Reza Zerrab, ABD’ye gitmeye nasıl ikna oldu?.. “İltica” mı vaat edildi?..
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Reza Zerrab’ın ABD’ye nasıl ve niçin gittiğine dair kendi “Alternatif Senaryo”sunu yazdı…
Efendim; istihbarat örgütleri çok ilginç yapılardır. Gerçekten
profesyonelce çalışan hiçbir istihbarat örgütü langur lungur
operasyon yapmaz. O operasyonu inceden inceye planlarlar. Bilhassa
operasyon yapılacak kişinin üzerine hassasiyetle yoğunlaşırlar. Bu
sadece onun siyasi ve iş ilişkileri, ailesi, çevresi, geçmişi, vb
ile ilgili sınırlı kalmaz. Hakkında ulaşabildikleri tüm bilgileri
didik didik ederler!
Belki de bunlardan daha önemlisi onun “psikolojik profili”
çıkarırlar ve “kişilik analizi”ni yaparlar. (Bu yöntem ayrıca
dünyadaki tüm liderler için uygulanır, o yönde özel dosyalar
tutulur.) Bilhassa FBI bu konuda uzmanlaşmıştır. Bu alanda
seri katillerin profilini çıkarma çabaları esnasında
yetkinleşmişlerdir.
Buradan hareketle hedefteki kişinin hangi durumda, nasıl tepki
vereceğini anlamaya çalışırlar. Bu onlara o kişinin nasıl
yönlendirileceğini, hangi tuzaklara çekilmesinin daha kolay
olacağını hesap etme imkânı verir. Nelere yatkın olup olmadığı
anlaşılır. (Örneğin öfkeli veya çabuk korkan biri etkiye daha
çok açıktır.) Ayrıca o duyguları ajite edilerek sakin düşünme
yeteneği dumur edilir, daha kolay “tava getirilme” yolları
aranır. Bunu engellemenin tek yolu onların beklemediği, tersine
tepkiler vermektir.
Her tür ilişkisi, zaafları, korkuları, açıkları, güçlü ve zayıf
olduğu yanları mercek altına alınır. Böylelikle bir “kişilik veri
tabanı” oluşur. Ondan sonra bu işte uzmanlaşmış “psikolojik
profilciler” devreye girerek, verileri titizlikle inceleyip bir
anlamda onun “etki-tepki haritası”nı çıkartırlar. Varsa hazır
korkuları işlenir yoksa “suni korkular” yaratılıp, arzulanan yönde
kışkırtılır.
REZA ZERRAB’A DA AYNI “YÖNTEM” UYGULANDI: KORKULARI
KAŞINDI!..
Şimdi bu girişi ben niye yaptım? Durup dururken değil elbette.
Çünkü bence bu yöntemin Reza Zerrab üzerinde uygulanmış olması
kuvvetle muhtemel görünüyor. Aynı açıdan baktığımızda “Reza
Zerrab’ın Maceralı Amerika Seyahati”nin bambaşka bir şekilde
gerçekleşme ihtimali pekalâ mümkün. Bunları kimileri gibi saçma bir
kesinlik içinde söylemiyorum. (Ki, bunların bir kısmı manipüle
amaçlıdır!) Sadece mantığım ve sezilerim ister istemez beni bu
“teorik sonuca” götürüyor. Birazcık “onlar gibi” düşünün yeter!
Malum; bu noktada kimi iddialar veya senaryolar var. Kimi “bile
bile” gitti derken, kimi “gaflete düştü” diyor. Bir başkası “FBI
ile anlaştı” diyor, (Hatta Tarabya’da bir “güvenli ev”de
buluştuklarını ve CIA’cıya 1 milyon dolar rüşvet verdiğini
bile söyleyenler var!) öteki “Ailesiyle tatile gidiyordu” demekte.
Kimi “bilerek gitseydi eşi Ebru Gündeş’le gitmezdi” diye konuşuyor,
diğeri “Ebru onun kamuflajı oldu” diye yaklaşıyor. Bir başkası
“Saflığından gitti” demekte, başkası “kendince en akıllıca işi
yaptı” şeklinde düşünüyor. Arada harmanlanmış iddialarda mevcut.
Zamanla yeni iddialar ortaya atılır ya da daha net ayrıntılar
ortaya çıkar mı bilmem. Kısaca rivayet muhtelif. Seç
seçebildiğini!
İŞTE ALTERNATİF SENARYOM: İLTİCA VAAT
EDİLDİ!...
Ben ise bütün bu tartışmaları gülerek izliyorum. Neyse sadede
geleyim; tam bu noktada şahsen daha makul gördüğüm “korkularıyla
oynama” senaryosu gündeme getirildi. Adım adım şöyle
kurgulandı…
2) Ancak bu senaryonun işlemesi için gene de “kilit isim” olarak Reza Zerrab’a ihtiyaç vardı. Reza Zerrab üzerinden bir kurgu geliştirildi.
3) Fakat bu kurgu kaba bir şekilde geliştirilemezdi. Onun için bir “yem korku” ve hemen peşinden bir “vaat” yaratılıp, oltaya gelmesi sağlanmalıydı.
4) Tam o esnadaki Reza Zerrab’a “açık bir teklif” tutmayabilir, ters tepebilirdi. Onu kuşkulandırmadan olayların “normal seyrettiği” hissi verilmeliydi. Bunun için kollar sıvandı. Belli ki hayli de uğraşmışlar!
5) Babek Zencani’nin İran’da tutuklanması ve idam cezasına çarptırılması sonrası Zerrab’ı da marazi ve gereksiz bir korku sardı.
6) Yavaş yavaş çevresindeki kimi inandığı “ikna ediciler ve telkinde bulunanlar” aracılığıyla burada “güvende olmadığı” teması işlenmeye başladı. Paranoyası kamçılandı.
7) Kendisine “İran devletinin onunda peşinde olduğu”, muhtemelen “kaçırılıp, İran’da yargılanacağı” yanlış bilgisi aktarıldı. Belki bu yönde “sahte belgeler” düzenlendi veya sözüm ona İran devleti antetli uydurma “kriptolu diplomatik yazışmalar”, “istihbarat raporları” gösterildi.
8) Hatta İran ajanlarının onu öldürmeye geldikleri anlatıldı. Muhtemelen çakma bir suikast senaryosu tertiplendi. Veya “son anda engellendiği”ne ikna edildi. Korkusu iyice kışkırtıldı.
9) Belki de “Türk hükümetinin onu kollamayı ve korumayı bıraktığı, İran’la anlaşıp teslim edeceği” yalanı söylendi.
10) Tam bu noktada CIA / FBI devreye girdi. Doğrudan temas kuruldu. Oyun yeni bir aşamaya sıçratıldı.
11) Son derece sıcak, ürkütmeden ve “iyi niyetli” yaklaşıldı. İsterse kendisine yardımcı olabileceklerini belirtip, “Türkiye’den uzaklaşmasının kendisi için iyi olacağını” anlattılar. Bunun içinde en güvenli yerin “ABD olacağı” na ikna ettiler. Belli garantiler verdiler.
12) İsterse ailesiyle birlikte “iltica hakkı tanınacağı” vaat edildi. Yahut ABD’de “Kısa bir tatile çıkması”nı tavsiye ettiler. Bu yüzden Miami’ye eşi ile önce “ev bakmaya” gitmeyi uygun buldular. Ebru Gündeş’le beraber gitmelerinin muhtemel sebebi buydu.
13) Senaryo tutmuştu. Tezgâh tıkır tıkır işledi. Zerrab, verilen garantiler sonucu “ABD’ye gitmenin uygun olduğuna” kanaat getirdi. O psikolojik sarmalda bütün bunlar “akli” geldi. Diğer bir deyişle kendi korkularının oyununa geldi. Kendisine bir “tuzak” kurulduğunun bilincine varamamanın bedelini ödedi. Milyarlarla oynayabilen adam bu yanıyla çok “saf”tı.
14) ABD sınırları içine girdiklerinde hiç hesapta olmayan “sürpriz tutuklama” geldi. Balık ağa düşmüştü. “Operasyon” tamamlandı. Yansıtıldığı gibi “anlaşarak” gitmedi. “Anlaşma”yı başka noktada sandı. Tutuklanacağı aklında bile yoktu. Bu adamların kimseye “babasının hayrına” iyilik yapmayacağını kavrayamadı. Ortada usulünce bir “adam kaçırma” vakası vardı bile denebilir. Sonunda “ilticacı” lıktan zoraki “itirafçılığa” mecburen geçiş yaptı.
15) Tahminim o ki, Ebru Gündeş kocasını vefasızca yalnız bırakıp geri gelmedi. (Bu yüzden “Kocasını orada bıraktı geldi” diyenler çok ayıp etti.) Muhtemelen ona o esnada geri dönmesi “kibarca” telkin ve tavsiye edildi. Belki de geri dönmemesi durumunda kendiside gözaltına alınmakla tehdit edildi.
Evet, benim senaryom da bu. Bunun onca iddia içinde “en makul ve mantıklı” senaryo bulunduğunu ve şu ana kadar yaşananlara ilk defa detaylı cevap getirebilecek yaklaşım olduğunu zannediyorum. İleride yeni verilerle bu senaryo daha pekişebilir ama esasını bozmayacağını sanıyorum. Ancak gene de emin değilim.
Dediğim gibi bu sadece bir “senaryo”! Ama madem birileri bir film çevirecek kadar ileri gitmişler benim de alt tarafı bir “karşı-senaryo” yazmam sizce çok mu?..
NOT: Burada sorulması gereken bir soru da ayrıca şu olmalıdır: Devletin istihbarat kurumları ve Reza Zerrab’ı izlemekle görevli birimler bu “operasyon”u nasıl fark edemediler veya engelleyemediler acep? Çok enteresan. Hayret ki ne hayret!..