12 Eki 2008 10:31 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:21

"RÜYAMDA BİR YANDA ERDOĞAN, BİR YANDA BAYKAL; TER İÇİNDE UYANDIM"!..

Milliyet ünlü televizyonculara tartışma programlarının, ekrandaki düelloların arka planınında yaşananları sordu. Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand ve Ahmet Hakan bakın neler anlattı.


Siyasi liderlerin televizyona çıkıp birbirleriyle yüz yüze tartışmaları Batı ülkelerinde alışılmış bir manzara. Bunun son örneği bugünlerde ABD'de yaşanıyor. Başkan adayları John McCain ile Barack Obama iki defa karşı karşıya geldi. Yardımcı adayları Sarah Palin ile Joe Biden da yine canlı yayında tartıştı, tüm dünya merakla izledi.
Bizde buna en yakın örnek 25 Eylül'de AKP'li Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmaydı. Uğur Dündar yönetimindeki bu "kapışma"nın ardından iki partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal'ın da benzer bir şekilde karşı karşıya gelmesi konuşuldu. Baykal ısrarla çağırıyor, Erdoğan şimdilik hayır diyor.
Yani havada "düello" kokusu var.
Bu gelişmelerden yola çıkarak ünlü gazeteci-televizyonculara bu tür programların perde arkasında olanları, ideal tartışmacının sahip olması gereken özellikleri ve olası bir Erdoğan-Baykal karşılaşması hakkındaki fikirlerini sorduk.


"Son tartışma için tam sekiz klasör dosya okudum"
Uğur Dündar ("Arena")


Ekranda karşı karşıya getirmek isteyeceğiniz bir ikili var mı?
Bence keşke Türkiye'de parlamentoda yer alan tüm siyasi partilerin liderleri dönüşümlü olarak karşı karşıya gelse ve tartışsa. Yani bu bir program için değil de, süregelen programlar dizisi halinde yayımlanabilse.

Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal'ı en son siz bir araya getirmiştiniz...
2002 yılında Erdoğan ve Baykal'ı ilk ve son kez olmak üzere bir araya getirdim ve o programa hazırlanırken gerçekten büyük stres yaşadım. O dönemde Tayyip beyle aramızda bir yanlış anlaşılma olmuştu. Kendisi seyretmediği ve yanlış bilgilendirildiği bir programla ilgili bana telefon etmiş ve aramızda çok sert bir tartışma geçmişti. Ben bu tartışmanın hemen akabinde ona program teklifiyle gittiğimde hiç tereddüt etmeden kabul etti ve dürüstlüğüme güvendiğini söyledi.
Yayından önceki gün başıma çok komik bir olay geldi. Gece yattım ve rüyamda iki lideri gördüm. Bana dönüp "Uğur bey biz sizin dürüstlüğünüze inandık ve geldik ama beklediğimiz yönetimi bulamadık" diyorlardı. Kan ter içinde uyandım ve bir daha uyumadım. Ertesi gün programdan sonra yaptığım ilk iş liderlerin gözlerine bakmak oldu. Gözlerindeki memnuniyeti görünce içim çok rahatladı.

Uzun konuşan bir konuğu nazik biçimde durdurmanın yolları neler?
Ben bu işi "Efendim size ayırdığımız süre bitti, hatta iki dakika da aştınız, eğer söyleyecekleriniz bitmediyse bir sonraki turda devam edebilirsiniz" diyerek yapıyorum. Son yönettiğim Kılıçdaroğlu-Fırat oturumunda enteresan bir şey yaşadım. Bulunduğumuz oda çok küçüktü ve sadece iki klima vardı. İçeride birçok gazeteci ve milletvekili olduğundan odanın sıcaklığı artmaya başladı. Klimalar tam kameramanların sırtına vuracağı için açtırmak istemedim ve bizim terleyeceğimizi öngören Meclis görevlileri bir kutu kağıt mendil getirdiler.
O sırada aklıma hemen eğer taraflardan biri terler ve mendille alnındaki teri silerken fotoğraflanırsa altına "Kılıçdaroğlu Fırat'ı terletti ya da Fırat Kılıçdaroğlu'nu terletti" yazılabileceği geldi. Hemen kameraman arkadaşlarımdan da özür dileyerek klimaları açtırdım. Kısacası tartışmayı yöneten kişinin görevi bir anlamda gerçeğin tam anlamıyla yansımasını sağlamak.


"En ağır sözleri kendi kan bağım olan biri için söyledim"


Ekibiniz kaç kişilik?
Programına göre ekip de değişiyor. Şu an haber merkezinde 65 kişilik bir ekibiz ama oturumlarda en çok yük benim üzerimde oluyor. Mesela Kılıçdaroğ