Roni Margulies'ten Ertuğrul Özkök'e: 'Utanç duyup artık bi sus!'
Özkök'ün kendisi için yazdığı "utanın ve susun" cümlesini aynen iade eden Margulies, "Hürriyet gazetesinin eski sayılarını önüne getirtsin, biraz karıştırsın. Sonra da utanç duyup artık bi sussun." yazdı.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Taraf gazetesinin eski yazarı Roni
Margulies'in, Cemaatin Zaman yerine kurduğu gazetelerden Özgür
Düşünce'de yer alan "Bütün Ergenekoncular, bütün Balyozcular, bütün
darbeciler şu anda serbest. Hükümet tarafından serbest
bırakıldılar. Ellerini kollarını sallaya sallaya geziniyorlar. Ben
sizi temin ederim ki, bir araya gelip hükümete karşı darbe planı
yapıyorlardır. Yapabilirler mi, yapamazlar mı, bu başka mesele, ama
planladıklarından kuşkum yok" ifadesini eleştirmişti.
Özkök, "Herkes onların gözünde darbeciydi. Bir tek onlar tertemiz,
pirüpaktı. Hayır kardeşim, sizdiniz kötü olan. Bu kafa yolu açtı
onca kumpasa, onca zulme. Susun artık. Artık sizden beklediğimiz
sadece biraz utanmanız" diye yazmıştı.
Roni Margulies'ten, Özkök'e T24 sitesi aracılığı ile yanıt geldi.
Margulies, "Türk ordusunun şerefli subayları" ve eski bir yayın
yönetmeni başlıklı yazısında Özkök'ün "Doğan Holding yönetim kurulu
üyesi ve yürütme komitesi başkan yardımcısı" olarakbir Holding
yöneticisi olduğunu hatırlattı ve "bir sosyalist olarak" Holding
yöneticilerinin beklentilerini karşılayamayacağını yazdı.
Özkök'ün kendisi için yazdığı "utanın ve susun" cümlesini aynen
iade eden Margulies, "Hürriyet gazetesinin eski sayılarını önüne
getirtsin, biraz karıştırsın. Sonra da utanç duyup artık bi
sussun." yazdı.
İşte Roni Margulies'in yazısından çarpıcı
bölümler:
Hürriyet gazetesinde bir zamanlar çok önemli olan, gazeteyi yöneten
bir adam vardı. Hâlâ yazı yazıyor, ama şimdilerde Doğan Holding
yönetim kurulu üyesi ve yürütme komitesi başkan yardımcısı olarak
işi başından aşkın olduğu için gazeteciliğe, yazarlığa filan pek
vakit ayıramıyor anlaşılan, yazdıkları da pek ciddiye
alınmıyor.
Bu hafta Özgür Düşünce gazetesinin benimle yaptığı (ve T24’te de
yayımlanan) söyleşide, AKP hükümetinin cezaevlerinden salıverdiği
darbecilerin, Ergenekoncuların, Balyozcuların şu anda kuşkusuz yine
darbe planları yapıyor olduğunu söylemiştim. Adam çok sinirlenmiş,
çok üzülmüş. Bir yazı döşenmiş.
Silivri’de “İnsanlar yıllarca boş yere yatırılmış” iken, “Türk
ordusunun şerefli subaylarına atılmadık iftira bırakılmamış...
Donanması denize açılamaz hale getirilmiş” iken, “onca kumpas”,
“onca zulüm” yapılmışken, bizden, yani darbecilerin hapiste olması
gerektiğini düşünenlerden, “artık susmamızı”, “biraz utanmamızı”
bekliyormuş.
Beyefendinin beklentilerini karşılayamadığım ve karşılayamayacağım
için çok üzgünüm. Heyhat, hep böyle oluyor, hiçbir holding
yöneticisinin beklentilerini hiçbir zaman karşılayamıyorum. Hakiki
yöneticiler de, gazeteciymiş gibi numara yapanlar da, bana
baktıklarında hayal kırıklığına uğruyor hep. Sosyalist olduğumdan
mıdır, beceriksizlikten mi, kimbilir, istedikleri gibi olamıyorum
bir türlü.
Yaşım da ilerledi, darbecileri, darbe isteyenleri, memleketin silah
zoruyla yönetilmesini tercih edenleri bundan sonra da memnun
edebileceğimi sanmıyorum. Susmayı veya utanmayı ise, vallahi çok
denedim, ama olmuyor, beceremiyorum.
Şimdi de, korkarım, susmayı beceremediğimi kanıtlamak üzereyim!
Söz konusu holding görevlisi “kumpas” diyor. Ne diyecekti ki
zaten?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm profesyonel mensupları, hepsi,
memleketteki tüm futbol sahalarını kiralayıp hep birlikte ve
kamuoyunun gözleri önünde darbe planları yapsa, sizce bu adam
“Darbe planları yapılıyor” der miydi? Sanmam.
Plan yapmayı filan bir kenara bırakalım. Farazî bir tartışma
yapmaya gerek yok. Bu ülkede epeyce darbe, muhtıra, elektronik
darbe, postmodern darbe filan yaşadık. Bunların herhangi biri
hakkında bu adam tek bir olumsuz laf etmiş midir? Seçilmemiş, eli
silahlı adamların seçilmiş bir hükümeti devirmesinin yanlış
olduğunu söylemek bir yana dursun, ima bile etmiş midir? Etmediğini
biliyoruz. Yönettiği gazetede herhangi bir yazar herhangi bir darbe
hakkında tek bir itiraz, tek bir çekince ifade etmiş midir?
Hayır.
Haydi, darbe meselesini tümüyle bir kenara bırakalım. Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin yaptığı herhangi bir antidemokratik, yasadışı veya
aptalca iş hakkında bu adam tek bir kez “Gık” demiş midir? Örnekler
saymakla bitmez, ama mesela bu adam “LAV silahı” ile “boru”
arasındaki farkı bilir mi? Bilmez. Sincan’da 15 tank sokakta gövde
gösterisi yaptığında rahatsız olur mu? Olmaz. Seçilmemiş
Genelkurmay Başkanı’nın seçilmiş Başbakan’a emir vermesini yanlış
bulur mu? Bulmaz. Tersini yanlış bulur mu? Bulur. Beş yıl Dışişleri
Bakanı olarak görev yapmış bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilmesini
doğal karşılar mı? Hayır, söz konusu kişinin eşi başörtülüyse,
karşılamaz. Engellemeye çalışır mı? Çalışır. Engellemek için
Genelkurmay Başkanlığı sitesinde bir muhtıra yayınlanmasını doğru
bulur mu? Bulur.
Demek ki, kısacası, bu adamla benim aramda tartışılacak hiçbir şey
olamaz. Ben her koşulda, seçilmiş hükümetin yaptığı her şeye fena
halde muhalif olduğumda bile, askere karşıyım. O değil.
Ben halkın istediği hükümeti seçme hakkına, o hükümetin berbat ve
habis olduğunu da düşünsem, saygı gösteririm. O göstermez.
Ben o adam gibilerinin hiçbir şeyi yönetme hakkına doğuştan sahip
olduğuna inanmam. O inanır.
O, kendisi gibi olmayanları, yoksulları, emekçileri, dindarları
küçük görür. Ben, onun gibiler dışında hiç kimseyi küçük
görmem.
Dolayısıyla, bu yazıyı uzatmaktansa, Ertuğrul Özkök’e iki önerim
var.
Birincisi, Amiral Özden Örnek’in günlüklerini şöyle hızla bir
okuyuversin.
İkincisi, Hürriyet gazetesinin eski sayılarını önüne getirtsin,
biraz karıştırsın. Sonra da utanç duyup artık bi sussun.