29 Tem 2015 10:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:46
Salih Tuna HDP'ye sert çıktı: Öcalan'ı bu üfürükçülere sattınız!
Yeni Şafak yazarı Tuna, HDP yönetimine "Öcalan'ı bu üfürükçülere sattınız" diye seslendi.
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Çözüm Süreci bunlarla yürümez" açıklaması sonrasında kaleme aldığı yazısında HDP yönetimini "üfürükçü" olarak itham ettiği Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Hasan Cemal gibi isimlere de yüklenmeyi ihmal etmedi.
Tuna, HDP yönetimine "Öcalan'ı bu üfürükçülere sattınız" diye seslendi.
İşte Tuna'nın yazısından dikkat çeken bölümler:
ERDOĞANFOBİK BEYAZ TÜRKLER, KART SOLCULAR, ÜFÜRÜKÇÜ LİBERALLER
Bu ülkeyi IŞİD tehlikesinden (ve bu tehlikeyle eşitlediğiniz AKP'den) ancak sizin kurtarabileceğiniz algısı yerleşti mi “bayrağı” diktiniz demekti.
Lojistik desteğiniz zaten dünden hazırdı: Yaşam tarzı üzerinden endişelere gark olan modernler, Erdoğanfobik Beyaz Türkler, ukdelerinde sınıf savaşı kalan kart solcular ve “Demokrasi gelmeden barış olmaz” üfürükçüsü liberaller…
Konjonktür müsait zehabına kapıldınız.
,
Mehmet Altan gibiler de “azla yetinmeyin, fırsat bu fırsat, bağımsız devletinizi kurun” diyerek habire fiştekliyorlardı.
Kandil de her daim konjonktürü iyi okumakla övünüyordu. Bu sefer salt okumakla kalmayıp direkt ABD'ye kara gücü veya “gerilla” yazıldılar.
Dış medyada övgü üstüne övgü alıyorlardı. Paydaşları olan kimi “antiemperyalist” ve kimi “sosyalistler” de ABD'ye asker yazılmış olmalarını alkışlıyorlardı.
ÖCALAN'I ÜFÜRÜKLERE KANIP TASFİYE ETTİLER
Bu durumda, Türkiye de kim oluyordu ki?
İstediklerini yapabilir, “askeri baraj” gibi acayip sudan nedenlerle barışı torpilleyebilir, uykuda polis öldürebilirlerdi.
Uzun lafın kısası, Mesut Barzani'nin ifadesiyle gurura kapılıp “çözüm sürecini” sabote ettiler.
Öcalan'ı da malum “liberallerin” üfürüklerine kanıp tasfiye ettiler.
“Üçüncü tarafa” rağmen Erdoğan'la barış yaptığı için, bin yıllık birlikteliğimizin neşet ettiği mana iklimini dikkate aldığı için, hülasa, “milli çözüm sürecine” taraf olduğu için Öcalan'ı kafaya takmışlardı. “Bunları iyi hesap et” diye tehdit ediyorlardı.
Şimdi de malum Eşbaşkan kalkmış (halkı silahlanmaya çağıran kendisi değilmiş gibi, polisleri uyurken öldüren PKK değilmiş gibi) son operasyonların “koltuk uğruna” gerçekleştiğini söylüyor.
SÖZCÜ İLE AYNİLEŞİYORLAR
“Barış sürecini” ihanet tesmiye eden Sözcü gazetesi de aynı manşeti atıyor.
Gitgide paralel tavır koyuyor, gitgide aynileşiyorlar.
Eşbaşkan da yalancılıkta “paralelcilerle” yarışmaya başladı. “PKK'nın silah bırakmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan engelledi” ne demek?
Böyle yalan olur mu?
O silahlar (Cemal Hasanlar veya Cengiz Çandarlar yerine Öcalan dinlenmiş olsaydı) Dolmabahçe'den çok önce, 2013'te bırakılmayacak mıydı?
Tuna, HDP yönetimine "Öcalan'ı bu üfürükçülere sattınız" diye seslendi.
İşte Tuna'nın yazısından dikkat çeken bölümler:
ERDOĞANFOBİK BEYAZ TÜRKLER, KART SOLCULAR, ÜFÜRÜKÇÜ LİBERALLER
Bu ülkeyi IŞİD tehlikesinden (ve bu tehlikeyle eşitlediğiniz AKP'den) ancak sizin kurtarabileceğiniz algısı yerleşti mi “bayrağı” diktiniz demekti.
Lojistik desteğiniz zaten dünden hazırdı: Yaşam tarzı üzerinden endişelere gark olan modernler, Erdoğanfobik Beyaz Türkler, ukdelerinde sınıf savaşı kalan kart solcular ve “Demokrasi gelmeden barış olmaz” üfürükçüsü liberaller…
Konjonktür müsait zehabına kapıldınız.
,
Mehmet Altan gibiler de “azla yetinmeyin, fırsat bu fırsat, bağımsız devletinizi kurun” diyerek habire fiştekliyorlardı.
Kandil de her daim konjonktürü iyi okumakla övünüyordu. Bu sefer salt okumakla kalmayıp direkt ABD'ye kara gücü veya “gerilla” yazıldılar.
Dış medyada övgü üstüne övgü alıyorlardı. Paydaşları olan kimi “antiemperyalist” ve kimi “sosyalistler” de ABD'ye asker yazılmış olmalarını alkışlıyorlardı.
ÖCALAN'I ÜFÜRÜKLERE KANIP TASFİYE ETTİLER
Bu durumda, Türkiye de kim oluyordu ki?
İstediklerini yapabilir, “askeri baraj” gibi acayip sudan nedenlerle barışı torpilleyebilir, uykuda polis öldürebilirlerdi.
Uzun lafın kısası, Mesut Barzani'nin ifadesiyle gurura kapılıp “çözüm sürecini” sabote ettiler.
Öcalan'ı da malum “liberallerin” üfürüklerine kanıp tasfiye ettiler.
“Üçüncü tarafa” rağmen Erdoğan'la barış yaptığı için, bin yıllık birlikteliğimizin neşet ettiği mana iklimini dikkate aldığı için, hülasa, “milli çözüm sürecine” taraf olduğu için Öcalan'ı kafaya takmışlardı. “Bunları iyi hesap et” diye tehdit ediyorlardı.
Şimdi de malum Eşbaşkan kalkmış (halkı silahlanmaya çağıran kendisi değilmiş gibi, polisleri uyurken öldüren PKK değilmiş gibi) son operasyonların “koltuk uğruna” gerçekleştiğini söylüyor.
SÖZCÜ İLE AYNİLEŞİYORLAR
“Barış sürecini” ihanet tesmiye eden Sözcü gazetesi de aynı manşeti atıyor.
Gitgide paralel tavır koyuyor, gitgide aynileşiyorlar.
Eşbaşkan da yalancılıkta “paralelcilerle” yarışmaya başladı. “PKK'nın silah bırakmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan engelledi” ne demek?
Böyle yalan olur mu?
O silahlar (Cemal Hasanlar veya Cengiz Çandarlar yerine Öcalan dinlenmiş olsaydı) Dolmabahçe'den çok önce, 2013'te bırakılmayacak mıydı?