Sabah yazarından Fatih Portakal'a sert tepki: Otomatik Portakal!
FOX TV’nin Mersin Şehir Hastanesi’nde yaşanan sıkıntılara ilişkin yaptığı haber gündeme oturdu.
Sabah yazarı Melih Altınok bugün FOX'un olay yaratan haberini
köşesine taşıdı.
Gazetecinin yegâne sorumluluğunun muhaliflik değil, eleştirellik
olduğuna dikkat çeken Sabah yazarı Altınok, "Kendilerine
sorarsanız, Fatih Portakal'ın "kimse yaptırmadı kendimiz yaptık"
dedikleri düzmece haber bir gazetecilik faaliyeti. Çünkü onlara
göre gazeteciliğin birincil görevi "muhaliflik"... Bu yüzden
de haberin doğruluğundan, mantığından ziyade işleviyle, yani
muhalefet edilene verebileceği zararla ilgileniyorlar" ifadelerini
kullandı.
İŞTE MELİH ALTINOK'UN YAZISI
Dün FOX TV anchormen'i Fatih
Portakal'ın, öyküsü bir şehir
hastanesinde geçen haberi
tartışıldı. İzlemeye vakti olmayanlarınız için, mutlu
sonla bitmeyen filmi (VTR) kısaca anlatayım.
Bacağında "ölümcül yumuşak doku
zedelenmesi" olduğu söylenen figüranımız,
dünyanın en büyüklerinden
biri olan Mersin'deki
Şehir Hastanesi koridorlarında görünür...
Koltuk
altındaki değneklerinin yanında, yürümesine
yardımcı olan bir de tam teşekküllü TVmuhabiri
(Cevat kelle'den bahsetmiyorum) vardır.
Üst ses konuşur:
Acaba ikili, tüm tehlikeleri ve
zorlukları atlatıp hastanenin MR
çekilen bölümüne ulaşabilecekler midir? Öyle ya
Kastamonuluların dediği gibi, her şey mümkündür, "Ayı
da çıkabülü, taş da dışa bülü."
Buradan sonrası spoiler vermeye girer
ama dayanmayacağım, bu heyecan verici
serüvenin sonunu söyleyeceğim.
Hiçbir şey olmaz!
Evet, olmaz. Son sahnede kahramanımız koltuk
değneklerini eline alır ve kameraya dönüp şöyle
der:
"Hasta değilim. İyileştiği için bacağımdaki alçıyı çıkartmaya
geldim sadece. Bu hikâyede ne aradığımı bilmiyorum. Amacım muhabire
yardım etmek değildi."
***
Haklısınız... Bu sinopsisten film değil, çıksa çıksa absürt
bir fıkra çıkar. Onu da sonunda dinleyenden
bir hakaret işitileceği için kimse anlamaz.
Ama bu berbat fıkrayı haber
diye izlettiler aptal sandıkları
millete... Adıyla müsemma (Fox: tilki) okyanus ötesinin
bir kanalında.
Ne adına?
Kendilerine sorarsanız, Fatih Portakal'ın "kimse yaptırmadı
kendimiz yaptık" dedikleri düzmece haber bir gazetecilik
faaliyeti. Çünkü onlara
göre gazeteciliğin birincil
görevi "muhaliflik"... Bu
yüzden de haberin doğruluğundan,
mantığından ziyade işleviyle, yani
muhalefet edilene verebileceği zararla ilgileniyorlar.
Oysa gazetecinin gözünü, yalan haber yapacak
kadar döndüren şeyin ta kendisi ideal olarak
sunulan bu muhaliflik misyonu.
Çünkü gazetecinin yegâne sorumluluğu muhaliflik
değil, eleştirelliktir. Bu ilke, onu
kör taraftarlıktan, hataya düşmekten, yalana sarılmaktan kurtaracak
güçlü bir rehberdir.
***
Eleştirellik yerine muhalifliği seçen gazetecilerin,
yalanı otomatikleştiren birer
makineye dönüşmesi mesleki bir hastalığın ötesinde
bir "insanlık durumu."
Ve bunu en güzel anlatan da bence "insanoğluna sistematik bir baskı
uygulayarak onu otomatik işleyen makine haline getirenlere" yalın
kalem saldıran Anthony Burges. Yazarın "Otomatik
Portakal"ına bir göz atalım:
"Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. "Uqueer
as as clockwork orange." Bu deyiş,
olabilecek en yüksek
derecede gariplikleri barındıran kişi
anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında
kullanmayı düşünmüşümdür.
Bir de tabii Malezya'da "canlı" anlamına
gelen "orang" sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve
hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da
benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov
kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok
iyi oturduğunu düşündüm..." Bir de yalancı
portakal meyvesi var efendim... Özellikle diz
kireçlenmesi olanlara tavsiye ediliyor. Üstelik
mevsimindeyiz de