Sabah Okur Temsilcisi'ni isyan ettiren ahlaksız teklif: Ahlaksızlığın bu kadarı! Pes!
Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay, gazetenin bir yöneticisine ajans tarafından yapılan teklifi ve bu teklif çerçevesinde "gazetecileri maaşa bağlama" eğilimini yazdı.
Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi İbrahim Altay, ismini açıklamadığı bir ajans tarafından yine ismini açıklamadığı gazetenin bir yöneticisine yapılan "ahlaksız teklifi" yazdı.
Yaptığı araştırma sonucunda bu ahlaksız teklifin istisna olmadığını öğrendiğini belirten Altay, bazı ajans ve şirketlerin 'telif', 'tanıtım bütçesi' gibi kılıflar altında 'gazetecileri maaşa bağlama' eğiliminde olduğunu belirtti.
İşini layığıyla yapan gazeteci ve PR şirketlerinin bu durumdan rahatsız olduğunu dile getiren Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay yazısının sonunda bu ahlaksızlıkla mücadele edilebilmesi için yapılması gerekenleri sıraladı.
İşte Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay'ın "Ahlaksız teklif moda mı oluyor?" başlıklı o yazısı:
Pervasızlığın boyutuna bakar mısınız?
Sabah gazetesinin önemli servislerinden birinin yöneticisine telefon geliyor. Arayan kişi şöyle giriyor lafa:
"Efendim biz falanca bilmem ne ajansıyız, filanca bilmem ne işini yapıyoruz."
"Evet, buyurun; ne istiyorsunuz?"
"Üzerinde çalışmakta olduğumuz proje hakkında tanıtımlar, haberler çıkmasını istiyoruz. Bunun için de bir bütçe ayırdık."
Arkadaşımız önce anlamıyor meseleyi. Reklam bütçesinden söz edildiğini sanıyor.
"Sizi reklam servisine yönlendireyim, onlarla konuşun" diyor.
Ahizenin diğer ucundaki ses ısrar ediyor: "Hayır, hayır" diyor.
"Biz bütçeyi sizinle paylaşmak istiyoruz."
Ne karşılığında? Haber çıkması karşılığında...
Ne teklif ediliyor? Para teklif ediliyor.
Ahlaksızlığın bu kadarı!
Pes!
***
Meslektaşımız bu teklifi reddediyor. Muhatabını, böyle ahlaksız teklifler yapmalarının yanlış ve suç olduğu konusunda uyarıyor ve telefonu kapatıyor.
Sonrasında meseleyi bana anlatıyor.
İki hafta boyunca bu çıban acaba başka bir yerden uç verecek mi diye bekliyorum. Merak ve endişeyle gazeteleri tarıyorum.
Öyle ya! Ortada bir para varsa bu çeşitli yöntemler kullanılarak dağıtılabilir. Bir meslektaşımızın kabul etmediği bu teklifi, bir başkası kabul edebilir.
Yahut, mahut 'proje' ile alakalı haberi paradan ve bu konuşmadan hiçbir şekilde haberi olmayan bir arkadaşımız da yapabilir.
Korktuğum olmuyor. O ajansın 'haberi' Sabah'ta kendisine yer bulamıyor.
Diğer gazetelerde yer bulup bulmadığına dair ise bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Kimseyi zan altında bırakmak istemem.
***
Fakat araştırmalarımı derinleştirdikçe bu 'ahlaksız teklif' uygulamasının bir istisna olmaktan çıktığına dair emarelerle karşılaşıyorum.
Konuştuğum bazı meslektaşlarımız, bazı ajans ve şirketlerin 'telif', 'tanıtım bütçesi' gibi kılıflar altında 'gazetecileri maaşa bağlama' eğiliminde olduğunu, kendilerine de benzer teklifler geldiğini söylüyorlar.
Bazen paranın yerini 'pahalı hediyeler', 'aile boyu tatiller' ya da 'kiralık arabalar' alıyor. Bu alışverişin çoğu masanın altında yapılıyor. Bu yüzden izini sürmek zor...
Ama imkânsız değil...
***
Bu bir yolsuzluk... Bir suiistimal... Bir kötüye kullanma... Haksız kazanç sağlama...
Biliyorum ki işini layığıyla yapan bütün gazeteciler ve PR'cılar olup bitenlerden rahatsız.
Bu ahlaksızlıkla mücadele etmek hepimizin görevi...
Şunları yaparak başlayabiliriz işe:
Bize böyle ahlaksız tekliflerle gelenleri gazetelerin denetim servislerine bildirelim. Müfettişler bu şirketlerle ilgili bütün haberlere atılan imzaların izini sürsün ve arada herhangi bir menfaat bağı, çıkar çatışması var mı, tespit etmeye çalışsın.
Bu ahlaksızlığı meslek haline getirmiş olan kişi ve kurumlar ifşa edilsin. Elinizde yeterli veri varsa Ombudsman köşesi hepinize açıktır.
Böyle düşük yollara tevessül ettiği anlaşılan ve ispatlanan gazetecilerin iş akdi feshedilsin. Başka bir medya kuruluşunda da iş bulamasınlar.
Meslek ahlakına aykırı davrandığı belirlenen PR'cılar için bir kara liste oluşturulsun ve bu listedeki kurum ve kişilerden gelen bütün haberlere boykot uygulansın.
Geç kalmak, hiç yapmamaktan iyidir. Neticede, bir yerden başlamak lazım...
Sizce de öyle değil mi?