Sabahattin Ali 110 yaşında anılıyor
Türk yazar ve şair Sabahattin Ali, doğumunun 110. yılında da unutulmadı.
Türk edebiyatının efsaneleşen isimlerinden Sabahattin Ali, doğum
gününde birçok şehirde anılıyor. Sabahattin Ali’nin hafızalarda iz
bırakan sözleri, sosyal medyada kullanıcıları tarafından
paylaşıldı.
SABAHATTİN ALİ KİMDİR?
25 Şubat 1907’de Edirne Vilayeti’nin Gümülcine Sancağı’na bağlı
Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli)
Selahattin Ali Bey’in görev yerlerinin sık sık değişmesi
dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit’in
çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit’e göçtüklerinde
bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını
alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten
sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu’na giren
Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen
Okulu’nda mezun olmuştur (1926) . Bir yıl kadar Yozgat’ta ilkokul
öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı
kazanarak Almanya’ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 – 1930)
. Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca
öğretmenliği yapmıştır.
Konya’da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk’ü
yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932) , bir yıla
mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin
onuncu yıl dönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne
kavuşmuştur (1933) . Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara’ya giden
Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı’na başvurarak yeniden göreve
alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur’un ‘eski
düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini’ istemesi üzerine
Varlık dergisinde ‘Benim Aşkım’ adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak
1934) Atatürk’e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl
Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü’ne alınmış, Ankara II. Ortaokul’da
öğretmenlik yapmıştır.
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936’da askere
alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek
Subay olarak askerliğini Eskişehir’de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de
Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmeni olarak göreve
başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini
yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı’nda Almanca
öğretmenliği yapmıştır (1941 – 1945) .
‘İçimizdeki Şeytan’ romanı milliyetçi kesimde büyük tepki
toplamıştır. Nihal Atsız’ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir
yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir.
1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır.
Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul’a
giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945) . Ancak fıkra
yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın
kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince
işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la Marko Paşa, Malum Paşa,
Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır
(1946 – 1947) . Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının
baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle
‘Milli Şef’ İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış,
yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır.
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis
yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde
yayımladığı ‘Ne Zor Şeymiş’ başlıklı yazıda, içinde bulunduğu
durumu şöyle anlatmaktadır: ‘Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi
verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek
bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı
idi’.
Bir başka dava nedeni ile 1948’de Paşakapısı cezaevinde üç ay
yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz
kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için
pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına
çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan’a kaçmaya karar vermiş
fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından
Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde öldürülmüştür (2 Nisan
1948) .