20 Kas 2009 09:06 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:58

SALİH TUNA ERTUĞRUL ÖZKÖK'E İLAN-I AŞK ETTİ!..İŞTE YENİ ŞAFAK YAZARININ ÖZKÖK SEVGİSİNİN SEBEBİ!...

Ertuğrul Bey'ciğimin dünkü yazısını çok "sevdiğimi" şuracıktan dosta düşmana ilan ediyorum.

Ertuğrul Bey'ciğimin manyak nefis yazısı


Bizde adet olmuş hep çakacaksın, hep çakacaksın "sevmeye" sıra gelince, zinhar olmaz.

Bu geleneği yıkmak istiyorum!

Mesela, Ertuğrul Bey'ciğimin dünkü yazısını çok "sevdiğimi" şuracıktan dosta düşmana ilan ediyorum.

Söz konusu yazı gerçekten de "sevilecek" cinsten.

İçinde yok, yok:

Alay, istihza var. İroni var. Bir tür ima harbi var. Fikirle iltizam var.

Belirli bir demokratik duyarlık bile var diyeyim de, gerisini varın siz hesap edin.

Evvelemirde, Sinan Çetin, Yılmaz Erdoğan ve Çağan Irmak'a "propaganda filmi" çektirebileceğini zanneden albayın aklına şaşıyor:

"Günlerdir tartıştığımız o lahikayı yazdığı iddia edilen kafayı gerçekten tanımak istiyorum..." diyor.

Sonra da coşuyor: "Eğer gerçekten varsa, sana sesleniyorum / Albayım, bu kadar mı izandan, mantıktan yoksunsun..."

Farkındaysanız biz faniler gibi mevzua cumburlop dalmıyor "varsa" ifadesiyle ihtiyatı elden bırakmadığını gösteriyor.

İmdi, mezkur ihtiyatı, "kıvırma payı" şeklinde algılayanlar olacaktır.

Ey "zavallı küçük ruhlu insan!"

Ertuğrul Bey'ciğimin yazdıkları üzerinden daha ne kadar "asalak" biçimde yaşayacak "Vay, arada ihtiyat da mı var?.." yollu dalganı geçeceksin?

Lahika "yaş" yerine "kuru" çıkarsa, ne yapacaksın?

Tamam, "Hem de örtülü ödeneğin üç beş kuruşuyla, bunu yaptırabileceğine inanacaksın..." şeklinde albaya hitap etmesine takılmış olabilirsin...

Ne yalan söyleyeyim oraya ben de takıldım!

Hayır yani, üç beş kuruş değil de, şöyle 40 - 50 milyon dolar olsaydı, "Ahlaksız Teklif"ten yola çıkıp, "nesebi gayri sahih bir meşruiyet" arayışına girer miydi, diye düşünmedim değil.

Peki sen ne dersin Ayn Rand hayranı Sinan Çetin? Onca milyon dolara "hayır" demek "objektivizm"in kitabında yazar mı?

Ya sen Yılmaz Erdoğan? Pardon, duyamadım?

Neyse artık Ertuğrul Bey'ciğim kuruşu muruşu hatırlattı diye, el âlemin günahını almayalım.

Bir de, "O İzmirli başına buyruk kadın" şeklinde tanımladığı Ece Temelkuran'ı, "propaganda cadısı haline getirmeyi planlayan" albayın muhayyilesine hayret ediyor!

Bence o kadar da hayret etmesin.

Belki...

"Karargah çıktısı" mahiyetinde yazılar çiziktiren bir diğer İzmirli yazarı, yönettiği gazetenin üçüncü sayfasına sitayişle yerleştirmesinden cesaret almıştır.

Belki...

Günümüzün anlı şanlı demokrat köşe yazarlarının 28 Şubat'ın ufunetli günlerindeki halleri aklına gelmiştir.

Belki...

"Topyekûn savaş" veya "İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin" yahut "Paşa başkanı hizaya soktu" manşetlerinden ilham almıştır.

Belki...

Şemdin Sakık'ın sözde itiraflarından hareketle oluşturulan andıça yataklık yapan "Andıç medyası"nı hatırlamıştır.

Belki...

"Her şey hukuktan ibaret değil" özlü sözünden veya "411 el kaosa kalktı" manşetinden esinlenmiştir.

Belki...

Almanya'da, kapalı spor salonunda, tahta kılıçlarla "gösteri" yapanları matine suare ekranlara taşıyarak, "Aha de gelip bizi kesecekler!.." paranoyasına meze yapan medyanın, psikolojik harekattaki fonksiyonunu özlemiştir.

Dolayısıyla, "albayımı" hor görmesin.

Ertuğrul Bey'ciğim malum yazısını nihayete erdirirken "Kurtlar Vadisi"ni arkalamayı da ihmal etmemiş.

Aklı sıra, "dâhiyane komplo teorilerini ti'ye alıyormuş!"

Hayır, "Sen ne diyon hacı abi Kurtlar Vadisi zaten baştan sona komplo teorisi..." demeyeceğim.

Komplo teorisi üzerine kurulu bir dizi üzerinden "komplo teorilerini ti'ye alma" yeteneğinin kendisini acayip "sevimli şey" yaptığını belirteceğim sadece.

Salih Tuna/Yeni Şafak