01 Haz 2014 10:22
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:14
"Sahnelerimi erkeklerin kaldırması zor"
Ekranların en seksi yıldızlarından Kara Para Aşk dizisinin oyuncusu Bestemsu Özdemir hayat hikayesini Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'ye anlattı.
Canlandırdığınız Nilüfer karakterini bir kenara bırakalım. Siz kimsiniz?
- Aslen Erzincanlıyım ama benim maceram İstanbul’da başladı. Hayat hikâyem ne toz pembe ne de büyük dramlara sahip.
Biraz daha deşsek... Mesela 10 sene önceki Bestemsu’yla karşılaşsanız ne derdiniz?
- “Babanla daha çok vakit geçir, kardeşinle daha yakın ol” derdim.
Babanızla derdiniz neydi?
- Anne ve babam ben 2.5 yaşındayken boşandı. Anneannemle Ankara’da yaşadım. Sonra annemin yanına İstanbul’a taşındım. Bu sırada annem şu anki üvey babamla evlilik yaptı. 16 senedir evliler. Öz babamla çok nadir görüşüyorduk. O da evlendi. Altı sene önce de onu kaybettik. Çok görüşmesek de onun kaybı beni çok etkiledi. Sonuçta babamdı. Annemin ikinci eşine hâlâ baba diyemiyorum.
Neden? Size 16 yıl babalık etmiş birine tek bir kelimeyi söylemek bu kadar zor mu?
- Aslında ilişkimiz çok iyi, bana öz babamın yapmadığı her şeyi yaptı. Kendi çocuklarından ayırmadı. O bana ‘kızım’ diyor. Ben ondan babam diye bahsediyorum. Ama bir babam varken, üvey babamın yüzüne ‘baba’ diyemedim işte. Bir süre önce mutfağa girip defalarca ‘Baba’ demenin provalarını bile yapıyordum.
O bu duruma üzülmüyor mu?
- Bilmiyor ki! Bu röportajı okuduğu zaman öğrenecek.
TEK KAŞLI BİR KIZDIM
Boşanma olayı hayata nasıl yansıdı?
- Bir süre evdeki erkek görevini üstlendiğime inandım. Mesela 18 yaşıma kadar asla topuklu ayakkabı giymedim. Hiç kız arkadaşım yoktu. Erkekleri benden gibi görür, mahalle maçları organize ederdim. Disk kayması geçirene kadar da bu böyle sürdü.
Aşkı kaç yaşında keşfettiniz?
- Valla uzun süre tek kaşlı karikatür gibi bir tiptim. Saint Benoit’da arkadaşlarım “artık kız olmalısın” diyerek kaşlarımı zorla aldı. Lise hazırlığın bittiği yıl Fethiye’ye gittik, orada gördüğüm genç kızlardan sonra ben de kendime bakmaya başladım.
Ekranın en seksi kadınları arasına girmeyi nasıl becerdiniz?
- Zayıf ve uzun boyluydum. Annemin zoruyla bir ajansa kaydoldum. İlk teklif Mavi’den geldi. Dev panolarda fotoğraflarımı gördüğümde yaşadığım şoku anlatamam. Ama modelliğe devam etmedim. Dönemin Türkiye güzeli Melisa Aslı Pamuk’la ortak arkadaşlarımız vardı. Cem Tatlıtuğ ile çalıştığını gördüm. “Kıvanç’ın abisi, güvenilir biridir” diye ona fotoğraflarımı yolladım. Önce ‘Araf Zamanı’ sonra ‘Sakarya Fırat’ dizilerinde oynadım. Şimdi ‘Kara Para Aşk’tayım.
ÂŞIK OLMAM DOĞRU DEĞİLDİ AMA OLDUM
Diziye dönersek... Bir kadın Nilüfer karakteri gibi kendini kaçırıp zorla bir evde tutan adama âşık olabilir mi?
- ‘Stockholm Sendromu’ diye bir şey. Dünya üzerinde örneği çok. Hatta ensest versiyonları bile yaşanıyor. Nilüfer de ailede sevgi görmemiş bir karakter. İlk defa gözünün içine bakan bir adam var karşısında. Tabii onun gerçek yüzünü görecek.
Siz hiç olmamanız gereken birine âşık oldunuz mu?
- Evet. Oyuncu, şimdi ‘Bugünün Saraylısı’nda oynayan Ali Ersan Duru.
Neden âşık olmanız doğru değildi?
- Çünkü aynı ajanstayız. Yarın bir gün ilişkimiz bittiğinde işlerimizi etkilesin istemeyiz. Bu yüzden gerçekten uzun süre düşündük. Hatta yedi ay kadar kendimi zorladım. Baktım hâlâ bir şey hissediyorum, ilişkimiz başladı.
Aynı mesleği yapmak sorun yaratıyor mu?
- Tam tersi. Benim dizideki sahnelerimi her erkek kaldıramaz.
Öpüşme sahnelerini kastediyorsunuz herhalde...
-İlk öpüşme sahnemi bu dizide çektim. İlkinden sonrası rahattı. Önceleri insanların o sahneler çekilirken bir şeyler hissetmediklerine inanmıyordum. Ama etrafınızda onlarca kişi var. Gerçekten hiç bir şey hissetmiyorsunuz!
OLAYIMIZ ÇANTA ALMAK OLMAMALI
Siyasete kafa yorar mısınız?
- Gezi olaylarından beri fazlasıyla kafa yoruyorum. Sanırım bu durumun yaşla da ilgisi var.
Türkiye’nin içinde bulunduğu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Beni en üzen kendi içimizde çatışmaya başlamamız. ‘Sen’, ‘ben’ ayrımına gitmemiz. Mesela bundan 10 sene önce türbanlı biri yolda yürürken onları ezenlere şahit oluyordum. Şimdi de sokaklarda sayılarının çoğaldığı söyleniyor. Aslında varlardı ama bastırılmışlardı, bu kadar sokağa çıkamıyorlardı. Bu durumun birilerini rahatsız etmesinden rahatsızım. Bir yandan da belli konularda dinin kullanıldığına inanıyorum. Hatta bu yüzden bir süre dinden soğuduğum bile oldu. Çünkü insanları başka bir moda soktular, o noktada çatışmaya başladık. Şimdi Soma’da yaşananlar var. Çok gitmek istiyorum ama gitmeyeceğim. Daha sonra gidip bir öğrencinin eğitimini üstlenmeyi istiyorum. Sonuçta yaşıma göre iyi kazanıyorum. Olayımız sadece Louis Vuitton’dan çanta almak olmamalı. İleride daha çok paralar da kazanırsam emin ol hepsinin bende olmasından rahatsızlık duyarım. Vicdanımı rahatlatmak adına bende olanı paylaşmayı istiyorum.
Asıl adım Çılga Bestemsu Özdemir. Babam beste yapıyormuş. Kendi bestesi anlamına gelsin diye önce Bestem demeye karar vermişler. Su ve berraklığı sevdikleri için suyla birleştirmişler. Anneannem de dağların zirvesinde erimeyen kar anlamına gelen ‘çılga’da ısrar etmiş. Bu isim beni hayatım boyunca zorladı.
- Aslen Erzincanlıyım ama benim maceram İstanbul’da başladı. Hayat hikâyem ne toz pembe ne de büyük dramlara sahip.
Biraz daha deşsek... Mesela 10 sene önceki Bestemsu’yla karşılaşsanız ne derdiniz?
- “Babanla daha çok vakit geçir, kardeşinle daha yakın ol” derdim.
Babanızla derdiniz neydi?
- Anne ve babam ben 2.5 yaşındayken boşandı. Anneannemle Ankara’da yaşadım. Sonra annemin yanına İstanbul’a taşındım. Bu sırada annem şu anki üvey babamla evlilik yaptı. 16 senedir evliler. Öz babamla çok nadir görüşüyorduk. O da evlendi. Altı sene önce de onu kaybettik. Çok görüşmesek de onun kaybı beni çok etkiledi. Sonuçta babamdı. Annemin ikinci eşine hâlâ baba diyemiyorum.
Neden? Size 16 yıl babalık etmiş birine tek bir kelimeyi söylemek bu kadar zor mu?
- Aslında ilişkimiz çok iyi, bana öz babamın yapmadığı her şeyi yaptı. Kendi çocuklarından ayırmadı. O bana ‘kızım’ diyor. Ben ondan babam diye bahsediyorum. Ama bir babam varken, üvey babamın yüzüne ‘baba’ diyemedim işte. Bir süre önce mutfağa girip defalarca ‘Baba’ demenin provalarını bile yapıyordum.
O bu duruma üzülmüyor mu?
- Bilmiyor ki! Bu röportajı okuduğu zaman öğrenecek.
TEK KAŞLI BİR KIZDIM
Boşanma olayı hayata nasıl yansıdı?
- Bir süre evdeki erkek görevini üstlendiğime inandım. Mesela 18 yaşıma kadar asla topuklu ayakkabı giymedim. Hiç kız arkadaşım yoktu. Erkekleri benden gibi görür, mahalle maçları organize ederdim. Disk kayması geçirene kadar da bu böyle sürdü.
Aşkı kaç yaşında keşfettiniz?
- Valla uzun süre tek kaşlı karikatür gibi bir tiptim. Saint Benoit’da arkadaşlarım “artık kız olmalısın” diyerek kaşlarımı zorla aldı. Lise hazırlığın bittiği yıl Fethiye’ye gittik, orada gördüğüm genç kızlardan sonra ben de kendime bakmaya başladım.
Ekranın en seksi kadınları arasına girmeyi nasıl becerdiniz?
- Zayıf ve uzun boyluydum. Annemin zoruyla bir ajansa kaydoldum. İlk teklif Mavi’den geldi. Dev panolarda fotoğraflarımı gördüğümde yaşadığım şoku anlatamam. Ama modelliğe devam etmedim. Dönemin Türkiye güzeli Melisa Aslı Pamuk’la ortak arkadaşlarımız vardı. Cem Tatlıtuğ ile çalıştığını gördüm. “Kıvanç’ın abisi, güvenilir biridir” diye ona fotoğraflarımı yolladım. Önce ‘Araf Zamanı’ sonra ‘Sakarya Fırat’ dizilerinde oynadım. Şimdi ‘Kara Para Aşk’tayım.
ÂŞIK OLMAM DOĞRU DEĞİLDİ AMA OLDUM
Diziye dönersek... Bir kadın Nilüfer karakteri gibi kendini kaçırıp zorla bir evde tutan adama âşık olabilir mi?
- ‘Stockholm Sendromu’ diye bir şey. Dünya üzerinde örneği çok. Hatta ensest versiyonları bile yaşanıyor. Nilüfer de ailede sevgi görmemiş bir karakter. İlk defa gözünün içine bakan bir adam var karşısında. Tabii onun gerçek yüzünü görecek.
Siz hiç olmamanız gereken birine âşık oldunuz mu?
- Evet. Oyuncu, şimdi ‘Bugünün Saraylısı’nda oynayan Ali Ersan Duru.
Neden âşık olmanız doğru değildi?
- Çünkü aynı ajanstayız. Yarın bir gün ilişkimiz bittiğinde işlerimizi etkilesin istemeyiz. Bu yüzden gerçekten uzun süre düşündük. Hatta yedi ay kadar kendimi zorladım. Baktım hâlâ bir şey hissediyorum, ilişkimiz başladı.
Aynı mesleği yapmak sorun yaratıyor mu?
- Tam tersi. Benim dizideki sahnelerimi her erkek kaldıramaz.
Öpüşme sahnelerini kastediyorsunuz herhalde...
-İlk öpüşme sahnemi bu dizide çektim. İlkinden sonrası rahattı. Önceleri insanların o sahneler çekilirken bir şeyler hissetmediklerine inanmıyordum. Ama etrafınızda onlarca kişi var. Gerçekten hiç bir şey hissetmiyorsunuz!
OLAYIMIZ ÇANTA ALMAK OLMAMALI
Siyasete kafa yorar mısınız?
- Gezi olaylarından beri fazlasıyla kafa yoruyorum. Sanırım bu durumun yaşla da ilgisi var.
Türkiye’nin içinde bulunduğu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Beni en üzen kendi içimizde çatışmaya başlamamız. ‘Sen’, ‘ben’ ayrımına gitmemiz. Mesela bundan 10 sene önce türbanlı biri yolda yürürken onları ezenlere şahit oluyordum. Şimdi de sokaklarda sayılarının çoğaldığı söyleniyor. Aslında varlardı ama bastırılmışlardı, bu kadar sokağa çıkamıyorlardı. Bu durumun birilerini rahatsız etmesinden rahatsızım. Bir yandan da belli konularda dinin kullanıldığına inanıyorum. Hatta bu yüzden bir süre dinden soğuduğum bile oldu. Çünkü insanları başka bir moda soktular, o noktada çatışmaya başladık. Şimdi Soma’da yaşananlar var. Çok gitmek istiyorum ama gitmeyeceğim. Daha sonra gidip bir öğrencinin eğitimini üstlenmeyi istiyorum. Sonuçta yaşıma göre iyi kazanıyorum. Olayımız sadece Louis Vuitton’dan çanta almak olmamalı. İleride daha çok paralar da kazanırsam emin ol hepsinin bende olmasından rahatsızlık duyarım. Vicdanımı rahatlatmak adına bende olanı paylaşmayı istiyorum.
Asıl adım Çılga Bestemsu Özdemir. Babam beste yapıyormuş. Kendi bestesi anlamına gelsin diye önce Bestem demeye karar vermişler. Su ve berraklığı sevdikleri için suyla birleştirmişler. Anneannem de dağların zirvesinde erimeyen kar anlamına gelen ‘çılga’da ısrar etmiş. Bu isim beni hayatım boyunca zorladı.