06 Oca 2011 12:16
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:56
SAİD NURSİ'NİN MEKTUBU ATATÜRK'Ü NEDEN KIZDIRDI? KİM HAKLI?
Hür Adam filmiyle birlikte tekrar alevlenen Said Nursi tartışmalarına Vatan yazarı Reha Muhtar da katıldı.
Said-i Nursi filminin vizyona girmesiyle, Cumhuriyet geçmişiyle bir kez daha kamuoyu önünde yüzleştiriliyor...
Yüzleşelim o zaman...
İnsanın ve bireyin haklarına saygılı, demokratik, çağdaş ve laik bir Türkiye Cumhuriyeti perspektifinden şöyle bakabiliriz Said-i Nursi’ye:
1) Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen, Atatürk’le yakın ilişki içinde olan bir kişilik...
2) 1923 yılında milletvekillerinin “namaz kılmadığını” belirterek, “bunun hainlik olduğunu” ileri süren ve Cumhuriyet’in dini esasları hayatın içine alması gerektiğini söyleyen kişi...
Burada “dini yaşam tarzını milletvekillerine ve topluma” dayatan bir portre görüyoruz ki, bu bildiri ve talep, demokrasiye aykırı...
Elbette laikliğe de...
Demokrasiye aykırı, çünkü “namazın kılınmamasını hainlik olarak ilan etmek” dini yaşam tarzını, bütün bir millete empoze etmeye çalışmak demek...
Bu yönüyle demokratik değil...
Dini ibadet alanlarının dışında, toplumsal alana soktuğu için de laik değil...
Atatürk bildiriden duyduğu rahatsızlıkta haklı...
***
3) Yeni Said-i Nursi ve Üçüncü Said-i Nursi dönemleri:
Siyasetten uzaklaşan ve dinini yaşayıp yayan bir Said-i Nursi portresi var bu dönemlerde...
Buna karşın, belirgin baskılar, hapisler, sürgünler devam ediyor...
Bu dönemler, daha demokratik, daha özgürlükçü, daha bireyin kişisel yaşam tercihlerine saygılı geçirilebilir dönemlerdi...
Demokrasi “Demokrasiye inanmayanlara da demokratik davranabildiği zaman demokrasidir...”
Said-i Nursi’ye kişisel hayatında ve tercihlerinde özgürlük tanımak, demokratik bir tavırdır...
Rejimi koruma kaygısı bireysel özgürlükleri yok etmemeli...
Dini dayatmanın yerini, başka yaşam biçimlerinin dayatması almamalı...
***
27 Mayıs’tan sonra, mezarının bilinmeyen bir yere nakledilmesi, demokratik değil...
İnsan hakları açısından ters...
Mağduriyet yaratıyor...
***
Hülasa;
Said-i Nursi Atatürk’le yaptığı tartışmada “dinin milletvekilleri üzerindeki dayatmacı zihniyetinden dolayı” haksız...
Kendisi bu dönemine Eski Said dönemi demiş, Yeni Said ve Üçüncü Said dönemlerini farklı kıldı...
Bu dönemlerde ondan bir “mağdur” yaratmak, o dönemlerin antidemokratik yanları... Cumhuriyet, iki taraflı dayatmacılıklarla değil, demokratik ve özgür yaşam biçimlerine saygı duydukça gelişecek ve çağdaşlaşacak...
Din; ibadet alanlarının dışında toplumsal yaşamı düzenleyecek bir kurallar sistemine götürülmemeli...
Buna karşı tek tek insanlar, kendi yaşam biçimlerini idame ettirecek özgürlüğe sahip olabilmeli...
Said-i Nursi olayına bakışım budur...
Reha Muhtar /Vatan
Yüzleşelim o zaman...
İnsanın ve bireyin haklarına saygılı, demokratik, çağdaş ve laik bir Türkiye Cumhuriyeti perspektifinden şöyle bakabiliriz Said-i Nursi’ye:
1) Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen, Atatürk’le yakın ilişki içinde olan bir kişilik...
2) 1923 yılında milletvekillerinin “namaz kılmadığını” belirterek, “bunun hainlik olduğunu” ileri süren ve Cumhuriyet’in dini esasları hayatın içine alması gerektiğini söyleyen kişi...
Burada “dini yaşam tarzını milletvekillerine ve topluma” dayatan bir portre görüyoruz ki, bu bildiri ve talep, demokrasiye aykırı...
Elbette laikliğe de...
Demokrasiye aykırı, çünkü “namazın kılınmamasını hainlik olarak ilan etmek” dini yaşam tarzını, bütün bir millete empoze etmeye çalışmak demek...
Bu yönüyle demokratik değil...
Dini ibadet alanlarının dışında, toplumsal alana soktuğu için de laik değil...
Atatürk bildiriden duyduğu rahatsızlıkta haklı...
***
3) Yeni Said-i Nursi ve Üçüncü Said-i Nursi dönemleri:
Siyasetten uzaklaşan ve dinini yaşayıp yayan bir Said-i Nursi portresi var bu dönemlerde...
Buna karşın, belirgin baskılar, hapisler, sürgünler devam ediyor...
Bu dönemler, daha demokratik, daha özgürlükçü, daha bireyin kişisel yaşam tercihlerine saygılı geçirilebilir dönemlerdi...
Demokrasi “Demokrasiye inanmayanlara da demokratik davranabildiği zaman demokrasidir...”
Said-i Nursi’ye kişisel hayatında ve tercihlerinde özgürlük tanımak, demokratik bir tavırdır...
Rejimi koruma kaygısı bireysel özgürlükleri yok etmemeli...
Dini dayatmanın yerini, başka yaşam biçimlerinin dayatması almamalı...
***
27 Mayıs’tan sonra, mezarının bilinmeyen bir yere nakledilmesi, demokratik değil...
İnsan hakları açısından ters...
Mağduriyet yaratıyor...
***
Hülasa;
Said-i Nursi Atatürk’le yaptığı tartışmada “dinin milletvekilleri üzerindeki dayatmacı zihniyetinden dolayı” haksız...
Kendisi bu dönemine Eski Said dönemi demiş, Yeni Said ve Üçüncü Said dönemlerini farklı kıldı...
Bu dönemlerde ondan bir “mağdur” yaratmak, o dönemlerin antidemokratik yanları... Cumhuriyet, iki taraflı dayatmacılıklarla değil, demokratik ve özgür yaşam biçimlerine saygı duydukça gelişecek ve çağdaşlaşacak...
Din; ibadet alanlarının dışında toplumsal yaşamı düzenleyecek bir kurallar sistemine götürülmemeli...
Buna karşı tek tek insanlar, kendi yaşam biçimlerini idame ettirecek özgürlüğe sahip olabilmeli...
Said-i Nursi olayına bakışım budur...
Reha Muhtar /Vatan