22 Haz 2009 10:45
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:47
SABAH GENEL YAYIN YÖNETMENİ ERDAL ŞAFAK SİNİRLİ DEĞİL AMA ÇOK DERTLİ!..PEKİ NEDEN?
Bu mektupta sizinle dertleşmek istiyorum. Çünkü düşlerimde kendimi ip üstünde bir jonglör olarak görmeye başladım. Hem düşmemeye, hem de elindeki lobutları düşürmemeye çalışan bir jonglör.
Sinirli değilim dertliyim dertli
SABAH'TAN MEKTUP
Sevgili SABAH okurları;
Başlık, Başbakan Erdoğan'ın bir TV'deki mülakatından. Ama içinde bulunduğum duruma öylesine uyuyor ki...
Bu mektupta sizinle dertleşmek istiyorum. Çünkü düşlerimde kendimi ip üstünde bir jonglör olarak görmeye başladım. Hem düşmemeye, hem de elindeki lobutları düşürmemeye çalışan bir jonglör.
İzleyiciler ise giderek artan sabırsızlıkla ya düşmemi ya da sırasıyla havaya atıp tuttuğum lobutları düşürmemi bekliyorlar. Hatta iki düşüşü birden isteyenler de az değil.
Daha kötüsü bu izleyicilerin içinde tanıdık simalar görüyorum. En çok bağıranların, hatta direkleri sallayanların arasında yer alıyorlar.
Ama boşuna hevesleniyorlar; ne düşmeye, ne de lobutları düşürmeye niyetim var. O nedenle düşlerimi hayra yorumlayıp kapatayım. Herhalde anlayan ya da anlaması gereken anlar.
Hafta içinde ombudsmanımız Yavuz Baydar odama geldi. Karşıma dikilip sordu: "Bugün bizde RTÜK Başkanı Zahid Akman haberi niye yok?"
Anlattım. Haber Almanya kaynaklı ve bir özel TV kanalı muhabirinindi. "Frankfurt büromuzu uyarır, yarın fazlasıyla telafi ederiz" yanıtını verdim. Gerçekten de o günden beri her gün bir veya birkaç Akman haberi gazetede yer aldı. İki tarafın da, yani hem suçlayanın, hem de suçlananın açıklamalarını içerecek biçimde.
Ama nedense Baydar yanıtımdan tatmin olmadı. "Ben bunu yazacağım arkadaş. Çünkü hakkımızdaki 'Yandaş medya' iddialarına haklılık kazandırıyor" diyerek çıkıp gitti. Hüzünle iç çektim. (Not? Yazdı da. Bugün Baydar'ın köşesinde okuyabilirsiniz.)
Hafta sonunda Ankara Temsilcimiz Okan Müderrisoğlu aradı. "Ağabey" dedi, "Seninle dertleşmek istiyorum." Anlatmasını istedim. Aktardıkları özetle şöyle:
Başlık, Başbakan Erdoğan'ın bir TV'deki mülakatından. Ama içinde bulunduğum duruma öylesine uyuyor ki...
Bu mektupta sizinle dertleşmek istiyorum. Çünkü düşlerimde kendimi ip üstünde bir jonglör olarak görmeye başladım. Hem düşmemeye, hem de elindeki lobutları düşürmemeye çalışan bir jonglör.
İzleyiciler ise giderek artan sabırsızlıkla ya düşmemi ya da sırasıyla havaya atıp tuttuğum lobutları düşürmemi bekliyorlar. Hatta iki düşüşü birden isteyenler de az değil.
Daha kötüsü bu izleyicilerin içinde tanıdık simalar görüyorum. En çok bağıranların, hatta direkleri sallayanların arasında yer alıyorlar.
Ama boşuna hevesleniyorlar; ne düşmeye, ne de lobutları düşürmeye niyetim var. O nedenle düşlerimi hayra yorumlayıp kapatayım. Herhalde anlayan ya da anlaması gereken anlar.
Hafta içinde ombudsmanımız Yavuz Baydar odama geldi. Karşıma dikilip sordu: "Bugün bizde RTÜK Başkanı Zahid Akman haberi niye yok?"
Anlattım. Haber Almanya kaynaklı ve bir özel TV kanalı muhabirinindi. "Frankfurt büromuzu uyarır, yarın fazlasıyla telafi ederiz" yanıtını verdim. Gerçekten de o günden beri her gün bir veya birkaç Akman haberi gazetede yer aldı. İki tarafın da, yani hem suçlayanın, hem de suçlananın açıklamalarını içerecek biçimde.
Ama nedense Baydar yanıtımdan tatmin olmadı. "Ben bunu yazacağım arkadaş. Çünkü hakkımızdaki 'Yandaş medya' iddialarına haklılık kazandırıyor" diyerek çıkıp gitti. Hüzünle iç çektim. (Not? Yazdı da. Bugün Baydar'ın köşesinde okuyabilirsiniz.)
Hafta sonunda Ankara Temsilcimiz Okan Müderrisoğlu aradı. "Ağabey" dedi, "Seninle dertleşmek istiyorum." Anlatmasını istedim. Aktardıkları özetle şöyle:
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ