30 Tem 2007 13:52 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:49

SABAH'IN OKUR TEMSİLCİSİ MEDYA İÇİN "HAZİN BİR SEKTÖR" DEDİ!..YAVUZ BAYDAR'I BU DENLİ KARAMSAR KILAN OLAY NEYDİ?..

Sabah'ın okur temsilcisi Yavuz Baydar,dibe vuran topluma yabancılaşma,ofsayta düşen köşe yazarları ve tavan yapan alay,hakaret,küfür dalgasından yola çıkarak medyada kalitenin arttırılması için yapılması gerekenleri yazdı.

Hazin bir sektör

Seçimler, görevi halk adına toplumu, siyaseti izlemek olan basınımız için acı derslerle dolu oldu. Sorulacak soru şu: Bu sektöre kalite nasıl gelecek?.
Gazetecilikte kalitenin ölçütü nedir?
Her gün yenilenen, akışkan ve değişken bir ürün size sunuluyor. Türkiye ve dünya gündemi, profesyonel bir bakışla haber yapılıyor, yorumlanıyor.
Kaliteyi ne belirleyecek?
Son seçimler ardından basınımızda kapsamlı bir tartışma başladı. Bunun sebebi, daha önceki seçimlerde de yaşanan bir "topluma yabancılaşmanın", özellikle köşe yazılarında ve gazete politikalarında tam anlamıyla dibe vurmasıydı.
Son ayların hırçın ortamı içinde pek çok köşe yazarı, daha sonra bir kısmının dürüstçe itiraf ettiği gibi, kendi hayal ve temennilerini Türkiye'nin gerçekleri zannetmişlerdi. Toplumsal değişimin ve çevresindeki gelişmelerin oylara nasıl yansıyacağını göremeyenler toplu biçimde "ofsayta" düşmüşlerdi.
Bu tartışmanın en vahim boyutu, peşpeşe gelen kamuoyu araştırmalarına ilişkin köşe yazarı tepkilerinde yaşandı. Aslına bakarsanız, duygulara dayalı tepkisellik evvelki seçimlerde de vardı; ama bu kez, hemen tümü benzer eğilimlere işaret eden anketlere karşı başlatılan alay, hakaret ve küfür dalgası "tavan yaptı."
Sonrası malum: İnat, inkâr, hüsran ve öfke.
Türkiye'de basın, tarihinde hiç bu kadar derin bir kimlik krizine sürüklenmemişti. 22 Temmuz seçimleri, siyaset bir yana, gazetecilik mesleğinin ne kadar içler acısı halde olduğunu da tescilledi.
Bu meslekte kalitenin ölçüsü, tüm güzellik ve çirkinlikleriyle, ahengi ve meydan okumasıyla, aykırılıklar da içeren fikir alışverişiyle, bir toplumun hayatından hiçbir zaman kopmamaktır. Hayatın veçhelerini haber yaparken önyargılardan uzak, doğruluk ve dürüstlüğe de o kadar yakın olacaksınız. Sadakatiniz gerçeğe olacak. Sonra, önyargısızca, doğru ve adil olarak verdiğiniz haberleri, aklın süzgecinden geçirerek halka, okura anlatacaksınız ki, o insanlar, size güvenin rüzgârıyla, kendileri için en doğru en hayırlı kararları verebilsin.
Kandırmayacaksınız. Misyon adına gazeteciliği harabeye çevirmeyeceksiniz. Akılcı analiz yapacaksınız.
Unutmayacaksınız: Gazeteci bağımsızdır.
Onun pusulası devlet, hükümet, filanca parti, feşmekân kuruluş, falanca dernek olamaz.
Washington Post gazetesinin yayın ilkelerinde şu yazılı: "Gazetenin asli sorumluluğu, okurlarına ve kamuoyunadır; sahibinin özel çıkarlarına değil."
Bunu da hesaba katmak, duruşunuzu netleştirmek, kamu çıkarını gözetmek durumundasınız.
Seçim sürecinde halka inmeyen, bölgeleri gezmeyen, anketleri umursamayan, kamuoyu araştırmalarını anlamayan yorumcuların hâlâ çoğunlukta ve gür sesli olduğu bir basında kaliteden söz etmek mümkün mü?
Halkın siyasetini "okumakta" en başarılı performansı 28 Nisan'daki Darbeye Hayır başlığından beri sergileyen Sabah'ın, kalite tartışmalarında başı çekmesi okurlarla güven bağının daha da pekişmesi açısından büyük önem taşıyor.
Kaliteye en çok ihtiyaç duyulan sektör bizimkidir.
Buna inanın.h