Sabah yazarı Pelikan dosyasında adını görünce ne düşündü?
Pelikan Dosyası adıyla yayınlanan metinde ismi geçen Melih Altınok, bugünkü köşesinden konuyla ilgili görüşlerini yazdı.
Sabah yazarı Melih Altınok, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve
Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında kriz olduğuna dair iddialar
içeren ve kendi adının da geçtiği "Pelikan dosyası" adıyla dolaşıma
giren blog yazısına ilişkin olarak, "Yazıyı ben de okudum. Sizin de
bildiğiniz gibi içinde bugüne değin duymadığımız, konuşulmayan,
bilinmeyen yeni bir şey yok. Bazı olaylar ayrıntılandırılmış o
kadar" dedi. "Ben 'onlar' gibi ne 'hocacıyım' ne de 'Ak
Partiliyim'" diyen Altınok, "Sadece gazeteciyim. Bu yüzden de tüm
siyasi partileri ve genel başkanlarını eleştirdiğim gibi Sayın
Başbakan'ı da icraatlarından ötürü zaman zaman eleştiriyorum"
ifadesini kullandı.
Altınok'un Sabah'ta "Pelikan dosyasında adımı görünce..."
başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Pazar gününden beri ortalıkta açıkça konuşulmayan ama herkesin çok
yakından takip ettiği bir tartışma var. Evet, Pelikan dosyasından
bahsediyorum. Günlerdir hakkında manşetler atılıyor, yazılar
yazılıyor, Twitter adeta yıkılıyor. Öyle ki bu isimsiz metin tüm
gazetelerden daha fazla okunmuş.
Yazıyı ben de okudum. Sizin de bildiğiniz gibi içinde bugüne değin
duymadığımız, konuşulmayan, bilinmeyen yeni bir şey yok. Bazı
olaylar ayrıntılandırılmış o kadar.
Ancak yine de okurlarım, seyircilerim ısrarla soruyorlar, çünkü
Pelikan Dosyası'nda benim de adım geçiyor. Hem de niçin biliyor
musunuz? Söyleyeyim, ben de zaman zaman Başbakan'ın icraatlarını
eleştiriyormuşum!
Aman Tanrım!!! Güler misin ağlar mısın?
Evet, ben gülüyorum. Bu metin internette yayılmaya başlayınca
ortalığa fırlayıp "Bazıları seçilmiş başbakanı devirmeye çalışıyor.
Hem de yüzde 49 ile seçilmiş bir başbakanı..." şeklinde twitler
atan Nuh Gönültaş gibi Cemaatçilere ve bir anda başımıza "Hocacı"
kesilen Eren Erdem tipi CHP'lilere ise daha çok gülüyorum.
Ben ne "onlar" gibi ne "hocacıyım" ne de "Ak Partiliyim." Sadece
gazeteciyim. Bu yüzden de tüm siyasi partileri ve genel
başkanlarını eleştirdiğim gibi Sayın Başbakan'ı da icraatlarından
ötürü zaman zaman eleştiriyorum. Tıpkı TV ekranlarında röportaj da
yaptığım Başbakan'ın ve kabinesinin politikalarını kimi zaman
desteklediğim gibi...
Ama anlaşılan o ki tek taraflı olmam gerekiyormuş. Olamam! Kimse
kusura bakmasın.
Sanırım yeterince açık oldu.
"Fitneden bana ne"
Evet, siyaset yazarlarının, yorumcularının tartıştığı konular çoğu
zaman siyasileri rahatsız ediyor olabilir. Onlar da bu gibi nahoş
tartışma konuları gündeme gelince "fitne" kavramını sıkça
dillendiriyorlar. Doğaldır, açık bir misyonları, davaları var. Yani
ortada absürt bir durum yok.
Ancak bu "fitne" kavramının mesleği gazetecilik olanların ağzına
hiç yakışmadığını söyleyeyim. Biz gazeteciyiz. İşimiz
gördüklerimizi, bildiklerimizi, duyduklarımızı yazmak.
Kaygılarımızsa sadece doğruyu yanlışı gözetmek, ulusal güvenliği ve
insanların canını tehlikeye atmamak, demokrasiyi, sivil siyaseti ve
barışı desteklemek olabilir.