"RIDVAN'A KIRGINIM BİR TELEFON BİLE ETMEDİ!.." TANJU'DAN OLAY YARATACAK AÇIKLAMALAR!..
Rıdvan Dilmen ile arasında geçen telefon dinleme olayından sonra ilk kez konuşan Tanju Çolak neler söyledi?
Bir maçta en çok gol atan futbolcu unvanını hâlâ koruyan, evinde Avrupa’nın en skorer golcülerine verilen o meşhur ayakkabı ödülünün altını-gümüşü-bronzu bulunan Tanju Çolak geçenlerde bambaşka bir konuyla gündemdeydi. En yakın arkadaşı Rıdvan Dilmen tarafından telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı. Emniyet Müdürlüğü’ndeki günden beri Dilmen’den haber alamayan Çolak şimdi ondan özür telefonu bekliyor. “Ne de olsa en yakın arkadaşım. Boş bir anına geldi herhalde. Kızgın değil kırgınım.
O da özür dilemek için aramaması yüzünden” diyor.
Çolak’la Hisarüstü’nde buluştuğumuzda kendinden fazlasıyla emindi. Dışarıdan bakıldığında ukalalık olarak da algılanabilecek derecede kendini beğenen biri. Aradan geçen
yıllara rağmen kendini zirvede görüyor. Günümüzün yıldız futbolcularından Arda Turan içinse tepki alacağını bilse de yorumu şöyle: “Ona üç yıl biçiyorum. Böyle giderse yok olur.” Çolak’ın en büyük şikayeti hak ettiği değeri görememek. Röportaj sırasında ve fotoğraf çekiminde durmadan insanlarla kucaklaşan futbolcu sitemkar ve sinirli bir tavırla “Bendeki apoletler kimde var? Evime gelsen kupa manyağı olursun ama kulüp yöneticileri ve üst düzey spor gazetecileri beni sevmez. Yorumculuk ya da antrenörlük yaptırmazlar. Nedenini bilmiyorum. Cevabını vereni de alnından öpeceğim” diyor.
Rıdvan Dilmen’in sizi dinlettiğini öğrendiğinizde ne hissettiniz? Çok yakın arkadaşsınız, herhalde şoke olmuşsunuzdur...
Şok geçirdim tabii, geçirmez miyim? Sabahın köründe yatak odamdaki telefon çaldı, açtım karşımda bir ses: “Ben organizeden Şevket. Vatan Caddesi’ne gelmeniz gerek” dedi. Nedenini sorunca da “Merak etmeyin siz müştekisiniz” dedi. Ben bilmiyorum tabii müşteki ne demek. Hemen avukatımı aradım, “Oğlum müşteki ne demek?” dedim. O da “Sen mağdursun abi. Şikayetçi olup olmayacağını soracaklar” dedi. Atladık Emniyet’e gittik. Memur pat diye “Abi Rıdvan Dilmen sizi dinletiyormuş” demesin mi! Başımdan kaynar sular indi, ter bastı. “Olamaz! Emin misiniz?” diye itiraz ettim. “Abi eminiz. Şikayetçi misiniz?” diye sorunca da “Kesinlikle değilim. Burada mı? İyi mi? Onu görmek istiyorum” dedim.
En yakın arkadaşınız sizi gizlice dinletmiş. İnsan sinirlenmez mi? Şikayetçi olmayı hiç düşünmediniz mi?
Rıdvan 16 yaşından beri arkadaşım.
“Tanju benim üç kardeşimden biridir” diye açıklama yapmış birinden bahsediyoruz. Nasıl kızarım, şikayetçi olurum? Can dostum.
Herhalde boş bir anına geldi diyorum.
Durumu öğrenince avukatım Serdar Ölmez’e beni bırakıp onunla ilgilenmesini söyledim.
“Rıdvan Dilmen tanıdığım en akıllı adamlardan biridir”
Olaydan sonra hiç görüştünüz mü?
Ya adam benim hayat arkadaşım, can dostum, yoldaşım. Böyle bir şey yaşanmış, benim açıklamalarımı da görmüş. Şikayetçi olmamışım. Madem bir gaflete düşmüş beni dinletmiş, çıkınca da aramasını beklemem
doğal. Ben olayı kapatmaktan yanayım. Rıdvan’a kızgın değil, kırgınım. Kırgınlığımın nedeni de hâlâ beni aramamış olması.
Dostane bir özür telefonu bekliyorum.
Sizi neden dinletmiş?
Özel hayatıyla ilgili bir duyum aldım ve onu arayıp bir arkadaş olarak uyardım. Dikkat etmesi gerektiğini, yoksa ailesiyle arasının bozulacağını söyledim. O noktadan sonra dinletmeye başlamış ama ne kadar dinletmiş, neleri dinlemiş bilmiyorum. Bu söylediklerimi de Emniyet’te öğrendim. Polis “Biz kıskançlık olarak görüyoruz” dedi. Ben de onlara “Kıskanılacak bir adam değilim ki” diye cevap verdim. Daha fazlasını da konuşmak istemiyorum. Telefon dinletmek bana göre değil. Ne çeteyi tanırım ne de böyle bir işe kalkışmışlığım var. Kardeşim Rıdvan da kesinlikle boş bir anında bu işe karışmıştır. Yoksa tanıdığım en akıllı adamdır, böyle bir hata yapmaz.
Şu an aranızda bir husumet var mı?
Yok canım, ne husumeti. Biz kardeşiz. Zamana bırakalım en iyisi. 30 yıllık arkadaşlıkta ilk kez bu olay yüzünden ayrı kaldık yoksa birbirimizin en kötü gününde yanında olmuşuzdur. Ben, sırf onunla aynı takımda oynamak için Fenerbahçe’ye geçtim yahu.
“Bence bu yıl Fenerbahçe şampiyon”
“Galatasaraylıyım, hatta kongre üyesiyim. Bu yüzden gönlüm Galatasaray’ın şampiyon olmasından yana ama bu sezon Fenerbahçe’yi daha şanslı buluyorum. Bursa dersen muhteşem taraftarı olan bir takım ama bizi Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde temsil edecek kadroya sahip değil. Ozan, Volkan ve Sercan olmadığında ortada takım kalmıyor.”
“Böyle giderse Arda üç yılda yok olur”
Sizi “Devler Ligi” programında izlediğimde fazla hırslı olduğunuzu düşünmüştüm. “Ben yenilmezim” diyordunuz...
Evet çok hırslıyım. Aklıma koyduğum şeyi gerçekleştiririm.
Hayır cevabını kabul etmem.
Hep böyleydim. Çocukken de bu noktaya geleceğimi biliyordum.
“Hakan Şükür başarılı bir forvetti ama yeteneği yoktu”
“Bütün forvetler bencil olmalıdır ama Tanju Çolak fazla şahsiydi” deniyor. Bu eleştirinin nedeni de hırslı yapınız olabilir mi?
Bu eleştiriyi kesinlikle kabul etmiyorum. Forvetler yani golcüler bencil olmak zorundadırlar çünkü onların işi pas vermeden topu kaleyle buluşturabilmektir. Fazla koşmadığım için de eleştirilirdim ama onun da cevabı basit. Fazla koşmuyordum belki ama koşmam gereken noktaya herkesten önce ve hızlı koşuyordum. Bu da yeterliydi.
Sizden sonraki oyuncuları düşündüğünüzde en az benim kadar iyiydi diyeceğiniz biri var mı?
Hakan Şükür güzel şeyler yaptı. Gol sezisi olmayan bir kardeşimizdi ama yine de yaptıklarını takdir ediyorum. İyi bir forvetti, tanrı vergisi bir yeteneği yoktu. Şimdikileri sorarsan da hiç yok. Şu an oynayan da yok gelecek vaat eden de.
Arda için ne düşünüyorsunuz? Taht onun mu artık?
Bir yıl kadar önce “Arda yıldız futbolcu değil” diye bir açıklama yaptım. Feci tepki topladı, “Çekemiyor” dendi. Şimdi bak bakalım kim haklı? Çünkü o gün de söylemiştim şimdi de söylüyorum, basın Arda’yı çok abarttı. Türkiye’de uzun zamandır yıldız futbolcu beklentisi vardı, o boşluk Arda ile doldurulmaya çalışıldı. Çocuğun yürüyüşü değişti yahu. Bir anda
“Ne oldum” oldu, pembe dünyalarda yaşamaya başladı. Şu an bakın Arda’ya antrenman eksiği var, kilo fazlası var. Konsantrasyon dersen hiç yok. Böyle devam ederse maksimum üç yılda yok olur gider. Ona üç yıl ömür biçiyorum.
“Arda yıldız değil” diyorsunuz. Yıldız futbolcu kimdir?
Yıldız futbolcu Messi’dir, Alex’tir, Baros’tur, Ronaldo’dur. Kısacası yıldız skor tabelasını değiştiren, takımını sırtlayan kişidir. Golcüdür. Oysa
Arda öyle değil. Tamam, yetenekli bir çocuk ama yıldız değil. Yıldız dümdüz kaleye koşar ve golünü atar, sahada yanlamasına gidip oyunu ağırlaştırmaz, kolaya kaçmaz.
“Ben Tanju Çolak’ım; bir telefonla Aziz Yıldırım’a, Adnan Polat’a ulaşırım”
Sizin döneminizdeki futbolcuların çoğu ya yorumculuk ya da antrenörlük yapıyor. Sizin de denemeleriniz oldu ama devam etmediniz. Neden?
Futbolu 30 yaşında bırakmak zorunda kaldım. Yanlış kişilerle tanıştım ve cezaevine girdim. Çıktığımda da devam edemedim. Hem kondisyon hem de psikolojik açıdan kötü durumdaydım. Ayrıca insanların tepkisinden korktum çünkü çok duygusal bir adamım. Her şeyden etkilenirim. En ufak bir lafla incinirim. Hani cezaevine giren insanlara farklı bir gözle bakılır, biraz mesafeli durulur, şüpheyle yaklaşılır falan ya bunların benim de başıma geleceğini sandım ama çok yanılmışım. Halk beni sahiplendi. Hiçbir zaman “Sen de böyle böyle yapmıştın” diye üzerime gelmediler. Beni bu ülkede sahiplenmeyen bir tek “A plus” kitledir. Kulüp yöneticileri ve üst düzey spor gazetecileri beni sevmezler.
Neden?
Bilmiyorum. Bunun cevabını vereni yemin ederim alnından öpeceğim. Piyasanın tu kaka çocuğu benim nedense. Cezaevine girdim diye mi? Birileriyle aşk yaşadım diye mi? Bilemiyorum. Belki de biat etmediğim, nabza göre şerbet vermediğim, sevecen ve sıcak bir adam olduğum içindir. Kim bilir? Hak ettiğim değeri görmüyorum. Bendeki apoletler kimde var? Evime gelsen kupa manyağı olursun. Aldığım ödüller belli. Ayrıca bu kadar kötü bir adamsam halk beni neden bu kadar çok seviyor? Sen gördün bugünkü sevgiyi.
“Aklımdan geçeni cesurca söylediğim için beni televizyona çıkarmıyorlar”
Fanatik’te yazarlık yapıyorsunuz ama...
Evet çünkü Necil Ülgen bana inanıyor. Maç ve İddaa yorumları yapıyorum. Bir yorumcu olarak farkım da gördüklerimi söylüyor olmam. Aslan gibi yüreğim var. Diğerleriyse günü kurtarayım, şununla bunla ilişkimiz bozulmasın, kötü olmayalım diyerek yorumluyorlar. Bir de beni cesur olduğum, aklımdan geçeni söylediğim için televizyona bile çıkartmıyorlar.
Yasaklı gibiyim ya! Çok da umursamıyorum aslında bakma sen!
Vız gelir tırıs gider, önemli olan halkın tepkisi. Yoksa ben yorum yapmayı mı bilmiyorum? Konuşmayı mı beceremiyorum? Zaten önüne gelen futbol yorumcusu olmuş. Bu işler bu kadar kolay mı? Futbol oynamayan onun ruhunu bilemez. Sahada ter akıtmayan oyunun psikolojisini anlayamaz. Ben şimdi kalkıp “Doktor olacağım” desem millet ne der?
Bir dönem menajerlik de yaptınız. O işi neden bıraktınız?
Bıraktım çünkü günümüzde futbolcular enteresan varlıklar olmuşlar. Çok çabuk adam satıyorlar. Adam bize menajerliğini vermiş, bir bakıyorsun başka kulüplerle oynaşıyor, sözler veriyor. Ya da yüzde 10’luk komisyonu kesmeye çalışıyor.
Oysa bir düşünse karşısında Tanju Çolak var. Bir alo ile Aziz Yıldırım’a, Adnan Polat’a ulaşabilecek biri var yani. Onun bu konumundan faydalanacağına ufak hesaplar peşinde koşuyor. Menajerlik payını vermemek için taklalar atıyor. Bunları görünce midem bulandı bıraktım. Şimdi okuldan mezun olacak öğrencilerime menajerlik yapacağım. Onları bizim kuşağın kurallarıyla yetiştiriyorum. Sözünün eri futbol âşığı adamlar olacaklar. Ben de onlara sahip çıkacağım.
“Hülya Avşar’la ilişkimiz adeta üzerimize yapışmış bir gömlek gibi”
Futbolcular genellikle güzel kadınlarla, manken ve oyuncularla aşk yaşıyorlar. Bunun nedeni ne?
Bunu kadınlara sormak lazım. Bizi tercih eden onlar. Bana sorarsan nedeni güç.
Sadece maddi anlamda güçten bahsetmiyorum. Futbolcular manevi olarak da dikkat çekici adamlardır. Bir kadını taşımasını, mutlu
etmesini iyi bilirler.
Bu durum “Futbolcular çapkındır” gibi
bir düşüncenin doğmasına neden olabilir. Mesela siz çapkın mıydınız? Çapkın mısınız?
Ben hiçbir zaman çapkın olmadım. Sadece kendine çok güvenen bir adamdım. Hâlâ da öyleyim. Kadınlar konusunda hiç tercih edilen olmadım, hep ben tercih ettim. Nereden geldiğimi, gücümü, kariyerimi biliyorum. Kadınların özgüvenlerini bana doğru çekmenin yollarını, onların nelerden hoşlanacaklarını,
nasıl mutlu edileceklerini de. Ama artık bu konular bana çok uzak. 10 yıldır sakin bir hayatım var. Enerjimi çocuklarıma, işime
ve evime harcamayı tercih ediyorum.
Hülya Avşar ile yaşadığınız ilişki hâlâ unutulmadı ama...
Üzerinden 19 sene geçti, dile kolay. Bu saatten sonra bu konuda konuşmak ne ona ne de bana fayda getirir. Ama unutulmadığı doğru, sanki onun da benim de üzerimize yapışmış bir gömlek gibi. Ama şimdi onun çok mutlu bir beraberliği var. Benim de hayatım ortada.
Evliliğiniz o büyük krize rağmen devam ediyor. Nedir bunun sırrı?
O günleri atlatmamız eşimin başarısıdır.
Beni sevmekten vazgeçmedi, evliliğimize saygı duydu ve bizi sahiplendi. Bu her kadının
yapacağı bir şey değil, bu yüzden onun gibi bir karım olduğu için çok şanslıyım.
“Türkiye’nin birçok yerinde futbol okulları açacağım”
Şu an geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Hiç para kazanmıyorum desem yeridir. Samsun, İzmir, Kıbrıs ve İstanbul’da okullarım var. Bu, Türkiye’de şimdiye kadar hiçbir futbolcunun yapmadığı bir proje. Amacım küçükken sahip olamadığımız imkanlara şimdiki çocukların sahip olması, geleceğin Tanju’larını, Rıdvan’larını, Metin’lerini yetiştirmek. Türkiye’nin birçok yerinde okullar açacağım. Okullarımın cüzi bir ücreti var. Onunla da teknik ekibin masrafları karşılanıyor. Amaç ticaret
değil yani. Bunun dışında İzmir’de içinde
bowling, spor salonu, buz pateni pisti olan büyük bir spor kompleksim var. Aynını önümüzdeki sene Ataşehir’de açacağım. Bütün bunları Tanju Çolak adını yaşatmak için yapıyorum. Madem memleketin tu kaka çocuğu deyip, yorumculuk ve teknik direktörlük yaptırmıyorlar...
“Oğuz’la 10 numara kavgasında haklıydım”
“Fenerbahçe’de oynarken Oğuz’la yaşadığım ‘10 numarayı kim giyecek?’ tartışmasında haklıydım. Üzerinden uzun zaman geçti ama
o formadan feragat etmiş değilim. Türkiye’nin yıldızıyım, tabii ki 10 numarayı giyeceğim.”
Pelin Çini / milliyet.com.tr