SABAH GAZETESİNDEN CENGİZ ÇANDAR'A DAVA ŞOKU!
Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar, Sabah gazetesinin kendisine 50 bin TL'lik dava açtığını duyurdu..
Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar, Sabah gazetesinin
kendisine 50 bin TL’lik dava açtığını belirttiği köşe yazısında,
davanın gerekçelerini de açıkladı.
İşte Çandar’ın o yazısı:
"Medyada susturma ve sindirme
Sabah gazetesinin bana açtığı 50 bin TL tazminat davası bir
karamizah örneği sayılabilir.
Önce haberi başa alayım: Sabah gazetesi bana 50 bin TL tazminat
davası açtı. Gerçi dava gerekçesini bir ‘kara mizah’ örneği olarak
görenler olabilir, ama bu konuya daha sonra gelelim.
Demokratik olmayan ya da demokrasisi sorgulanan ülkelerde, rejim,
ister ‘derin devlet’ olsun, ister ‘devlet’ ya da ‘hükümet’ veya
‘siyasi iktidar’, hoşuna gitmeyen, kendisini sinirlendiren,
eleştirilerinden ya da görüşlerinden rahatsız olduğu yazı
insanlarını susturmaya, en azından sindirmeye dönük tepkiler
verir.
Yazı insanlarını ‘susturma’, Türkiye’nin cumhuriyet tarihinin
öncesine, Osmanlı devletinin son günlerine kadar gider. Suikast,
gazeteci ve yazar susturmanın en etkili yoludur. Günümüze kadar
gelen bu ‘susturma yöntemi’nden payını en son alan Hrant Dink
oldu.
Hrant’a karşı girişilen suikasttan bu yana, -unutmayalım, Ergenekon
süreci başladıktan sonra- hiçbir gazeteci-yazar kurşunlara hedef
olmadı.
Suikast, en kesin sonuç alan ve en acımasız ‘susturma’ yöntemidir.
Bunun dışında da etki dereceleri değişen çeşitli susturma
yöntemleri mevcut. ‘Tehdit’ bunlardan biri. ‘Ölüm tehdidi’ne maruz
kalan bir gazeteci-yazar, sinebilir, susabilir.
Bir diğeri ‘hapishane’dir. Türkiye hapishaneleri çok sayıda
gazeteci-yazar barındırmıştır; şimdilerde de Avrupa Birliği’nin
Türkiye ile ilişkilerinde baş ağrıtan en önemli konuların başında
hapishanedeki gazeteciler geliyor.
AK Parti’nin 10 yılı geçen iktidar dönemi, Türkiye’nin
demokratikleşmesinde attığı adımlar için övünebilir. Ne yazık ki
son dönemde, özellikle son aylarda, ‘devletleştiği’ oranda ‘kötü
huylar’ edindi ve ‘demokrasi falsoları’ yapmaya başladı. Bunlar
özellikle ‘medya alanı’nda görülüyor.
Medya patronlarını ‘vergi borçları’ yoluyla dize getirmek sopasını
da, ‘ihale verme’ yoluyla istediğini yaptırmak havucunu da
günümüzün siyasi iktidarı kadar etkili kullanan bir iktidar
hatırlanmıyor."
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ