27 Tem 2013 04:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:18
SABAH'TAN YAVUZ BAYDAR'A YANIT GELDİ! BÖYLE OMBUDSMANLIK OLUR MU?
Sabah'ın Londra Muhabiri ve USASABAH Editörü Ragıp Soylu imzasıyla yayınlanan yazıda Yavuz Baydar'ın kovulmasının nedenleri anlatıldı.
Sabah’ın Londra Muhabiri ve Usa Sabah Editörü Ragıp Soylu imzasıyla yayınlanan yazıda Yavuz Baydar’ın "ombudsman" ve "okur temsilcisi" kimliği sorgulandı. Baydar’ın eleştirel tutumu değil "okur temsilcisi" sıfatına aykırı işler yaptığı için kovulduğunu savunan Ragıp Soylu "Maalesef Yavuz Baydar SABAH örneğinde bu tanıma uygun davranmamış ve uluslararası standartlarda bir okur temsilciliği yapmamıştır." dedi.
İşte Sabah’ın Ragıp Soylu imzalı "Böyle ombudsmanlık olur mu?" yazısıs:
Hem Ombudsman, hem Okur Temsilcisi: Yavuz Baydar
SABAH Gazetesi’nde kendini hem "Ombudsman" olarak hem de "Okur Temsilcisi" olarak anan bir kişi bulunuyordu: Yavuz Baydar.
Baydar’ın uzun yıllar başkanlığını ve üyeliğini yaptığı Organization News Ombudsmen’a göre okur temsilcisi okurlardan gelen şikayetleri ve istekleri karşılayan ve "ortak" tatmin edici çözümler bulan kişi olarak değerlendiriyor.
Maalesef Yavuz Baydar SABAH örneğinde bu tanıma uygun davranmamış ve uluslararası standartlarda bir okur temsilciliği yapmamıştır. Baydar, kendisine ulaşan okur tepkisi ve yorumlarını iç iletişim yollarını kullanarak çalışanlara ulaştırmakta oldukça isteksiz davranmış, gazete çalışanlarını kamuoyunu açık bir şekilde azarlama yolunu tercih etmiştir. Gelen şikayetlere de iki tarafın da rızasını alabilen çözümler bulmamıştır. İkinci sorun ise Baydar’ın kendisini hem Ombudsman hem de Okur Temsilcisi olarak görmesinden kaynaklanıyor. Hem bağımsız olduğunu söyleyen, hem de yazı işlerinin bir parçası gibi hareket eden Baydar, bunun yanında İngilizce yazan diğer gazetelerde de ilginç bir şekilde medya etiği ve eleştirileri dışında buram buram siyaset kokan yazılar kaleme aldı.
Diğer bir sorun da yurtdışındaki pek çok örneğin tersine Yavuz Baydar’ın daha önce mesaisi olmadığı bir gazeteye tepeden Okur Temsilcisi olarak atanmasıdır. Bu da gazete çalışanları ve kendisi arasında mesleki ve sosyal ilişkilerin sağlıklı bir şekilde kurulmasını engelledi.
Baydar Ombudsman Çalışma Kuralları’na aykırı hareket etti
Baydar, SABAH Gazetesi Ombudsman Çalışma Kuralları’na aykırı davranarak gazetenin editoryal çizgisiyle ilgili yorum da yaptı. Altında Yavuz Baydar’ın imzası olan kurallara göre: "Ombudsman, gazetenin genel editoryal çizgisine ilişkin değerlendirme yapamaz. Ancak, bu konuda kendisine iletilen makul ve meşru bulduğu okur eleştirileriyle şikayetlerini, eğer dikkat çekici ölçüde yoğun, güncel ve odaklanmış iseler yorumsuz olarak yayımlayabilir. "
Baydar daha önceki yazılarında çok kez yaptığı gibi 3 Haziran tarihli "Taksim Gezi Parkı’nda ışığı sönen habercilik" başlıklı yazısında da SABAH’ın editoryal çizgisini kurallara açıkça aykırı olduğu halde eleştirmiş, gazetenin Taksim’de yaşananlarla ilgili ilk sayfasında ve içeride yeterince yer vermemekle suçlamış, daha sonra okuyucu görüşlerini yine kurallara aykırı bir şekilde yorumlayarak yayınlamıştı.
Yine 17 Haziran tarihli "Gerçeklerle Yüzleşmeliyiz" başlıklı son yazısında yine yazı işlerinden hiç kimseyle konuşmadan ve herhangi bir somut işbirliğine yanaşmadan gazetenin başlık tercihinden, spotuna, haber içeriğine kadar tüm editoryal çizgisini sorgulamış ve tavsiyelerde bulunmuştu.
Baydar’ın yayınladığı eleştiri dozu yüksek hatta hakaret bile içeren okur mektuplarının çoğunda kaynak belirtilmemişti. Gerçek isimler verilmemişti. Tırnak içerisnde yazılan ve imzası olmayan okur mektupları tek yanlı olarak temsilci köşesinde yayınlanmıştı.
İşte Sabah’ın Ragıp Soylu imzalı "Böyle ombudsmanlık olur mu?" yazısıs:
Hem Ombudsman, hem Okur Temsilcisi: Yavuz Baydar
SABAH Gazetesi’nde kendini hem "Ombudsman" olarak hem de "Okur Temsilcisi" olarak anan bir kişi bulunuyordu: Yavuz Baydar.
Baydar’ın uzun yıllar başkanlığını ve üyeliğini yaptığı Organization News Ombudsmen’a göre okur temsilcisi okurlardan gelen şikayetleri ve istekleri karşılayan ve "ortak" tatmin edici çözümler bulan kişi olarak değerlendiriyor.
Maalesef Yavuz Baydar SABAH örneğinde bu tanıma uygun davranmamış ve uluslararası standartlarda bir okur temsilciliği yapmamıştır. Baydar, kendisine ulaşan okur tepkisi ve yorumlarını iç iletişim yollarını kullanarak çalışanlara ulaştırmakta oldukça isteksiz davranmış, gazete çalışanlarını kamuoyunu açık bir şekilde azarlama yolunu tercih etmiştir. Gelen şikayetlere de iki tarafın da rızasını alabilen çözümler bulmamıştır. İkinci sorun ise Baydar’ın kendisini hem Ombudsman hem de Okur Temsilcisi olarak görmesinden kaynaklanıyor. Hem bağımsız olduğunu söyleyen, hem de yazı işlerinin bir parçası gibi hareket eden Baydar, bunun yanında İngilizce yazan diğer gazetelerde de ilginç bir şekilde medya etiği ve eleştirileri dışında buram buram siyaset kokan yazılar kaleme aldı.
Diğer bir sorun da yurtdışındaki pek çok örneğin tersine Yavuz Baydar’ın daha önce mesaisi olmadığı bir gazeteye tepeden Okur Temsilcisi olarak atanmasıdır. Bu da gazete çalışanları ve kendisi arasında mesleki ve sosyal ilişkilerin sağlıklı bir şekilde kurulmasını engelledi.
Baydar Ombudsman Çalışma Kuralları’na aykırı hareket etti
Baydar, SABAH Gazetesi Ombudsman Çalışma Kuralları’na aykırı davranarak gazetenin editoryal çizgisiyle ilgili yorum da yaptı. Altında Yavuz Baydar’ın imzası olan kurallara göre: "Ombudsman, gazetenin genel editoryal çizgisine ilişkin değerlendirme yapamaz. Ancak, bu konuda kendisine iletilen makul ve meşru bulduğu okur eleştirileriyle şikayetlerini, eğer dikkat çekici ölçüde yoğun, güncel ve odaklanmış iseler yorumsuz olarak yayımlayabilir. "
Baydar daha önceki yazılarında çok kez yaptığı gibi 3 Haziran tarihli "Taksim Gezi Parkı’nda ışığı sönen habercilik" başlıklı yazısında da SABAH’ın editoryal çizgisini kurallara açıkça aykırı olduğu halde eleştirmiş, gazetenin Taksim’de yaşananlarla ilgili ilk sayfasında ve içeride yeterince yer vermemekle suçlamış, daha sonra okuyucu görüşlerini yine kurallara aykırı bir şekilde yorumlayarak yayınlamıştı.
Yine 17 Haziran tarihli "Gerçeklerle Yüzleşmeliyiz" başlıklı son yazısında yine yazı işlerinden hiç kimseyle konuşmadan ve herhangi bir somut işbirliğine yanaşmadan gazetenin başlık tercihinden, spotuna, haber içeriğine kadar tüm editoryal çizgisini sorgulamış ve tavsiyelerde bulunmuştu.
Baydar’ın yayınladığı eleştiri dozu yüksek hatta hakaret bile içeren okur mektuplarının çoğunda kaynak belirtilmemişti. Gerçek isimler verilmemişti. Tırnak içerisnde yazılan ve imzası olmayan okur mektupları tek yanlı olarak temsilci köşesinde yayınlanmıştı.