlarımızın sırtına indirdi sopalarını.
Üniversite kapılarından sürükleyerek çıkardılar.
Aşağıladılar!
Hürriyet gazetesi yazarı "Her başarısız kadının önünde takoz gibi bi erkek vardır" diyor ya, bunlar da kızlarımızın önündeki takozlardı.
Takozun feriştahıydılar.
Türkiye'nin bütün Yılmaz Özdilleri bir kez olsun bu takozlara karşı çıktı mı?
Karşı çıkmak şöyle dursun alkışlamadılar mı?
Eleman şimdi hangi yüzle takozdan bahsediyor?
Bu "laikçi takozlarla" erkek egemen toplumun takozları, yahut "ham yobaz kaba softa takozlar" arasında ne fark var?!
Başörtüsü nedeniyle tıp fakültesinden atılan bir kız çocuğuyla annesinin çilesini "Başörtülü bir kızım ben" ( 8 Temmuz 2009, Yeni Şafak) başlıklı yazımda şöyle anlatmıştım:
"Çocuk doktoru olduğumda açacağımız muayenehanede garibanlardan para almayacağımıza dair birbirimize verdiğimiz sözleri hatırladık. /Sonra annem tatlı tatlı güldü. Ben de güldüm. / Gülüştük. / 'Kız kısmının okumak neyine!..' diyerek, kendisini mektebe göndermeyen hacı babasıyla, başörtüsü nedeniyle üniversite kapısını kızının yüzüne kapatan laiklik mabedinin 'hacı'ları arasında benzerlik kurduğu için gülmüştü./ 'Bunların hepsi aynı...' demişti, 'Ellerini başımızdan hiç çekmediler ki!.."
Bu yılın YGS şampiyonu başörtülü bir öğrenci.
Kız öğrencilerin başarı ortalamasını yükselterek erkek öğrencileri geçmelerine hatırı sayılır katkı sundu.
Adı: Sümeyye Nur.
Sayın çağdaş takozlar acaba "büyük dönüşümü" fehmedebiliyor musunuz?
"Kııız Hatçaa" diye kapıcı yapıyordunuz Haticeleri, Sümeyyeler olarak geri döndüler.
Ki, Sümeyye, ilk Müslüman kadın şehidin adıdır.
Sosyolojik dönüşümü algılayabilmek için "isim bilim" böyle yapılır. Öteki, Necip Fazıl'ın dediği gibi, köpeklerin kuyruk altlarını koklayarak birbirini tanıma ameliyesinden ibaret.
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK