25 Eyl 2013 09:29
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:40
SALİH TUNA KAFA BULDU; ELVEDA OKURLARIM BEN DE HÜRRİYET'E GİDİYORUM!
Radikal eski yazarı Akif Beki'nin Hürriyet gazetesine geçmesinin medyadaki yankıları sürüyor.
Elveda okurlarım ben de Hürriyet’e gidiyorum
Mevlana’nın o ’etme’li şiirini bilirsiniz değil mi, Tuncel Kurtiz’den Yılmaz Erdoğan’a kadar birçok sanatçı okumuştu.
Bana sorarsanız en güzel yorumu sevgili dostum Kenan Işık yapmıştı. Her ’etme’yi öyle özel, öyle farklı vurgulamıştı ki, olursa o kadar olur.
Ne zaman ayrılıklardan, elvedalardan, gitmelerden dem vurulsa aklıma ilkin bu şiir gelir.
Hatırladınız değil mi bu şiiri; ’Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. / Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme’ diye başlar hani.
Bugünkü yazı yolculuğumuz için de şu mısra en uygunu: ’Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru / Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme’
Ne yalan söyleyeyim tek bir okurum bile şöyle ciğerden ’etme’ desin, valla ’etmem.’
Zaten bir yerlere gittiğim falan da yok, burdayım çok şükür.
Diyeceksiniz ki, ’o başlık ne peki?’
Mehmet Barlas’ın ifadesiyle ’çırçırların’ moralini bozmak istedim.
Çünkü...
Akif Beki arkadaşımız Hürriyet gazetesine geçti diye sosyal medyada kıyameti kopardılar.
Söz konusu başlığı seçerken de, ’nasılsa siz bu naçizane yazıyı okuyup işin aslını öğreneceksiniz, ve nasılsa onlar başlıktan öte bir şey okumayacaklar’ diye düşündüm.
Gerçekten öyle.
Bunların en okumuşlarından biri (adı lazım değil, ışıklar içinde yatsın) Star gazetesini hâlâ Cem Uzan’ın sanıyordu.
’Duran Adam’ eylemi hakkında yazdıklarımı da nasıl algıladıklarını bir anlatsam yerlere yatarsınız.
Akif Beki’nin Hürriyet’te köşe yazacak olmasına acayip canları sıkıldı. Tam bir düş kırıklığı, müthiş bir infiale dûçar oldular.
İçlerinde, ’Bütün tersaneler işgal edilmiş, Hürriyet gazetesinin köşelerine sızılmış olsa da direnelim arkadaşlar’ yollu gaz vermeye çalışanlar yok değil.
Lakin çoğunlukla yalapşap espri denemeleri, bir yığın densizlik ve küfür arasında acıklı endişelerini dile getiriyorlar.
Neymiş efendim; Hürriyet’i yandaş dolduracaklarmış da, sırada Salih Tuna varmış da bilmem ne! (Sadece beni değil tabii, birçok arkadaşımızın daha ismini panik içinde zikrediyorlar.)
En hafif küfürleri: ’Yuh olsun Aydın Doğan’a’
’Makarnaya / kömüre kendini sattı’ diyenler bile var.
İyi de birader daha düne kadar kahramandı hani; Gezi devriminizin amiral medyasının patronuydu.
Hem Akif Beki Radikal’den Hürriyet’e geçmedi mi?
Radikal gazetesi Aydın Doğan’ın değil mi?
Ben boşuna mı diyorum; bunlar bilmez, bunlar okumaz, okusa da başlıktan öteye geçemezler, öteye geçseler de fehmetmezler...
Çoğulculuğu dillerinden düşürmezler ama bir tek farklı sese tahammülleri yoktur.
’Yandaş’ dedikleri gazetelerde Gezi’ye (özellikle ilk günlerinde) destek veren bir yığın köşe yazarı vardı; buna mukabil ’çırçırların’ medyasında bir tek çatlak ses bile çıkmadı.
Hâlâ da çıkmıyor.
Şiddete, yakıp yıkmaya, vandallığa bile adamakıllı itiraz edenini görmedim.
Bir Akif Beki’ye bile tahammül edemiyorlar, sonra da kendi gazetesini ’kimlere kaldı’ diye aşağılamaya çalışan bir aklı evvelle, yine kendi gazetesini ’iktidarla kirli ilişkiler’ içinde göstermeye çalışan bir gammazı düşünce özgürlüğü veya çoğulculuk üzerinden arkalamaya çalışıyorlar.
Ne diyelim, ’çırçırların’ dayanılmaz ’gezizekalılığı’ işte.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Mevlana’nın o ’etme’li şiirini bilirsiniz değil mi, Tuncel Kurtiz’den Yılmaz Erdoğan’a kadar birçok sanatçı okumuştu.
Bana sorarsanız en güzel yorumu sevgili dostum Kenan Işık yapmıştı. Her ’etme’yi öyle özel, öyle farklı vurgulamıştı ki, olursa o kadar olur.
Ne zaman ayrılıklardan, elvedalardan, gitmelerden dem vurulsa aklıma ilkin bu şiir gelir.
Hatırladınız değil mi bu şiiri; ’Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. / Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme’ diye başlar hani.
Bugünkü yazı yolculuğumuz için de şu mısra en uygunu: ’Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru / Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme’
Ne yalan söyleyeyim tek bir okurum bile şöyle ciğerden ’etme’ desin, valla ’etmem.’
Zaten bir yerlere gittiğim falan da yok, burdayım çok şükür.
Diyeceksiniz ki, ’o başlık ne peki?’
Mehmet Barlas’ın ifadesiyle ’çırçırların’ moralini bozmak istedim.
Çünkü...
Akif Beki arkadaşımız Hürriyet gazetesine geçti diye sosyal medyada kıyameti kopardılar.
Söz konusu başlığı seçerken de, ’nasılsa siz bu naçizane yazıyı okuyup işin aslını öğreneceksiniz, ve nasılsa onlar başlıktan öte bir şey okumayacaklar’ diye düşündüm.
Gerçekten öyle.
Bunların en okumuşlarından biri (adı lazım değil, ışıklar içinde yatsın) Star gazetesini hâlâ Cem Uzan’ın sanıyordu.
’Duran Adam’ eylemi hakkında yazdıklarımı da nasıl algıladıklarını bir anlatsam yerlere yatarsınız.
Akif Beki’nin Hürriyet’te köşe yazacak olmasına acayip canları sıkıldı. Tam bir düş kırıklığı, müthiş bir infiale dûçar oldular.
İçlerinde, ’Bütün tersaneler işgal edilmiş, Hürriyet gazetesinin köşelerine sızılmış olsa da direnelim arkadaşlar’ yollu gaz vermeye çalışanlar yok değil.
Lakin çoğunlukla yalapşap espri denemeleri, bir yığın densizlik ve küfür arasında acıklı endişelerini dile getiriyorlar.
Neymiş efendim; Hürriyet’i yandaş dolduracaklarmış da, sırada Salih Tuna varmış da bilmem ne! (Sadece beni değil tabii, birçok arkadaşımızın daha ismini panik içinde zikrediyorlar.)
En hafif küfürleri: ’Yuh olsun Aydın Doğan’a’
’Makarnaya / kömüre kendini sattı’ diyenler bile var.
İyi de birader daha düne kadar kahramandı hani; Gezi devriminizin amiral medyasının patronuydu.
Hem Akif Beki Radikal’den Hürriyet’e geçmedi mi?
Radikal gazetesi Aydın Doğan’ın değil mi?
Ben boşuna mı diyorum; bunlar bilmez, bunlar okumaz, okusa da başlıktan öteye geçemezler, öteye geçseler de fehmetmezler...
Çoğulculuğu dillerinden düşürmezler ama bir tek farklı sese tahammülleri yoktur.
’Yandaş’ dedikleri gazetelerde Gezi’ye (özellikle ilk günlerinde) destek veren bir yığın köşe yazarı vardı; buna mukabil ’çırçırların’ medyasında bir tek çatlak ses bile çıkmadı.
Hâlâ da çıkmıyor.
Şiddete, yakıp yıkmaya, vandallığa bile adamakıllı itiraz edenini görmedim.
Bir Akif Beki’ye bile tahammül edemiyorlar, sonra da kendi gazetesini ’kimlere kaldı’ diye aşağılamaya çalışan bir aklı evvelle, yine kendi gazetesini ’iktidarla kirli ilişkiler’ içinde göstermeye çalışan bir gammazı düşünce özgürlüğü veya çoğulculuk üzerinden arkalamaya çalışıyorlar.
Ne diyelim, ’çırçırların’ dayanılmaz ’gezizekalılığı’ işte.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN