Sabah yazarı haber kanallarını topa tuttu: "Tartıştırma" değil "bağrıştırma" programı yapılıyor!
Sabah yazarı Hasan Bülent Kahraman hem ekranlardaki tartışma programlarını hem de o programlara katılan akademisyenleri yerin dibine soktu...
Sabah gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman, hem haber
kanallarındaki tartışma programlarını hem de hergün farklı bir
ekranda boy gösteren akademisyenleri topa tuttu...
Televizyon kanallarının tartışma programlarında insanların
"tartıştırılmadığını" düpedüz "bağrıştırıldığını" belirten Hasan
Bülent Kahraman, televizyonların böylece "ortaya bir kaos, kakofoni
ve zıtlaşma çıkararak zihinsel bir bulanıklık yarattığını"
yazdı.
"Hangi gece, hangi kanalı açsam karşımda aynı isimleri görüyorum.
Bir kanaldan kalkıp ötekine gidiyorlar. Bunlar profesörler,
doçentler falan" diyen Sabah yazarı Kahraman, şöyle devam etti:
"Zaten zavallıların bazıları gözlerini fal taşı gibi açıp ya
avazları çıktığı kadar bağırıyor ya da kâğıttan okumaya kalkıyor,
nedeni açık: söyleyecek daha fazla bir şeyleri yok, iş mahalle
kavgasına, kabadayılığa dönmüş durumda."
Kahraman, bu akademisyenler için ayrıca ".. tam tersine, onların
aydınlatılmaya, öğretilmeye ihtiyacı var." tespiti yaptı...
İşte Hasan Bülent Kahraman'ın yazısının ilgili bölümü:
HER GECE EKRAN...
Televizyon kanalları her akşam birilerini ekrana toplayıp güya
tartıştırıyor. Buna 'bağrıştırıyor' demek daha doğru. Kimsenin,
ortaya attığı görüşü şu bahsettiğim çerçeve içinde objektif ve
sübjektif ince hatları ve ayarlarıyla ele aldığı yok. Buna olanak
da yok. Bu bir.
Dolayısıyla televizyonlar, ister değişikliklere taraf olsunlar
ister karşı, ortaya bir kaos, kakofoni ve zıtlaşma çıkararak
zihinsel bir bulanıklık yaratıyorlar.
Bilimsel söylem aynı zamanda berraklıktır. Öğrendiklerimizi kendi
cümlelerimiz ve sözcüklerimizle anlatabilmektir. Ek sorulara da
cevap verebilmektir. Feynman'ın bilim konusundaki tanımı buydu.
Şimdi soruyorum: taraf ve karşı olmak bakımından hiç fark
içermeksizin ortaya konan bu tavır bilakis kasıtlı bir tutum mu
içeriyor? Buna bilhassa 'karşı' olan kanalların cevap vermesi
gerek.
***
Gelelim ikinci konuya. Hangi gece, hangi kanalı açsam karşımda aynı
isimleri görüyorum. Bir kanaldan kalkıp ötekine gidiyorlar. Bunlar
profesörler, doçentler falan. (Zaten zavallıların bazıları
gözlerini fal taşı gibi açıp ya avazları çıktığı kadar bağırıyor ya
da kâğıttan okumaya kalkıyor, nedeni açık: söyleyecek daha fazla
bir şeyleri yok, iş mahalle kavgasına, kabadayılığa dönmüş
durumda.)
Affedersiniz, bunlar bilgisi şöyle derya deniz, anlata anlata
bitmez, dinlene dinlene tüketilmez kişilerdir de biz her akşam
onların vaazını dinleyecek, onlar tarafından irşat edilecek,
hidayet yolu gösterilecek zavallı yaratıklar mıyız? Yok canım,
konuşanlara bakıyorum, tam tersine, onların aydınlatılmaya,
öğretilmeye ihtiyacı var.
Herkes televizyona çıkmalıdır. Bilim popüler hale getirilmelidir.
Asla seçkinlerin elinde, kısıtlı bir çevrenin konusu
olmamalıdır.
Bilgi kamusaldır. Nitekim bu satırların yazarı da ekranlara çıkar,
görüşünü söyler. Başkalarını da şiddetle teşvik eder görünsünler
diye. Ama bilim bilim olmalıdır. Hep söylendiği gibi bilimle
şarlatanlık arasındaki fark kıl kadardır.
Popüler derken popülist olursunuz, farkında olmazsınız...