SALİH TUNA ZAMAN YAZARLARINI BOMBARDIMANA TUTTU!
Öyle köşe yazarları da var ki hem çok kısa, hem çok boş yazıyor; langur lungur, izandan, insicamdan nasipsiz.
İşte çetin imtihan
Değerli insan Ekrem Dumanlı tiryakisi olduğum köşe yazarları arasında ilk sıraya yerleşti.
Yazık ki yazık, çok az yazıyor.
İsterdim ki haftanın her günü yazsın.
Neyse ki uzun yazıyor da eksikliğini biraz olsun telafi ediyor.
Uzun yazıyor ama "laf olsun torba dolsun" cinsinden boşa giden tek cümlesi yok.
Öyle köşe yazarları da var ki hem çok kısa, hem çok boş yazıyor; langur lungur, derbeder, izandan, insicamdan nasipsiz.
Değerli insan Ekrem Dumanlı bunlara hiç benzemiyor.
Son derece manalı, yol gösterici, ufuk açıcı, ölçülmüş biçilmiş diyebileceğimiz derecede de ihtiyatlı.
Hulasa, Türkiye'nin en çok satan gazetesinin umumi neşriyat müdürü olmasının ağırlığını taşıyor.
Ahmet Altan bu ağırlıkların boyunda taşınan zincirlerden kaynaklandığını söylemişti.
Çok da ayıp etmişti.
Ne ki, değerli insan Ekrem Dumanlı bu ayıbını yüzüne vurmadı.
İyi de yaptı.
Şom ağızlılara "yiyin birbirinizi" dedirtmedi.
Gelgelelim dünkü yazısındaki bir-iki noktayı (beni bağışlasın) anlamakta zorluk çektim.
Diyor ki: "İran ile İsrail'in Suriye yönetimine bakışı neredeyse aynı. Biri 'Aman bu rejim de düşerse sıkıntı bize sıçrar.' diye bakıyor olaylara; öbürü de 'Demokrasiye geçilirse ne olur ne olmaz. İsrail karşıtı bir yönetim iş başına gelir ve Esed'i, mumla ararız.' diye bakıyor hadiselere..."
Çok enteresan!
Hasan Nasrallah'ın Hizbullah'ı da Suriye'de İsrail karşıtı bir yönetim iş başına gelir endişesi mi taşıyor?
Zira İran'la aynı bakış açısına sahip olduklarını bilmeyen yok.
Elbette Suriye'de akan kana hepimiz duyarlıyız.
Irak'ta Filistin'de oluk oluk Müslüman kanı akarken kılını kıpırdatmayanlar da hepimizden duyarlı.
Mesela, Hizbullah'ı Esed'in üç silahşoründen biri tesmiye eden Yasemin Çongar, "Suriye'de Müslüman kardeşlerimiz katlediliyor!" modunda öyle yazılar dercetti ki okusanız içiniz yanar.
Değerli insan Ekrem Dumanlı meselenin sanıldığından kritik, sınavın tahmin edildiğinden çetin olduğunu belirtiyor: "Mesela en çetin sınavı bir zamanlar, 'İran Pakistan / Sıra sende Müslüman!' diye haykıranlar veriyor. Çünkü yeni tutumlar yeni bir sloganı şart koştu: 'Suriye İran / İşte çetin imtihan.' Buyurun bakalım..."
Vaktiyle o sloganı haykıranların tamamına yakınının artık kendisi gibi düşündüğü müjdesini vermek isterim.
Tek tük farklı sesler çıkıyor.
Zaman yazarı Ali Bulaç bunlardan biri.
Ama sıradan biri değil.
"Düşünce" dergisinden itibaren Türkiye'deki İslamcılığa teorik katkılar sunan bir aydın.
Türkçesine, mizahına, ironisine bayıldığımız Ahmet Turan Alkan abimiz de, "İslamcıların" kulağını Emine Şenlikoğlu üzerinden çekeceğine, Ali Bulaç'la (hazır birlikte televizyon programı yapıyorken) mütalaa etse daha yararlı olur gibime geliyor.
Eminim üzerinde "teemmül edilesi" bir program olacaktır. Neyse...
Ali Bulaç dünkü yazısında, Suriye'deki trajediden Türkiye kadar İran'ın da üzüntü duyduğunu, Erdoğan'ın Tahran ziyaretinin ardından verdiği mesajlar arasında sayıyor.
Erdoğan-Hamaney mutabakatının altını çizdikten sonra da İran'ın Türkiye'ye üç önemli teklifte bulunduğunu belirtiyor: " a) Nükleer programı beraber yürütelim b) TL üzerinden alışveriş yapalım c) Türkiye, İran'da petrol ve doğalgaz sondajı yapsın, birlikte üretip satalım."
Gördüğünüz gibi İran da Türkiye'ye az düşman(!) değilmiş.
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK