RTÜK Başkanı ve üyelerine kovuşturma şoku!
Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesi, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ile üyeleri hakkında kovuşturma izni verdi.
Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesi, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ile Üyeleri hakkında kovuşturma izni verdi. Mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Başkan Dursun ile Başkanvekili Taha Yücel ve suç oluşturan karar ve uygulamalara katılan Üyeler ile hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldırdı.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Başkanvekili Taha Yücel ve suç oluşturan karar ve uygulamalara katılan Üyeler hakkında "görevi ihmal ve kötüye kullanmak, kamu zararına sebep olmak, irtikap ve ihaleye fesat karıştırmak" suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, RTÜK Başkanı ve üyeleri hakkında yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; suç duyurusunda bulunan RTÜK Daire Başkanı-Uzman Denetçisi Dr. Cengiz Özdiker, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararına itiraz etti. İtirazı değerlendiren Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesi, soruşturma dosyası kapsamı, şüphelilerin beyanı, tutanakları değerlendirerek, şüpheliler hakkında ihaleye fesat karıştırmak suçundan dava açmak için yeterli delil bulunduğuna karar vererek, itirazı kabul etti.
Karar, gereği için başsavcılığa gönderildi
Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına karar verdi. Karar oy çokluğu ile alındı. Karara muhalif kalan üye, soruşturma konusunda isnatların soyut iddialarından ibaret olduğunu, böylece kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itirazın reddine karar verilmesi gerektiğini savundu. Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldıran Mahkeme, dosyayı gereğinin yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.
Televizyon yayını izin ve frekans ihalesinin bedelleri düşündürücü
RTÜK Başkanı Dursun ve üyeler hakkında "ihaleye fesat karıştırmak" suçundan verilen suç duyurusu dilekçesinde, RTÜK Başkanı ve üyeleri Ulusal TV ihalesi sonucunda, "RTÜK'e, kamu yönetimine ve kamu yönetimindeki idari, mali ve hukuki disipline" zarar vermekle suçlanmıştı. İhalenin zamanında ve dürüstçe yapılmadığının savunulduğu dilekçede, ulusal televizyon yayın lisansı sıralama ihalesinin kanunun emrettiği sürede yapılmadığı vurgulanmıştı. İhale sonucunda, yayıncılık pazar ortamının şartlarına ve sağlanması gereken asgari kamu gelirine ulaşıldığına dikkat çekilen dilekçede, şu denildi:
"Türkiye'de radyo ve televizyonların el değiştirdiği serbest piyasa fiyatları ile medya sektörüne bakıldığında beklenen gelir az gerçekleşmiş ve bu ihale süreci sonunda devlet, potansiyel kamu geliri sağlanamamıştır. Geçmişte hangi televizyon kuruluşunun kaça satıldığı veya alındığı (el değiştirdiği) büyük ölçüde bilinmekte, yayıncı şirketlerin ihale sonucu elde edilmiş yayın lisansları olmadığı halde televizyon kanallarını alım-satım değerleri kamuoyundan gizlenememektedir. Bir reel gerçekten olarak, Türkiye'de ölçülebilir reklam pastasının yıllık asgari 3 Milyar dolar olduğu ve bir tek yayıncı kuruluşun 500 Milyon dolar civarında el değiştirdiği bir yayıncılık piyasası ortamında, devletin en önemli mali, idari ve hukuki değerlerinden olan televizyon yayını izin ve frekanslarını 10 yıllığına ihale edildiği toplam bedel düşündürücüdür. Gerçekte, çok önemli ve kıt bir kamu kaynağı olan frekans spektrumu için büyük bedeller söz konusudur."
Ulusal-karasal-sayısal "tematik" televizyon yayın lisansı ihalesine eşitlik ilkesinden uzaklaşılıp, fesat karıştırıldığı, bazı kuruluşların da kayırıldığı iddialarının mevcut olduğunun anımsatıldığı dilekçede, ihale sürecinde önce yeterlilik belgesi verildiği sonra da ihale şartnamesinin yayınlandığı, bu durumunda hukuka aykırı olduğu kaydedildi.
Verilen süreden sonra yapılan başvurular kabul edildi
Başvuru süreci tamamlandıktan sonra birçok firmanın ihaleye girmek için yeterlilik belgesi almaya hak kazandığının, buna karşılık bazı TV kuruluşlarının ödenmiş sermaye şartını yerine getiremedikleri için "Ulusal" lisans tipinde başvurularının kabul edilmediğinin kaydedildiği dilekçede, bazı yayın kuruluşlarının ise ödenmiş sermaye artırımını ihaleye giriş için yeterlilik belgeleri hazırlama için verilen sürenin son günü olan 16 Ocak 2013 tarihinden sonra yaptığı ve başvurularının Üst Kurulca kabul edildiği iddialarına yer verildi. Ulusal Karasal Sayısal Televizyon Yayın Lisanslarının, "Genel ve Standart Çözünürlüklü TV Yayın Lisansı, Genel ve Yüksek Çözünürlüklü TV Yayın Lisansı, Tematik ve Standart Çözünürlüklü TV Yayın Lisansı ve Tematik ve Yüksek Çözünürlüklü TV Yayın Lisansı", şeklinde ayrıştırılmasının kamu gelirlerinin sağlanmasında doğru bir yöntem olup olmadığı da tartışmalı olduğunun belirtildiği dilekçede, "Üst Kurulun toplantısında alınan 36 Nolu karara konu yazının İhale Başvuruları İnceleme Komisyonu tarafından değil de bizzat İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanı tarafından yazılması, bazı kuruluşların SD-HD değişikliği yaptığı için ihaleyi 1 Milyon TL gibi bir komik rakama almaları nedeniyle önemli büyüklükte bir kamu zararına sebep olunmuştur" iddiasına yer verildi.
25 milyon TL'lik fark
Standart çözünürlükte ihaleye katılan kuruluş sayısının, ihaleye çıkartılan kanal sayısına eşit olmasının ihalenin tamamı yönünden eşitsizlik sonucunu doğurduğunun ifade edildiği dilekçede, muhammen bedel üzerinden kanalların (toplam 11 kanal) rekabet olmadan satışına sebep olunduğu ve kamunun zarara uğratıldığı kaydedildi. 17 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirilen Ulusal Karasal Sayısal Televizyon Yayın Lisansı Sıralama İhalesi sonucunda, genel yayın türünde standart çözünürlüklü yayın tekniğiyle (T1/SD-G) 11 yayın kuruluşunun, 25 milyon 200 bin TL- 27 milyon 800 bin TL arasında değişen bedellerle lisans almaya hak kazandığının anımsatıldığı dilekçede, "18 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirilen tematik yayın türünde standart çözünürlüklü yayın tekniğiyle ( T1/SD-T) yayın yapacak 11 televizyon yayın lisansı için, 11 kuruluş teklif vermiş ve ihale 1 milyon TL bedelle sonuçlanmıştır. İki ihale sonucunda yaklaşık 25 milyon TL farka bakıldığında önemli parasal bir kayıp bulunmaktadır. Yasayla yayın türü değişikliğine imkan verilmesine ve fiilen de çok sayıda yayıncı kuruluşun yayın türü değişikliği yapmış olması karşısında, ihale sonucunda tematik yayın türünde lisans almış bir kuruluşun genel yayın türüne geçme talebi yasayla teminat altına alınmış ve Üst Kurulca bir çok yayın kuruluşu için uygulanmıştır. Tüm bu uygulamalar karşısında oluşan ihale sonucu, kamu yararı, adalet ve şeffaflık ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir" denildi.