17 Mayıs 2009 11:34 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:42

SABAH'TAN YAZAR ATAĞI!.. KADROSUNA ÜÇ YAZAR DAHA KATIYOR!.. PEKİ KİM BU İSİMLER?

Sabah gazetesinde artık üç yeni yazar daha yazmaya başlıyor!



REFİK ERDURAN


15 yıl sonra yazarlığa dönen Erduran, "Halt karıştırmıyorum. SABAH'ta yazmak gibi bir satranç hamlesi yapıyorum'' diyor...


Türkiye'nin en sıra dışı kişiliklerinden ve yazarlarından biri olan Refik Erduran, artık yazılarını SABAH için kaleme alacak. Refik Erduran'ı farklı kılan sadece sıra dışı yaşamı değil, aynı zamanda dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet ve eski Başbakanlardan Bülent Ecevit gibi toplum dokusunda büyük iz bırakmış isimlerle paylaştığı, her biri tarihi öneme sahip anıları. Kitap gibi hayatında sayfalar açıldıkça, bir dönemin gizli kalmış anılarını ortaya çıkaran Refik Erduran, 15 yıl önce ara verdiği köşe yazarlığına, kaldığı yerden SABAH'ta devam edecek. Erduran, SABAH'ı neden tercih ettiğini ise şöyle açıklıyor: "Yaftalarla düşünmeyi bırakıp, somut gerçeklerle bakmak lazım. Niye SABAH, işte bunu ilk yazımda anlatacağım."

"HER ŞEYİ YAZACAĞIM"
Tartışmalar yaratan bir yazar olan Erduran, tiyatro yazarlığında yurtçi ve yurtdışında sayısız ödüller aldı. SABAH'a sol bakış açısını katmaya çalışacağını söyleyen Erduran, ''Her şeyi yazacağım. Bizim ülkeye özgü acayip bir durum var: Köşe yazarları her alanın uzmanı geçiniyorlar. Bu acayiplikten yararlanacağım. Her alanda görüşlerimi dile getireceğim. Gerekirse, polemiklerden de kaçınmak gibi bir huyum yok. Önemli olan insanın düşündüğünü açıkça yazması. SABAH'taki meslektaşlardan çoğu öyle yapıyor. Ve benim için çok ilginç oluyorlar'' diyor. En çok beğendiği ve takip ettiği yazarların SABAH yazarları olduğunu belirten Erduran, "Birbiriyle ters düşenler bile ilginç şekilde ters düşüyor'' şeklinde anlatıyor gözlemini. Erduran, ilginç ve renkli yaşamını şu sözlerle özetliyor: ''Her alanda bir şeyler yazdım. İşle uğraşıp yaşamaya boşvermek yanlışını yapmadım. Canımın çektiği her şeyi denedim. Gençliğimde aklım sıra dünyayı düzeltmek üzere devrimcilik , yazarlığın yanı sıra denizcilik, havacılık, karetecilik, - 12 yaşındaki oğlumun ricası 'kuşları vurma baba' ile şimdi vazgeçmiş bulunduğum- avcılık, kadınlarla ilgili bir sürü de densizlik.'' Necef Uğurlu bir kitaba yazdığı önsözünde Erduran'ı şöyle anlatıyor: "Tartışmalar yaratan bir yazarımız. Başka bir şey yapmamış gibi çoğu kişi tarafından 'Nâzım'ı kaçıran, basın için viagrayı ilk deneyen Türk' diye biliniyor. Kore Savaşı'na katıldı. Beyrut'taki, Viyana'daki , Budapeşte'deki serüvenlerde, Bosna cenginde gene o var. En garip huyu başarıdan sıkılması. Yayıncılıkta çığır açan bir yayınevi kurdu. Para kırıyordu; sıkılıp bıraktı. Basının en etkin köşelerinden birinde yazıyordu; sıkılıp bıraktı. Kurduğu tiyatro en büyük salonları dolduruyordu; sıkılıp bıraktı. Parayı umursamamış, inandığı davalar uğruna harcamış elindeki avucundakini. Erduran'ın kendini beğenmesi, övmesi, pazarlaması yok. Nazım'ı kaçırdığını olaydan 32 yıl sonra kendi ağzından değil, eski eşinin Moskova'da duyduklarını basına sızdırmasıyla öğrendik. Bu tuhaf adam Türkiye'nin en önemli oyun yazarı. Cornell'de okumuş; yurt dışında yazdıkları pazar bulmuş sayılı yazarlarımızdan. Ivır zıvırla uğraşma görevlisi, kompleks pazarı medyamızda kimileri görmezden gelmeye çalışsa da, öyle önemli eserleri var ki... Haberi olmayan ya da sıra dışılığa katlanamayanlar o ürünleri kaçırıyorlar. Erduran seneye ne haltlar karıştıracak bilemiyorum ama umarım yine eserler bırakacak." Yukarıdaki yazıyı gösterip düşüncesini sorduğumuz Erduran gülerek, ''Bir 'halt' karıştırmıyorum. SABAH'ta yazmak gibi bir satranç hamlesi yapıyorum'' diyor.

SABAH'ın yazarları ilginç geliyor
Erduran, neden SABAH'ı tercih ettiğini ise şöyle açıklıyor: "İçten olan SABAH yazarları bana ilginç geliyor. Hepsiyle aynı düşüncede değilim. Kızdıklarım da oluyor. Ama SABAH yazarlarının özentili tavırları yok. Bu benim için önemli. SABAH kimi zaman haksız eleştirilere hedef yapılıyor. Temelde subjektif olarak şu soruyu sormak gerekir. SABAH'ın sahipleri 'sağcı' da ötekiler 'solcu' mu? Herkesin yaftalarla düşünmeyi bırakıp, somut gerçeklerle bakması lazım."

OKAN MÜDERRİSOĞLU

Ankara Temsilcimiz Okan Müderrisoğlu, başkentteki olayların perde arkasıyla zihinlerde alternatif pencereler açacak.


* Sizi tanıyabilir miyiz?
Çocukluğum, Kıbrıs gazisi babamın görevi nedeniyle Anadolu'nun değişik yerlerinde geçti. Adapazarı Atatürk Lisesi'nin ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni birincilikle bitirip, gazetecilik yolunda ilk adımı 1990'da Erol Simavi bursuyla attım. Hürriyet gazetesinde muhabirlik ve Ankara Bölge İlavesi'nde istihbarat şefliği yaptıktan sonra 1993'te SABAH gazetesine geçtim. Ekonomi muhabirliği, haber müdürlüğü, temsilci yardımcılığı görevlerini yürüttüm. atv ve TRT'de siyasi-ekonomik içerikli çok sayıda program hazırlayıp sundum. "AB Yolunda Mali Dünyamız" başlıklı ortak kitap çalışmasına imza attım. Gazeteciler Cemiyeti başarı ödülü sahibiyim. Aralık 2008'de SABAH Ankara Temsilciliği görevini üstlendim. Kendimi, muhabir ruhuyla 24 saat haberi yaşayan bir isim olarak tanımlayabilirim.

* SABAH gazetesindeki maceranızı anlatır mısınız?
Ankara Bürosu'nun demirbaşları arasında sayan arkadaşlar var beni. SABAH, bir sonraki günkü sayfalarını görmeden rahat edemediğim, Türk basınında, demokrasi tarihinde çok önemli roller üstlenen büyük gazete. Üç farklı büroda, pek çok farklı arkadaşla, beş farklı patronajla çalıştığım, en fazla zamanımın geçtiği, benim için ikinci bir ev SABAH. 16 yıl boyunca acı tatlı günlerine tanıklık ettim, emek verdim. O beni, ben O'nu bırakmadım. SABAH'ın kurumsal kimliğine yönelik her cümle, her girişim benim yazı refleksimin sınırları içinde oldu.

* Ankara'da daha mı ciddi sanki her şey?
Genç yaşınıza rağmen bu ciddiyet ve ağırlık içinde nasıl konumlandırıyorsunuz kendinizi? Ciddiyeti, ağırlığı fazladır Ankara'nın gerçekten. Ancak karar mekanizmalarına yakın olmak bir o kadar da zevklidir. Yol haritaları çizilirken şahitlik etmek, o havayı soluyarak kamuoyuna aktarmak daha bir anlam katar her şeye. Ankara gazetecileri, tarihin yazımını yaşar. Üzerinden zaman geçince onlara kalıcı özellikler verir. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden Başbakanlık'a, Meclis'ten bir parti genel merkezine, Genelkurmay'dan Anayasa Mahkemesi'ne koşturmalar arasında aslında Türkiye'nin vak'a-nüvisliğini de yapıyoruz.

HERKESİN VİCDANI
* Hangi konuları göreceğiz?
11 yıldır devam eden ekonomi ağırlıklı yazılarımı, Ankara kulisleri ile buluşturmayı istiyorum. Meclis'in havasını, bakanlıkların dünyasını, bürokrasinin iç dinamiklerini okurlarla paylaşacağım. Kuşkusuz, AB sürecinde TSK'nın ve yargının yapısal dönüşümü, farklı kurumların davetlerine yansıyan gündem, diplomatik misyonun mesajları, sivil toplum kuruluşlarının temasları, sade vatandaşın arzuları eşsiz yazı konuları olarak çıkacak karşımıza.

* Nabzı nasıl yansıtacaksınız?
Bazen kulis bilgilerini, bazen kritik kararların perde arkasını haber tadında aktaracağım. Sıcak gündemde, "Ne oluyor?" sorusuna yanıt arayanlar, ilk elden doğruları öğrenmek isteyenler için referans noktası sunmak hedefim. Sadece bir aktarım değil, analiz, değerlendirme, satır aralarını çözme, kulisleri aydınlatma da olacak.

* Üslubunuzun ip uçlarını paylaşır mısınız?
Polemikleri üstadlarına bırakıp, nedensonuç ilişkilerine odaklı, analitik yazılarla, zihinlerde alternatif pencereler açmayı istiyorum. Gerçeklerin ortaya çıkmasını istediği halde sessiz kalanların vicdan muhasebesine aracılık yapmayı umuyorum.

Ekonomi Siyaseti etkiliyor
* Ekonomi ve siyasetle iç içesiniz. Sizce belirleyici olan hangisi?
Ekonomi siyasi değişimlere öncülük ediyor. Ekonominin gidişatını gördünüz mü, gerek iç gerekse dış siyasetin geleceğini de öngörebilirsiniz. Siyasetçi güçlü ve vizyoner ise değişimi başlatabilir. Zayıf siyaset, bürokratik devletin güdümünde kalır. Türkiye'deki mücadele ekseni de burası. Yerleşik devlet kalıpları ile değişimci halk taleplerinin temsilcileri arasındaki bilek güreşi...

BÜLENT ARAS

Işık Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Aras, Türkiye'nin dönüşen dış politikasının nabzını SABAH için tutacak.


Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmed Davutoğlu'nun öğrencilerinden Prof. Dr. Bülent Aras, yakından takip ettiği çok boyutlu ve entegre dış politika paradigmasını artık SABAH için kaleme alacak. Kafkasya, İran ve Ortadoğu'ya ilişkin 15 kitabı bulunan uluslararası ilişkiler Profesörü Bülent Aras, Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminden kalma öncelikler politikasının yerini entegre dış politikaya bıraktığını söylüyor. SABAH, Aras sayesinde proaktif ve dinamik bakış açısıyla dış politika konusunda derinlikli analizlere ulaşma fırsatı sağlayacak, Türk dış politikasını yeniden şekillendiren Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun ve yeni dönem Türk dış politikasının davranış kodlarını deşifre edecek. Aras, Türkiye'nin dış politikasındaki sıçramayı köşesine yansıtarak, kodlarını çözecek, analizini yapacak. "Türkiye artık bu coğrafyada büyük ülke olarak davranmak zorunda. Büyük ülkeler böyle küçük refleksler ve tarihi korkularla hareket etmez" diyen Aras "Türkiye'ye düşen çağa uymaktır" dedi. Türkiye'nin sıçrama arifesinde olduğunu düşünen Aras, Türkiye ölçeğindeki bir ülkenin yeni anlayışı dış politikasına ve içindeki dengeleriyle yansıtabildiği takdirde bunda başarılı olacağına inanıyor.

ENTEGRASYON DÖNEMİ
Bu açıdan Ermenistan gibi küçük bir ülkeyle sınırlarını kapalı tutmasının kabul edilebilir olmadığını vurguluyor. "21. yüzyılın sorumlu medeni ve çağa uygun bir devlet olmanın temel şartı komşularla iyi ilişkiler olması, sınırların açık olması" diyen Aras, Ermenistan ile sınırların açılmasının bu ülkeyi Türkiye'ye entegre edeceğini söylüyor. Aras, sadece 10 yıl önce Suriye ile savaş noktasına gelindiğini ancak bugün iki ülke arasındaki sınırların anlamını yitirdiğini de hatırlatıyor. Davutoğlu'nun komşularla sıfır sorun politikasının Ortadoğu'da bir slogan haline geldiğini söyleyen Aras, sadece Türkiye değil, Lübnan, Suriye, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Katar'ın artık bunu bir ilke olarak benimsediğini ve hayata geçirdiğinin altını çizdi. Bu kavramın bölgesel bir motto haline dönüştüğünü ifade eden Aras, bunun kalıcı olmasının koşulunun Türkiye'nin bu politikayı başarıyla götürmesine bağlı olduğunu kaydetti. Aras'a göre Türk dış politikasında artık entegre dönemi başlamak durumunda. "Türkiye için öncelikler politikasını sürdürme dönemi geçti. Bizim önceliğimiz Avrupa Birliği'dir, Kafkasya ve Ortadoğu bizi ilgilendirmiyor gibi deme lüksümüz yok. Siz dışarıda kalsanız olaylar sizi içine çeker" diyen Aras, Türkiye'nin bütün bunları tek bir resimde toplayan gerektiği zaman gerekli refleksleri veren sorunlar ortaya çıkmadan önceleyici ve proaktif bir diplomasiyi hayata geçirmesi gerektiğini söyledi. "Türk dış politikasının entelektüel kodlarını çözmek Davutoğlu'nu anlamak geçiyor" diyen Aras, Türk dış politikasının tarihsel arka planı ve kurumsal derinliğine de hâkim bir isim. Dış politikanın yapım mekanizmasını da yakından tanıyan Aras, Davutoğlu'nun bu sistematiği dönüştürdüğünü da vurguluyor. "Önümüzdeki dönemde Türk dış politikasında bir Davutoğlu dönemi yaşacağız. Davutoğlu'nun danışman olduğu dönemden daha aktif ve yoğun bir dönem olacak. Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika ülkeleri daha önce görmedikleri kadar çok Türk diplomatı, sivil toplumu, Türk işadamlarını görecek. 2023 vizyonunda Türkiye'nin en büyük 10 ülke içinde olması var. Bunun için Hariciye elinden geleni yapacak."

Siyaset ve dış politika uzmanı...
BOĞAZİÇİ Üniversitesi mezunu olan Bülent Aras, 2001- 2006 arasında Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 2006'dan bu yana Işık Üniversitesi'nde. Aynı zamanda Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) siyaset ve dış politika uzmanı olarak yer alan Aras, Kafkasya, İran ve Ortadoğu politikası konusunda uzman. Aras'ın bugüne kadar uzmanlık alanları ve Türkiye'nin dış politikası üzerinde 15 kitapta imzası bulunuyor.


Sabah