Salih Tuna'dan Ahmet Taşgetiren'e: 'Sancılı' bir Star yazarı...
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, sosyal medya hesabından Ahmet Taşgetiren ve Mehmet Görmez'e tepki gösterdi
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Star yazarı Ahmet Taşgetiren'e
“Siyasi ortamın hareketliliği içinde yeterince Kutlu Doğum
coşkusunun oluşturulamadığını” söyleyen Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez'e tepki gösterdi.
Taşgetiren için "sancılı bir Star yazarı" tanımlamasını kullanan
Tuna, sosyal medya hesabında şunları söyledi:
1) FETÖ, icat ettiği "kutlu doğum haftası"yla kitleleri efsunlayıp,
Kelime-i Tevhid'den “Muhammedün Resulullah”ı çıkartmıştı.
2) FETÖ "necat" kamuflajı ve "dinler arası diyalog" martavalıyla
kelime-i tevhid'i dinamitlemeye çalışırken Diyanet ne
yapıyordu?
3) Diyanet Başkanı Görmez "sancılı" bir Star yazarını arayıp,
"Kutlu Doğum coşkusunun oluşturulmadığından" şekvacı olmuş. Yahu
hâlâ mı?
Ahmet Taşgetiren'in "Kutlu Doğum’un gündemi: Güven toplumu"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca aradı ve “Kutlu Doğum”u
hatırlattı. “Siyasi ortamın hareketliliği içinde yeterince Kutlu
Doğum coşkusunun oluşturulamadığını” söyledi.
Bu hafta içinde ve ay sonuna kadar okullarda, farklı illerde hep
Kutlu Doğumla ilgili programlarım vardı ama şu ana kadar yazı
yazamamıştım. Siyaset, siyaset ve siyaset...
İyi ki uyardı Görmez Hoca.
Diyanet her sene Rasulullah Efendimizin izinden giderek hem ülkemiz
hem İslam dünyası hem de tüm insanlık için hayati önem taşıyan bir
konuyu gündeme getirmekteydi.
“Gündem”in belirlenmesi çok önemli bir kere. Çünkü kendi
toplumunuzu, İslam toplumlarını ve insanlığı gözlüyorsunuz ve “Acil
mesaj”ı tespit ediyorsunuz. “Kur'an'ın, Rasulullah'ın şu mesajı
taşınmalı insanlığa” diyorsunuz. Aslında her Cuma minberlerde
okunan hutbeler de böyle bir “mesaj kaygısı” ile belirlenmiş
olmalıdır.
Bu sene “Güven toplumu” tema'sı seçilmiş; “Hazreti Peygamber ve
Güven toplumu.”
Cuma günü Bodrum'a gideceğim, Cumartesi İzmir'de olacağım. Sonraki
hafta Pendik'te ve Mersin'de konferanslarım olacak. Hep sevgili
Peygamberimiz ve İslam'ımızın “İnsana çağrısı”nı konuşacağız.
İzmir'de “Emin İnsan, Emin Ülke” başlıklı bir sohbetim olacak.
Mersin'de yapacağım konuşmanın başlığı şöyle: “Ya İslam insanı, ya
insan krizi.”
Pendik'te “Rasulullah'a Kardeş Olmak” başlığı ile Rasulullah
sallallahü aleyhi ve sellemle buluşmaya çalışacağız.
Diyanet'in bu seneki “Güven Toplumu” tema'sı, İslam'ın inşa etmeyi
amaçladığı ama bugün İslam dünyası dahil -belki en çok İslam
dünyasında olmak üzere- güven sancısı yaşayan tüm insanlığın ilacı
gibi.
Yani asli kişilik özelliğinden ikisi “Sıdk ve Emanet” olan bir
insanlık mürebbisi gelecek ve yeniden insanın yüreğini “Emn” ile
yoğuracak. “Emn” yani serapa güven. O, Allah Rasulü Hazreti
Muhammed Mustafa'dan (sallallahü aleyhi ve sellemde) başkası
değildir.
O kuşkusuz her insan gibi fanidir, ama Hazreti Ebubekir'in
Rasulullah'ın vefat anında söylediği gibi “O'nun getirdiği değerler
bakidir.”
O'nun sesine sahip çıkabilenler, O'nun muazzez şahsiyet değerlerini
kendi kişiliklerine taşıyabilenler, O'nun elinden tutanlar, O'nunla
aynileşme cehdine girenler, O'nun gibi “Emin” olanlar, O'nun gibi
“mü'min” olanlar, yani iman etmekten öte, bütün varlıklara “emniyet
- güven hissi verenler”, O'nun gibi“Emanet”imü'min şahsiyetin
olmazsa olmazı görenler, O'nun gibi “Emanet yüklenme”yi adeta
yaratılışla başlayan bir insan misyonu olarak görenler...
İşte onlar öyle olabildikleri ölçüde, İslam yurtlarına da, cihana
da “rahmet”i taşıyacaklar.
Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca, Mü'minlerin karşı karşıya bulunduğu
sorumluluğu şöyle açıklıyor:
“Bugün, omuzlarımızdaki yükü, dağlara emanet edilemeyip de bize
tevdi edilen o ağır yükü hissetmeye, emanet bilincini yeniden
kuşanmaya muhtacız. Göğsümüze emanet edilen imanın, kalbimize
emanet edilen ihsanın, aklımıza emanet edilen idrakin gereğini
yapmalıyız. Zamana ve insana dair güvensizlik söylemlerine
aldanmadan, pes etmeden, cesaretimizi yitirmeden “eman toplumunun
oluşumunda payı bulunan emin insanlar” olmak için çaba sarf
etmeliyiz. Halife olarak yeryüzünü imar etmekle mükellef olduğumuz
bilinciyle, hakikatin ve adaletin gücüne duyduğumuz sarsılmaz
güvenle yol almalıyız. İslam’ın tarihsel tecrübesi bizlere güven
toplumunun niteliklerine dair açık ipuçları verirken, yüreğimizin
sesi ve imanımızın güvencesi bize bugün de İslam toplumlarını güven
iklimine taşıyacak imkan ve kararlılığı sunmaya muktedirdir.”
Ne diyelim, Kur'an'ı yeniden yeniden yeniden okumaya...
Ne diyelim, Rasulullah'ı yeniden yeniden okumaya ve yaşamaya...
Ne diyelim, İslam'ın insanı olmak için yepyeni bir niyete
ihtiyacımız var.
Kutlu doğumlarda yeniden doğanlara ne mutlu.