27 Haz 2010 13:10 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:25

RIDVAN DİLMEN MİLLİYET'TEN NEDEN AYRILDI? SABAH'TA NE ZAMAN YAZACAK?

Rıdvan Dilmen, Sabah'ta yazma kararını, NTV'den aldığı parayla ilgili merak edilenleri anlattı.

Rıdvan Dilmen artık Sabah'ta

Bu bir 'hoşgeldin' röportajı! Sahaların ve spor piyasasının en ünlü isimlerinden Rıdvan Dilmen, ağustostan itibaren SABAH'ta yazmaya başlıyor. "Artık burada yaşlanırım ben," dedi; içini döktü...

Lise yıllarından başlar benim Fenerbahçeliliğim... Oğuz Çetinli, Aykut Kocamanlı, 'Şeytan Rıdvanlı' dönemlerdi. Hele Rıdvan... Hangi Fenerbahçeli için efsane değildi ki! Dergilerden çıkan posterleri odamın duvarlarını süslerdi. Yıllar geçse de üzerinden; Rıdvan 'efsane futbolcu' olarak kalmayı başardı. Hem de ilginçtir; sadece Fenerliler için değil, tüm futbol camiası için geçerli bu. Çeşitli zamanlarda bir araya geldik, bir çok kez de röportaj için sözleştik Rıdvan'la ama olmadı. Kısmet onun SABAH'a geleceği zamanaymış meğer. Spor camiasında, tüm takımların taraftarlarının görüşlerine çok değer verdiği, objektif yorumlarına güvendiği Rıdvan Dilmen, 1 Ağustos'tan itibaren SABAH Spor'da yazmaya başlayacak. 'Yılın en büyük transferi' söz konusu olunca; daha fazla bekleyemedim, "Haydi şu 'efsane olan' röportajı yapalım," dedim. Tamam, röportajı yaptık da... Üç gün boyunca süren yağmurlar yüzünden dışarı çıkıp da iki kare fotoğraf çektiremedik! Oysa ne mizansenler üretmiş, ne ilginç fikirler bulmuştuk. En sonunda, ekin basılmasına ramak kala Rıdvan'ın ofisinde ve ofisin bahçesinde bir banka tünedik... Bu, Rıdvan'a 'hoşgeldin' röportajımız bir nevi. Ama onu burada çok farklı işlere imza atarken görecek, çok sürprizlerle karşılaşacaksınız. Çok yakında...

- Hoşgeldiniz SABAH'a! Ne zaman başlıyor yazılarınız?
- Hoşbulduk. Ağustos başında.

- Yazı yazmaya ilk Milliyet'te başladınız bildiğim kadarıyla... Toplam kaç yıldır oradasınız?
- Evet, yedi-sekiz yıl bitti. Problemim de yoktu, mutluydum. Necil Ülgen ve Cem Şengül'le çok iyi çalıştık. Ben öyle sağa sola giden adamlardan değilim. Ama bu kez öyle gerekti, artık SABAH ailesine katılıyorum. Herhalde burada yaşlanırım artık... (gülüyor)

- Ne oldu da sekiz yıldır istikrarlı şekilde yazdığınız yeri bıraktınız?
- Milliyet'le hiçbir problemim olmadı, hepsine teşekkür ederim. Sadece değişiklik istedim kendimle ilgili. Serhat Albayrak'la yaptığımız görüşmemden de çok pozitif enerji aldım. Buluştuk; sohbet esnasında, 2015'e kadar NTV'yle sözleşme yaptığımı söylediğimde, 'Gel, biz de beş sene sözleşme yapalım,' dedi. İşin ekonomik kısmı ve anlaşma süresi, yemin ediyorum beş saniye sürdü.

- Son yaşadığınız olaylarla ilgili bir rahatsızlığınız mı oldu?
- Hayır hiç ilgisi yok!

- Dinleme olayında, adı sizinle anılan kişinin Milliyet'teki işinden çıkarılması medyaya yansıdığında, 'Gerekçe bensem ayrılırım,' demiştiniz...
- Ama oradan yüz kişi çıkarıldı; benle hiçbir alakası yoktu.

- Neden ekonomik mi o zaman?
- 'Ekonomik değil' demek doğru olmaz ama olaylarla ilgisi yok! Sadece çok fazla üzerime gelinen bir dönemde; bu haberlerin orada da çıkması garibime gitmişti açıkçası, ilginçti. Serhat Bey'le konuşmam ve onun verdiği elektrik de, bana, geleceğim için çok ümit verdi, değerlendirdim.

- Yani alınganlık var mı?
- Alınganlık var ama kızgınlık yok; sebep de bu değil. Değişiklik istedim.

- Hayatınızda kolay kolay değişiklik yapan biri misiniz peki?
- Ben Fenerbahçe'de uzun yıllar oynadım ve orada bıraktım. Dört yıl Lig TV'de çalıştım, daha sonra NTV'ye geçtim. Benim için çalışma ortamındaki rahatlık çok önemli; üçe beşe bakmam! Bir kanalda 11 sene kalınır mı ya? Benim altı yıllık anlaşmam bitti NTV'yle; şimdi beş yıl daha anlaştık. Dile kolay...

- NTV'den aldığınız ücretle ilgili, 'yıllık beş milyon dolar' gibi astronomik rakamlar konuşuluyor. Piyasada en yüksek ücreti siz mi alıyorsunuz?
- Hayır, onu şöyle anlatayım; bu iş de futbolculuğa benziyor... Nazilli Sümerspor'da futbola başladım, para kazanmadım. Muğlaspor'da oynadım para kazanmadım. Boluspor'a gittim, o günkü şartlara göre eh işte, az biraz kazanmaya başladım. Sonra Sarıyer'e transfer oldum, eskisine göre daha fazla kazandım. Fenerbahçe'ye geldim ama Fenerbahçe'de başarılı olduktan sonra en çok kazanan futbolcu oldum o yıllarda, Tanju'yla birlikte. Bu dünyaya gelirsek... Lig TV'de, hatırlamıyorum tam ama, ortalama 100 milyar falandı aldığım para. Mesela 70'le başlamıştır, yüze çıkmıştır, 120'ye çıkmıştır, 150'ye çıkmıştır. NTV'ye ilk gittiğimde 250 bin dolara gittim. Ekrandaki beşinci yılımdı. İki yıl sonra rakamımı 500 bin dolara çıkardılar. Yani kendimi ispat ettikçe para kazanmaya başladım. Biraz da ukalalık yapayım madem öyle; TV piyasasını yükseltiyorsam herkes de bana dua etsin! Benim aldığım para konuşuldukça, herkes fazla para isteyebiliyor hiç değilse.

- Ekranın en iyi yorumcularından olduğunuzu herkes kabul ediyor zaten, kimsenin lafı yok size!
- Bu sezon NTV'den alacağım para yorumculuk dünyasının tavanı olacak herhalde, çok teşekkür ediyorum kendilerine. Ama 5 milyon dolar falan değil, sallıyorlar! İnsanların algılayamadığı bir şey var; istesem, bugün televizyon dünyasından kazandığımın fazlasını antrenörlükten kazanırım. TV'den 10 lira alıyorsam, 20 lira antrenörlükten alırım. Bugün ekrana çıkıp 'Antrenörlük yapmak istiyorum,' desem, sabah sekiz tane kulüpten teklif gelir...

- E neden yapmıyorsunuz?
- Ben deneme yaptım. Bu saatten sonra yapmayacağım da demiyorum, yapacağım ama doğru bir ortam olursa antrenörlük yaparım ancak!

- Del Bosque'nin sözleşme fotokopisi varmış elinizde. Onun gibi bir sözleşme mi istiyorsunuz, şartlarınız mı ağır yani?
- Evet öyle bir şey ama bunu kabul etmezler (gülüyor). Şunu söylemek istiyorum; 'Rıdvan'a bak, ne büyük para alıyor,' dedikleri zaman bir duracaklar. Çünkü siz onu söylerken başka alternatifiniz yok, benim var! Ben bu işi bir de sahada yaparım, bir lira alıyorsam iki lira alırım. O yüzden rahatım o konuda.

EKRAN BENİ SEVİYOR AMA...
"Acun (Ilıcalı) hep der ki bana, 'Abi ekran seni çok seviyor.' Gerçekten de televizyonda, üç saat çok rahat program yaparım, hiç de heyecanlanmam, sakin sakin anlatırım, konuşurum. Ama başka bir kamerada, sahnede asla oynayamam. Ezel dizisi 10 dakika konuk oyuncu yapsa beni, oynayamam! O başka bir oyun, başka bir sanat..."

Daha bilgisayarda 'a' bile yazmadım!

- Futbol ve antrenörlük hayatı bitince, size ilk kez 'Gel yazı yaz,' diyen kimdi?
- Biz geleneğe uyduk aslında... Eski futbolcu ne yapar; ya antrenörlük yapar, ya yazı yazar! Fanatik ve Milliyet'te ortaklaşa başladım, Necil Ülgen istemişti. Televizyona da Şansal Abi (Büyüka) ve İlker Yasin'le başladım.

- Yazı yazmak sancılı oldu mu?
- Şimdi yedi yıl önce yazdığım yazılara bakıyorum, beğenmiyorum! Yenilemişim kendimi, onu fark ediyorum. Benim bir tarzım var; ekranda da öyleyim, şu anda nasıl konuşuyorsam öyle yazıyorum. Televizyonda da şu an konuştuğum gibi konuşuyorum. Editör tabii çok önemli... Bugüne kadar tek kelimem çıkarılmadı, değiştirilmedi. Mutlaka SABAH'ta da bana çok iyi bir editör vereceklerdir.

- Telefonda mı yazdırıyorsunuz yazıyı?
- Evet. Ben hayatımda bilgisayar falan kullanmadım. Daha bilgisayarda 'a' bile yazmadım ben! - Aa öyle mi? twitter'daki Rıdvan Dilmen siz değilsiniz o zaman! - Ben twitter'ın anlamını bile bilmem!

Mourinho antrenörlük işini ne kadar biliyorsa Ertuğrul Sağlam da o kadar biliyor!

- Sezon boyu 'Böyle lig olur mu?' diye şikâyet edildi. Lig başarısız mıydı gerçekten? Arka arkaya transferler patlatılıyor, yabancı hocaların biri geliyor, diğeri gidiyor, para akıtılıyor ama kimse tatmin olmuyor hiçbir şeyden...
- Tatminsizlik değil, insanlar mutsuz bence! Mutlu olmayı da pek ister bir havamız yok zaten; biz negatif şeylerle besleniyoruz. Dünya Kupası için de 'Çok zevksiz bir Dünya Kupası,' diyorlar. Dört yıl önceye dönün, yine aynı cümleleri duymuşsunuzdur, ondan dört yıl önceye dönün, 'Nerede eski Dünya Kupaları...' demişlerdir. Mesele şu; futbol zorlaştı. İnsanlar futbolu çok iyi bildiğini zannediyor ama bilmiyor, futbolun zor oyun olduğunu anlamıyorlar, o yüzden zor oyunda da bazı hünerleri göremiyorlar. Oysa lig, geçtiğimiz sezon müthiş kaliteliydi bana göre...

- Nesi kaliteliydi?
- Kaliteyi sadece Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş yaratmadı; Anadolu kulüplerimiz de yarattı. Türk teknik adamlar çok yenilediler kendilerini... Ama bu durum kimsenin işine gelmiyor; Galatasaray kötü gidince 'kalitesiz lig' diyorlar, Fenerbahçe şampiyon olmayınca 'kalitesiz lig' diyorlar.

- Ligin başarısı üç büyüklerin başarısına endeksli yani?
- Tabii, eskiden kebaptı! Şimdi Anadolu'da çalışan tüm antrenörler çok iyi. Artık kolay kolay onları yenemiyorsunuz! Burada büyük takımların transfer politikalarının yanlışlığı gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Ciddi paralarla kötü takımlar yaratılıyor. Aslında Avrupa'da başarılı olabilecek bütçeye sahibiz...

- Evet, futbolla ilgili oldukça yükselen bir ekonomi var, ancak bu durum ligin başarısıyla, kalitesiyle doğru orantılı mı acaba?

- Bir futbol ekonomistinden dinledim; bütçe arttıkça borçlanma daha da çoğalıyor. Niye? Çünkü rahat rahat harcıyorlar, üstelik fazla hata yapıyorlar. Öte yandan, büyük takımlarımız futbol takımlarını iyi kuramadığı gibi, Anadolu'daki cevherleri de görmüyor...

- Niye dünya kadar para verip yurtdışından adam getiriyoruz inatla? Üstelik bir sezon dayanabiliyoruz, sabır da yok!
- Ben de anlamadım! Benim yabancı düşmanlığım falan yok, yabancı eğitmen gelsin, hocalar gelsin, iyi oyuncular gelsin ama inanın bizimkiler de kendini çok yeniledi. Çok teknik olacak ama kimsenin söylemediği bir şeyi söyleyeyim; Fenerbahçe en çok duran toptan gol atan takımdır, yani kornerden gol atan takımdır. 'Bu sene az atıyorlar,' diyorlar. Korneri atan oyuncu kim? Eskiden Alex'ti, şimdi de Alex. O zaman kim vuruyordu kafayı? Servet, Tomas falan. Şimdi Lugano gibi, Bilica gibi oyuncular. Şimdi neden az atıyor biliyor musunuz? Çünkü artık tedbirini alabilecek, bu golü önleyebilecek yetenekte antrenörlerimiz var Türkiye'de. Dünya standartlarına uygun kalitedeler.

- Yabancı hocalardan daha mı iyiler yani?
- Belki yabancı hocalarla fark vardı aralarında ama Fatih Terim o farkı kafalarına vurdu kırdı, 'Durun, bir dakika, biz de varız burada!' dedi. Şimdi fark kapandı. Ertuğrul Sağlam'ın başarısı inanın tesadüf değil. İddia ediyorum, Mourinho ne kadar biliyorsa Ertuğrul Sağlam da o kadar biliyor bu işi. Tolunay Kafkas, Bayern Münih teknik direktörü kadar antrenördür.

- Beşiktaş'a Schuster'i, Milli Takım'a Hiddink'i getirmek belki daha havalı oluyordur ama kulüp başkanlarının sabırsızlığının nedeni nedir? Bir sezon bile dayanamıyorlar...
- İhaleyi bırakmak için! - Ne demek o? - Başarısızlığın ihalesi birine bırakılacak! 'Ben değilim' diyor özetle. Uzun vade yabancıyla değil yerliyle yapılmalı bence. Bunun için de göğüs gereceksin herkese karşı. Hep Alex Ferguson örneğini veririz. Alex Ferguson 20 küsur senedir orada ama İngiltere'deki şampiyonluğu yüzde 50 değildir belki de. (24 yılda 11 şampiyonluk) Ama hep ne deriz; 'Alex Ferguson istikrar abidesidir.' Fenerbahçe 20 yıl Aykut Hoca'yı getirsin, o sürede yedi şampiyonluk yaşasa 'başarısız' derler.

Rıdvan'ın 'en'leri

- En son okuduğunuz kitap?
- Futbolla ilgili; Yetenek diye bir kitap okudum.

- En son izlediğiniz film?
- Unuttum.

- En son aldığınız/dinlediğiniz albüm?
- Serdar Ortaç; beğendim.

- En sevdiğiniz yemek?
- Ayırt etmem ama ille seçeceksem klasik olacak ama kuru fasulye.

- Sizi en çok üzen eleştiri biçimi?
- Abartı... Yani hata yapabiliriz ama bu hatayı abartılı şekilde anlatmak gereksiz.

- En son ne zaman ağladınız?
- Ezel'i izlerken! Ali yaralı şekilde Ezel'in kucağında yatarken, aralarındaki duygusal konuşmaya salya sümük ağladım.

- En son ne zaman kahkahalarla güldünüz?
- Ben hep gülerim. Antrenörlük kursunda çok güldüm en son. O 19 futbol adamıyla çok mutlu oluyorum.

- En zayıf noktanız?
- Hayır diyemiyorum, bayağı bir zayıfım bu konuda.

- En yakın dostunuz?
- Köyceğiz'de yaşıyor, Haydar Abi.

Ben kimseyi dinlemedim

- Telefon dinleme işinde gerçek nedir?
- İş yargıda şu an, o yüzden tek cümle söyleyeceğim: Ben kimseyi dinlemedim!

- Neden adınız geçti o halde?
- Bakın; daha önce de şike mevzusu çıktı benle ilgili. Ben ne yaptım? 'Savcılığa kendimi ihbar ediyorum,' dedim. Bu kez ne yaptım? Çıktım televizyona; 'Çok şükür, oyunculuğumdan çok kişiliğime güvenen insanları mahcup etmedim, mutluyum. Ancak keşke doğru adamlarla takılsaymışız,' dedim. Şu anda iddianame hazırlanıyor, konuşamam. Ama söz; her şey bitsin, her şeyi bir bir sana anlatacağım.

- Tanju'yla görüşüyor musunuz peki?
- Hayır görüşmüyorum.

- Böyle zamanlarda, kişisel iletişiminizde hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?
- Bu hataları sadece bugün değil, her zaman yapıyoruz ama farkında olmadan... Keşke yapmasak! Hiç tanışmamam gereken insanlarla tanışmasam keşke. Benim telefonum herkeste var; beni arayan belki de yargılanan biri, bilemiyorsun ki bunları... Hata yapmışsam, hep farkında olmadan yaptım, özür dilemesini de bilirim. Beni üzen, kıran ne biliyor musun? - Ne? - Hayatımda hiç kimse için kötü düşünmedim, kötü konuşmadım ama bir şike olayında adım geçti diye, bu dünyanın insanlarından, 30 yıllık arkadaşlarımdan yanlış gördüm! Adamın biri çıktı, şike skandalı diye sahte bir evrak düzenledi. Beni acıtan onu hazırlayanlar da değildi, bunu bana sorduğu halde haber yapanlardı! 30 yıllık arkadaşıma soruyorlar, 'Saçmalama' cevabı alıyorlar; Mahmut Özgener'e soruyorlar, 'Rıdvan'ın R'si bile geçmiyor' diyor, ona rağmen haber yapıyorlar. Çünkü inanmak istiyorlar! Bunlara üzülüyorum ben işte...

Maradona olsun yeter ki!

- Gerçekten de tarihin en kötü Dünya Kupası mı ve kimi kupaya yakın görüyorsunuz?
- Dünya Kupası öncesi şöyle bir tahminde bulundum; favori İspanya, ikinci favoriler Brezilya, Arjantin. Artık tek maçlara geliniyor, gün gün maçta favori bile elenebilir, o yüzden 'Favorim şudur,' diyemiyorum. Şu ana kadar çarpıcı takım Arjantin, Brezilya, Hollanda geldi bana.

- Şu ana kadar yıldız futbolcu kim Dünya Kupası'nda?
- Messi, başka da hiçbir şey yok! Hepsi birbirine yakın oyuncular, Messi ise uçurum.

- Maradona'yı takım elbiseyle saha kenarında izlemek peki?
- Maradona'nın ben eşofmanını da seviyorum, takım elbisesini de ya! O, sahanın içinde olsun yeter ki... Maradona herkes gibi, benim de idolümdür.

Demirören, Çarşı grubu kadar Beşiktaşlı geliyor bana

- Fenerbahçe'deki teknik direktör krizine ne diyorsunuz?
(Bu soru, Daum kulüp tarafından gönderilmeden önce soruldu.) - Fenerbahçeli olaylardan dolayı üzgün. Mutlaka başkan bir şeyler düşünüyordur ama kulübün parasını da düşünüyor. Biz çok içinde olmadığımız için bilemiyoruz ama ben bir tek Aykut Kocaman'ın yıpranmadan bu işin başına geçmesinden yanayım. Bu saatten sonra Daum'la olmayacağı kesinleşti. Çünkü o kadar yıpranıldı ki... Fenerbahçe şunu bilmeli ki, Aziz Yıldırım çok büyük işler yapmıştır bu kulüp için, hata da yapacaktır. Yıldırım'ın Fenerbahçe kulübü içinde ciddi bir kredisi vardır, 'Daum konusunda hata yaptım, parasını da verdim, gönderdim,' demeli; bitti! FB bunu sindirir. Ama Fenerbahçeli'ye 'Oraya gönder, dokuzda mesaiye git, kokain bilmem nesi...' durumları uymaz.

- Niye parayı verip yollamak konusunda bu kadar direndi?
- İçi acıyor herhalde bu paraları vermeye. Acımasın! Fenerbahçeli bunu bir şekilde telafi eder. Ben bir Fenerli olarak geleceği düşünür, 'Gönderirse göndersin,' derim.

- Demirören'in 'Türk futbol tarihinin en büyük transferi' dediği Beşiktaş'ın transferi Quaresma için yorumunuz?
- Evet, önemli bir oyuncu aldılar. Türkiye'nin en iyi transferi değil ama Beşiktaş tarihinin en önemli yabancısı diyebilirim.

- Borç batağındaki Demirören'i kurtarır mı bu transfer?
- Ben Yıldırım Demirören'e yönetici anlamında 'başarısız' diyebilirim belki ama, onun müthiş bir Beşiktaşlı olduğunu düşünüyorum. Çok özverili çalıştığını düşünüyorum; hata yapıyorsa da masumane yaptığını düşünüyorum. Yıldırım Demirören, açıkçası Çarşı grubu kadar Beşiktaşlı geliyor bana.

- Milli Takım'ın başında Hiddink başarılı olur mu?
- Hiddink'in talebesiyim ben, Fenerbahçe'de onunla birlikte çalıştım. Çok düzgün bir adam...

- Düzgün olmak yeter mi bu iş için?
- Antrenör için en önemli şey odur! Antrenörlerin bilgileri üç aşağı beş yukarı aynıdır, o yüzden futbolcular antrenörlerin düzgünlüğüne bakarlar önce. Bir şansı da şu; enkaz almadı, iyi bir Milli Takım aldı. Dünya Kupası'na gidemedik belki ama Fatih Terim çok ciddi bir sermaye bıraktı geriye.

- Arda gitmeli mi kalmalı mı?
- Arda'yı oyuncu olarak da insan olarak da çok seviyorum. Bir kere çok şeker bir çocuk. Bir Fenerbahçeli olarak, Galatasaray'da oynaması da çok hoşuma gidiyor. Oraya çok iyi uydu, Galatasaray'a yakıştı. Türkiye'de başka kulübe gitmesin. Avrupa'ya gidecekse de çok önemli bir kulübe; yani Manchester United, Barcelona, Real Madrid gibi takımlara gitsin, oralarda daha iyi oynar.

- Genç bir oyuncunun üzerine bu kadar gidilmesi neden?
- Doğal ya... Hepimizin başından geçti. Bence Arda Galatasaray kaptanlığını ve Galatasaray oyunculuğunu; giyimiyle, kuşamıyla, sevgilisiyle gayet iyi taşıyor üzerinde. Ben ona her şeyi yakıştırıyorum.

- Peki Bursaspor tekrar şampiyon olur mu, başarısı tesadüf müydü sizce?
- Tesadüf değildi ama bundan sonra zor olur gibi geliyor. İlk dörde de girse benim gönlümde şampiyon olur artık. Yani ilk beşin takımı olsun, Sivas'ın durumuna düşmesin isterim.

Şeytan lakabını sevmiyorum

- Şeytan lakabını kim taktı size?
- Antrenörüm oyunumdan dolayı taktı ama sevmiyorum bu lakabı. 'Rıdvan buraya,' diye bağırdıkları zaman gidiyorum, 'Şeytan buraya,' dedikleri zaman bakmıyorum bile (gülüyor).

- Neden sevmiyorsunuz?
- Allah'ın sevmediği şeyi ben niye seveyim ki!


Şirin SEVER / SABAH