Salih Tuna'dan Yeni Şafak'a veda yazısı: 'Çamur deryasına' daha fazla katlanmanın anlamı yok
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna bir veda yazısı ile gazeteden ayrıldı
Yeni Şafak gazetesinin bugünkü nüshasında veda yazısı yayımlanan
Salih Tuna, "Haksızlık karşısında bunca sessizlik olacaksa, Üstadım
Necip Fazıl'ın, 'çamur deryası' şeklinde tanımladığı şu ortama daha
fazla katlanmanın hiçbir anlamı yok demektir. Yanlış anlaşılmasın,
hiçbir tehdide boyun eğmem, zillet bizden uzaktır. Gelgelelim bu
infaz memurlarına sessiz kalmanız felaket ağrıma gidiyor" dedi.
"Zaten bu naçizane yazı da veda yazısından önceki yazılar
mesabesindedir. Böyle gitmez" diyen Tuna, "Ya siz bir ses
vereceksiniz ya da ben bir ses bulacağım. Allah sizi de beni de
görüyor" ifadesini kullandı.
Salih Tuna'nın "Veda yazısı" başlığıyla yayımlanan (2
Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Twitter hesabım yok. Var da, şifremi bilmiyorum. Bilmek de
istemiyorum. Çünkü kullanmıyorum.
Gazetem Yeni Şafak, sağ olsun, olmayan herkese bir Twitter hesabı
açtığı gibi bana da açtı, o kadar.
Bunu da daha önce bu köşecikte söylemiştim.
Twitter mecrasından tecrübeli bir dostum, “arada bir bunu
hatırlatmanda fayda var” demişti, “senin adına tweet atarlar da
ruhun duymaz.”
Nasıl mı?
Ne bileyim, sormadım.
Fakat, “Beni hacklediler… Hesabımı ele geçirdiler… O tweetleri ben
atmadım” yollu şekvacı olanları çok işittim.
Şimdiye değin, çok şükür, öyle bir belaya çatmadım.
Gerçekten acayip bir mecra…
Herifçioğlu yekten soruyor: “Abi (…) beni takipten çıkardı,
niye?”
“Takip edilmekten kurtuldun işte, özgür özgür dolaş, manyak mısın,
neden takip edilmek istiyorsun…”
“Abi sen de hep dalga geçiyorsun ya!”
E ne yapayım birader?!
Soruyorsun, falan kişi ne yapıyor; pat diye cevap veriyor, “Boşver
onu yav, adam değil…”
İyi de düne kadar en yakın arkadaşındı, hayırdır, ne oldu?
Olan şudur: Hiç hazzetmediği bir adamın tweetini retweetlemiş.
Sonuç: Selam sabah kesilmiştir.
Seviyesizliğin sevgisizlikle yarıştığı bu mecrada çiçek gibi tweet
atanlar yok mu, elbette var.
Ne ki gayya kuyusunda zambak mesabesinde…
Kestirmeden söyleyeyim; elimde imkan olsa Twitter'ı yasak
ederdim.
Böyle bir imkanım olmadığı için haliyle kendime yasak etmekle
yetindim.
Mamafih sanaldan kurtulmakla salaklardan kurtulmuş olmuyorsun.
Mesela, ne kadar uzak durursam durayım, ahmaklar bir şekilde gelir
beni bulur.
Ama nasıl ahmaklar, anlatılır gibi değil.
Cemil Meriç üstadımızın, “felaketin hiç değilse ikaz kıymeti
vardır, bunların yok” dediği cinsten.
Neyleyeyim, bu da benim imtihanım, Allah akıl fikir versin, der
geçerim.
Bir de örgütlü ahmaklıklar var ki ahirette iki elim yakalarında
olacak. O iftiralarının, o hasetlerinin, o tezvirlerinin hesabını
soracağım.
Yok yok, o zavallı tetikçilerden değil, o abilerinden.
Ben hayatımda bu kadar seviyesizlik, bu kadar arsızlık
görmedim.
Bu nasıl bayağılıktır?
Usare, izan, idrak, muvazene hak getire.
Tezviratın bile kendine göre bir raconu vardır, hiç mi
utanmıyorsunuz?
Hiçbir örgüt bu kadar pespaye, bu kadar şaşkaloz tetkikçi
kullanmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a, “İran ajanı” diyen
paralel örgütün malum tetikçileri müstesna.
Demek ki (ahlaken) aynı kafayla maluller!
O halde, Zarifoğlu'ndan mülhem diyebiliriz, “aynı kafa ayağımızın
bodrumunda.”
Gündüz gözüyle yapılan bu infaza, bu hedef göstermeye, bu kişilik
katline, bu edepsizliğe, bu hayasızlığa sessiz kalanlara veya bana
ne diyenlere de yazıklar olsun.
Hayır, kimseden “heykel-i fazilet” olmasını beklemiyorum.
Ama tüm yaşamına, yaşam hikayesine; yayıncılıktan dergiciliğe,
sinemadan tiyatroya kadar tüm mücadelesine yakinen tanık olduğunuz,
kardeşiniz kadar yakından tanıdığınız fakire gündüz gözüyle yapılan
bu hayasız kara çalmalara nasıl sessiz kalırsınız?
Haksızlık karşısında susmak neyin nesidir?
Kardeşlerim hiç önemi yok. Vallahi önemi yok. Yazmayı bırakırım,
hiçbir televizyona da çıkmam. Hiç umrum olmaz. Zaten burnum yere
düşse almam.
Haksızlık karşısında bunca sessizlik olacaksa, Üstadım Necip
Fazıl'ın, “çamur deryası” şeklinde tanımladığı şu ortama daha fazla
katlanmanın hiçbir anlamı yok demektir.
Yanlış anlaşılmasın, hiçbir tehdide boyun eğmem, zillet bizden
uzaktır.
Gelgelelim bu infaz memurlarına sessiz kalmanız felaket ağrıma
gidiyor.
Zaten bu naçizane yazı da veda yazısından önceki yazı / lar
mesabesindedir.
Böyle gitmez.
Ya siz bir ses vereceksiniz ya da ben bir ses bulacağım.
Allah sizi de beni de görüyor.