"SADECE SABAH O ÇILGIN YARIŞA KATILMADI!.." ERDAL ŞAFAK HANGİ HABERDE SABAH'IN FARKINI ORTAYA KOYDU?
"Huyunu-suyunu bildiğimiz için kuyuya ilk taşı atan bizi hiç şaşırtmadı. Ama görseliyle, yazılısıyla neredeyse tüm matbuatın -affedersiniz medyanın- o taşın peşinden koştuklarını görünce dehşete kapıldık.
Bir haber, bin masal
SABAH'TAN MEKTUP
Huyunu-suyunu bildiğimiz için kuyuya ilk taşı atan bizi hiç şaşırtmadı. Ama görseliyle, yazılısıyla neredeyse tüm matbuatın -affedersiniz medyanın- o taşın peşinden koştuklarını görünce dehşete kapıldık.
Hayır, kuyudan taşı çıkarmak için değil, daha da derine yeni taşlar atmak için çekişiyorlardı. Sadece SABAH o çılgın yarışa katılmadı.
Konumuz, Okmeydanı Hastanesi'nde lösemi tedavisi gören bir genç kadının yaşam destek ünitesinin devre dışı kalması sonucu ölmesiyle ilgili haber. Hasta son nefesini verirken, ailesi başucunda Kur'an okuyordu.
Önce bir gazetenin internet sitesi balıklama daldı, "Aileden kızlarına ötanazi" flaşıyla. Ve de ailenin hastaneyi basıp kızlarını öldürdüğü iddiasıyla.
Ve "Şuyuu vukuundan beter" misali, ertesi gün gazeteler haberi şu başlıklarla duyurdular:
"Yoğun bakımda hayat fişini çektiler" (Rakibimiz olan gazete)
"Kan kanseri kızın fişini ailesi çekti" (Yüksek tirajlı bir popüler gazete)
"Hastane basıp kızlarına ötanazi yaptılar" (Doğan Grubu'nun bir başka gazetesi)
"Kanserli Meryem'e ailesinden ötanazi" (Doğan Grubu'nun ciddi gazetesi)
"Ailesi fişini çekti" (Doğan Grubu'nun fikir gazetesi)
"Öldüren aile" (Yayın hayatına birkaç ay önce başlayan, yüksek tirajlı bir gazete)
"Meryem'in fişini çektiler" (Muhafazakâr çizgideki bir gazete)
"Aileden ötanazi" (Sol çizgideki ciddi gazete)
"Okmeydanı'nda ötanazi baskını" (Milliyetçi bir gazete)
"Bu ülkede bunun adına cinayet derler" (Yayınladığı askeri belgelerle ünlenen bir gazete)
"Kanserli genç kızın fişini yakınları çekti" (Merkez çizgideki bir gazete)
İşte bizim farkımız
SABAH ise farklı bir yol ve yöntem izledi. Dolduruşa gelmeyip gerçeğin peşine düştü. Ulaştı da: Hastane yönetimi ailenin fişi çektiğine ilişkin hiçbir açıklamaları olmadığını söylüyordu. Aile "Biz sadece kızımızın biraz rahatlaması için cihazı bağlayan bağı gevşettik" diyordu. Dahası, şüpheli sıfatıyla polise, ardından da savcılığa götürülen hastanın ailesi ile yakınları, ifadeleri alındıktan sonra salıveriliyorlardı. Oysa, "Fişi çekme" iddiası doğru olsa, ailenin ve yakınlarının "Ölüme sebebiyet vermek"ten tutuklanmaları gerekirdi. Peki ya "Ötanazi"? Cevap: "O da ne demek" diye soruyordu şaşkınlıkla aile üyeleri. Çünkü medyamızı kendinden geçiren (Öyle ya; Türkiye'de ilk kez böyle bir olay meydana geliyordu) "Ötanazi" sözcüğünü hiç mi hiç duymamışlardı. Savcılığın vardığı sonuç: "Ortada ötanazi falan yok, herkes serbest..."
O nedenle SABAH haberi şöyle bir başlıkla duyurdu: "Acil serviste şüpheli ölüm."
Hakkını yemeyelim, sağ eğilimli ve yüksek tirajlı bir gazete de "Ötanazi" masalının büyüsüne kapılmamayı başardı. Onun başlığı da şöyleydi: "Solunum tüpü çıkan hasta öldü, ailesi ile doktoru karakolluk oldu."
Bir tarafta kolaycılığın rehavetine yuvarlananlar, öbür tarafta bir haberi önce akıl ve sağduyu süzgecinden geçirenler...
İlk gruptakiler ağır bastığı sürece, medyanın güvenilirlik notunun yükselmesi mümkün mü?
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle...