08 Ara 2014 13:57
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:58
Salih Tuna fena bombaladı! Sen neyin muhalifisin a şebelek!
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, "Yeni Türkiye"ye karşı çıkan hükümet muhaliflerini topa tuttu.
Hükümet muhaliflerine Biz devrimden bahsediyoruz sen hâlâ tuluat
yapıyorsun diye seslenen Yeni Şafak yazarı Salih Tuna,
köşesinde "Yeni Türkiyeye statüko adına biteviye
tükürüyorsun. Senin muhalifliğin bu; hep tükürmek!" yazdı.
İşte Tuna'nın "Yerim ben sizin muhalifliğinizi" diyerek bitirdiği o yazıdan çarpıcı bir bölüm:
"Müesses nizam" bidayetinden beri mayınlarla muhkem!
Halkın iktidarını kurmak için bu mayınlar sökülecek, başka yolu yok.
Devrim zaten statükonun mahut mayınlarını sökmekle başlar.
Sökülüyor da!
Türkiye'de bir süredir müthiş bir kapışma yaşanıyor ya, esas nedeni budur.
Mayıncılarla mayın sökücüler arasındaki kapışma tek bir mayın kalmayıncaya kadar devam edecektir.
Malumunuz, söz konusu kapışma daha çok algılar üzerinden yürüdüğü için kavramlar hepten alt üst edilmiş.
"Muhalif" deniliyor mesela; ne kadar darbe varsa hepsini destekleyen statükonun yılmaz savunucularına.
Sen neyin muhalifisin a şebelek, söyle neyin?!
Hakikati, muşamba dekor marifetiyle, sürgit teslim alacağını mı sanıyorsun?
Muhalifmiş!
Biz devrimden bahsediyoruz sen hâlâ tuluat yapıyorsun.
Kürdüm dediği için yargılanan insanların adının havaalanına verildiği, anaların gözyaşı dinsin diye "çözüm sürecinin" başlatıldığı, özel okullarda anadilde eğitimin önünün açıldığı, IMF'den 1 milyar dolar kredi almak uğruna Meclis'ten bir gecede bilmem kaç yasa çıkartılan o kara günlerden IMF'ye borç verecek düzeye erişildiği, vakıf varlıkları gasp edilen azınlıklara haklarının iade edildiği, başörtüsü nedeniyle okullarından atılan öğrencilerin öğrenim özgürlüğüne kavuştuğu, nefret ve ayrımcılık gibi fiililerin suç kapsamına alındığı, yerleşim birimlerine eski adlarını verebilme özgürlüğünün getirildiği, darbelere gerekçe gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin kaldırıldığı, demokratik yargı reformlarıyla özgürlüklerin genişletildiği, Dersim'den dolayı devlet adına özür dilendiği "Yeni Türkiye"ye statüko adına biteviye tükürüyorsun.
Senin muhalifliğin bu; hep tükürmek!
Dün de böyleydin.
Cumhuriyet gazetesi sana hizmet vermek için vaktiyle Nâzım Hikmet'in resminin altına, 'Bu resmi, yüzüne tüküresiniz diye yayınlıyoruz' ibaresini düşmüştü.
Yılmaz Özdiliniz de Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın mezarına tükürmekten bahsetmişti.
Ahmet Kaya'ya da "Vay şerefsiz" diye alayınız birden tükürmüştünüz.
Sıra Yavuz Bingöl'e geldi.
Daha önce de Şafak Sezer'e, Orhan Gencebay'a, Zerrin Özer'e, Sezen Aksu'ya, Rıdvan Dilmen'e, Fatih Tekke'ye tükürmüştünüz.
Çünkü siz istikbarın tükürücüleri, yeryüzü müstekbirlerinin yalakalarısınız. Yani, çok uluslu Ebu Cehillerin, çağdaş Firavunların, kara siyasanın...
Evet, yeryüzünde tuğyan çıkaran, istediği zaman istediği yeri, demokrasi götürüyoruz diyerek işgal eden yeryüzü muktedirlerinin tükürükçü yalakalarısınız.
Şayet böyle olmasaydınız, çok uluslu muktedirlere her platformda karşı çıkan; kimi zaman "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek, kimi zaman "İsrail terör devleti"ne "One minute" çekerek isyan eden "Yeni Türkiye"ye değil, 17 yaşındaki genç kızları katleden Sisi darbesini arkalayanlara, korkunç silahlarıyla Filistin'de çocukların gövdesini parçalayanlara tükürürdünüz.
CNN, BBC ve Der Spiegel'le gayet senkronize biçimde "Yeni Türkiye"ye karşı çıkmayı "muhaliflik" sanıyorsunuz.
Fiili işgallerinin yanı sıra finans politikalarıyla, derecelendirme kuruluşlarıyla, bankalarıyla bütün bir yeryüzünü sömürenlere ağzını açma; lakin, müstekbirlere karşı çıkan "Yeni Türkiye"yi jurnal etmek için "teyze adamlarınızla" birlikte her yola tevessül et...
Ondan sonra da "muhalif" ayaklarına yat.
Nasıl bir şeysiniz lan siz; "ulusolcularınız" bile ABD'nin "Yeni Türkiye"ye parmak sallama ihtimaline meftun.
Yerim ben sizin muhalifliğinizi.
İşte Tuna'nın "Yerim ben sizin muhalifliğinizi" diyerek bitirdiği o yazıdan çarpıcı bir bölüm:
"Müesses nizam" bidayetinden beri mayınlarla muhkem!
Halkın iktidarını kurmak için bu mayınlar sökülecek, başka yolu yok.
Devrim zaten statükonun mahut mayınlarını sökmekle başlar.
Sökülüyor da!
Türkiye'de bir süredir müthiş bir kapışma yaşanıyor ya, esas nedeni budur.
Mayıncılarla mayın sökücüler arasındaki kapışma tek bir mayın kalmayıncaya kadar devam edecektir.
Malumunuz, söz konusu kapışma daha çok algılar üzerinden yürüdüğü için kavramlar hepten alt üst edilmiş.
"Muhalif" deniliyor mesela; ne kadar darbe varsa hepsini destekleyen statükonun yılmaz savunucularına.
Sen neyin muhalifisin a şebelek, söyle neyin?!
Hakikati, muşamba dekor marifetiyle, sürgit teslim alacağını mı sanıyorsun?
Muhalifmiş!
Biz devrimden bahsediyoruz sen hâlâ tuluat yapıyorsun.
Kürdüm dediği için yargılanan insanların adının havaalanına verildiği, anaların gözyaşı dinsin diye "çözüm sürecinin" başlatıldığı, özel okullarda anadilde eğitimin önünün açıldığı, IMF'den 1 milyar dolar kredi almak uğruna Meclis'ten bir gecede bilmem kaç yasa çıkartılan o kara günlerden IMF'ye borç verecek düzeye erişildiği, vakıf varlıkları gasp edilen azınlıklara haklarının iade edildiği, başörtüsü nedeniyle okullarından atılan öğrencilerin öğrenim özgürlüğüne kavuştuğu, nefret ve ayrımcılık gibi fiililerin suç kapsamına alındığı, yerleşim birimlerine eski adlarını verebilme özgürlüğünün getirildiği, darbelere gerekçe gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin kaldırıldığı, demokratik yargı reformlarıyla özgürlüklerin genişletildiği, Dersim'den dolayı devlet adına özür dilendiği "Yeni Türkiye"ye statüko adına biteviye tükürüyorsun.
Senin muhalifliğin bu; hep tükürmek!
Dün de böyleydin.
Cumhuriyet gazetesi sana hizmet vermek için vaktiyle Nâzım Hikmet'in resminin altına, 'Bu resmi, yüzüne tüküresiniz diye yayınlıyoruz' ibaresini düşmüştü.
Yılmaz Özdiliniz de Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın mezarına tükürmekten bahsetmişti.
Ahmet Kaya'ya da "Vay şerefsiz" diye alayınız birden tükürmüştünüz.
Sıra Yavuz Bingöl'e geldi.
Daha önce de Şafak Sezer'e, Orhan Gencebay'a, Zerrin Özer'e, Sezen Aksu'ya, Rıdvan Dilmen'e, Fatih Tekke'ye tükürmüştünüz.
Çünkü siz istikbarın tükürücüleri, yeryüzü müstekbirlerinin yalakalarısınız. Yani, çok uluslu Ebu Cehillerin, çağdaş Firavunların, kara siyasanın...
Evet, yeryüzünde tuğyan çıkaran, istediği zaman istediği yeri, demokrasi götürüyoruz diyerek işgal eden yeryüzü muktedirlerinin tükürükçü yalakalarısınız.
Şayet böyle olmasaydınız, çok uluslu muktedirlere her platformda karşı çıkan; kimi zaman "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek, kimi zaman "İsrail terör devleti"ne "One minute" çekerek isyan eden "Yeni Türkiye"ye değil, 17 yaşındaki genç kızları katleden Sisi darbesini arkalayanlara, korkunç silahlarıyla Filistin'de çocukların gövdesini parçalayanlara tükürürdünüz.
CNN, BBC ve Der Spiegel'le gayet senkronize biçimde "Yeni Türkiye"ye karşı çıkmayı "muhaliflik" sanıyorsunuz.
Fiili işgallerinin yanı sıra finans politikalarıyla, derecelendirme kuruluşlarıyla, bankalarıyla bütün bir yeryüzünü sömürenlere ağzını açma; lakin, müstekbirlere karşı çıkan "Yeni Türkiye"yi jurnal etmek için "teyze adamlarınızla" birlikte her yola tevessül et...
Ondan sonra da "muhalif" ayaklarına yat.
Nasıl bir şeysiniz lan siz; "ulusolcularınız" bile ABD'nin "Yeni Türkiye"ye parmak sallama ihtimaline meftun.
Yerim ben sizin muhalifliğinizi.