Sabah yazarı Ece Temelkuran'a fena çaktı: Duygu sömürüsünü öyle bir hale getirmiş ki...
Sabah yazarı Fahrettin Altun, Ece Temelkuran'ın hafta sonu The Guardian'da İngiltere Kraliçesi'ne açık mektup yazdığını ve ondan demokrasi adına yardım dilendiğini söyledi.
Ece Temelkuran, İngiltere Kraliçesi'ne mektup yazarak,
Cumhurbaşkanı'na "yeter artık" demesini istedi. Sabah yazarı
Fahrettin Altun bugünkü köşesinde Ece Temelkuran'ın bu tavrını sert
bir dille eleştirdi. Ece Temelkuran'ın yalvardığını ve kendisini
küçük düşürdüğünü söyleyen Altun "Sadece kendi halini ortaya
koymamış, içinde olduğu sınıfın, Erdoğan karşıtı güruhun halini de
ortaya koymuş. Duygu sömürüsünü öyle bir hale getirmiş ki
karşısındakinin yıllardır tahtta oturan bir Kraliçe olduğunu unutup
ondan demokrasi adına yardım dilenmiş." ifadelerini kullandı.
İşte Fahrettin Altun'un "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İngiltere
ziyareti" başlıklı bugünkü yazısı:
Yalvarmış da yalvarmış. Kendisini küçültmüş de küçültmüş. Sadece
kendi halini ortaya koymamış, içinde olduğu sınıfın, Erdoğan
karşıtı güruhun halini de ortaya koymuş.
Ece Temelkuran'dan bahsediyorum.
Cumartesi günü The Guardian'da İngiltere Kraliçesi'ne açık mektup
yazmış.
"Majesteleri lütfen Erdoğan'a yeter deyin" demiş. Adeta "bizi
Erdoğan'dan kurtar" diye haykırmış ona. Duygu sömürüsünü öyle bir
hale getirmiş ki karşısındakinin 10 yıllardır tahtta oturan bir
Kraliçe olduğunu unutup ondan demokrasi adına yardım dilenmiş.
Halbuki şunun şurasında 24 Haziran'a ne kaldı? Kraliçe'yi tavlamaya
uğraşacağınıza Türkiye'ye, halka seslenin.
Eğer nasıl sesleneceğinizi biliyorsanız!
***
Hatırlarsanız bu güruh 1 Kasım seçimleri öncesinde de Angela
Merkel'e mektup yazıp onun Türkiye ziyaretini engellemeye
çalışmışlardı. Ona da yalvarmış, "ne olur gelme, bu gelişin
Erdoğan'a yarar" diye veryansın etmişlerdi.
O zaman onlara ahlakı noksan muhalefet demiştim. O günden bugüne
hep o çerçevede hareket ettiler. Hep Türkiye kaybetsin diye
uğraştılar. Sözümona Erdoğan'a kaybettirmek için yaptılar bunu.
Oysa olan Türkiye'ye, bu ülkenin vatandaşlarına oldu.
Bu ahlakı noksan muhalefetin bugünlerde görüyoruz ki tahtası da
eksik. Giderek saçma sapan eylemlerle çıkıyorlar karşımıza.
Bütün bu saçmalıklar bir yana, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi sahici
ajandasını hayata geçirmeye, Türkiye'nin çıkarlarının peşinden
koşmaya devam ediyor.
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı dün İngiltere'ye geldi. "Geldi" diyorum
çünkü ben Türkiye'den birçok meslektaşımla birlikte birkaç gündür
İngiliz-Türk Tatlı Dil Forumu nedeniyle İngiltere'deyim. Erdoğan
önce bu forumun kapanış yemeğine katıldı ve bir konuşma yaptı.
***
Erdoğan'ın forumun kapanışında yaptığı konuşma post-Brexit
döneminin kapsamlı analizi mahiyetindeydi. Şunu görmemiz gerekiyor.
İngiltere'nin AB'den çıkması Türkiye için iyi yönetildiği takdirde
kayda değer fırsatlar, kötü yönetildiği durumda bazı riskleri
bünyesinde barındırıyor.
Malum, İngiltere Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusuna tam
destek veriyordu. İngiltere'nin AB'den çıkması Türkiye'nin oradaki
en önemli destekçisini kaybetmesi anlamına geldi.
Öte yandan Türkiye-İngiltere ilişkileri Brexit sonrasında AB'nin
kısıtlamalarından ve bagajından kurtulmuş bir boyuta taşınmaya da
başladı. Gerek ikili ticari ilişkilerin artışı, gerekse de savunma
sanayi alanında girişilen işbirlikleri Türkiye-İngiltere
ilişkilerini geçmişten daha olumlu bir noktaya taşıyor.
Bu süreçte İngiltere'nin 15 Temmuz darbe girişimine yönelik
tavrının da oldukça etkili olduğunu vurgulamamız lazım. İngiltere
de tıpkı Rusya gibi 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde Türkiye
halkından ve onun seçilmiş temsilcilerinden yana tavır koydu.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Chatham House'da bir konuşma
yapacak.
İngiliz firmalarının tepe yöneticileriyle bir araya gelecek olan
Cumhurbaşkanı daha sonra Bloomberg TV'ye röportaj verecek.
Erdoğan oradan Galler prensi Charles ile görüşmeye geçecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İngiltere başbakanıyla ve İngiliz
kraliçesiyle yapacağı görüşme ise yarın olacak. Allah bir mani
vermezse salı gecesi Ankara'ya döneceğiz.
Bir zamanlar Türkiye'de seçimler yaklaştığında hayat durur, ülkenin
sadece iç politikası değil dış politikası da kilitlenirdi. Türkiye
kısa bir süre önce erken seçim kararı almasına rağmen dış politika
önceliklerini kaybetmeden yoluna devam ediyor.