28 Tem 2011 17:16
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:37
REHA MUHTAR'DAN ERMAN TOROĞLU'NA YAYLIM ATEŞİ!
Savcılık ifadesinde Reha Muhtar'ın kendisinin soru sormasını engellediğini manidar bulduğunu söyleyen Toroğlu'na Reha Muhtar'dan yaylım ateşi.
İşte Vatan Reha Muhtar’ın bugünkü köşe yazısı...
Kamuoyuna gerçeklerle ilgili açıklamamdır...
Genelde hakkımda yapılan eleştirilerde haksız bulduklarım varsa polemik yaparım...
Açıklama yapma yoluna gitmem...
Ancak bugün açıklama yapacağım...
Konunun “hukuki” bir konu olmasından...
Türkiye’yi sarsan bir şike skandalının, önemli saydığım bir aşamasında, olaya iliştirilmeye çalışılmasından...
Biliyorsunuz müşteki ve mağdur olma hesabıyla spor yorumcusu Erman Toroğlu, önceki gün poliste ifade verdi...
İfadesinde ne söylediğini bilmiyorum...
Fakat çıkışta gazetecilere, başka konuların yanında kamuoyunca yakından takip edilen Son Kale programında, kendisiyle Bülent Uygun isimli teknik direktörün bire bir “kavgaya varacağını” düşündüğüm tartışmasını önlemek amacıyla, “Önce o konuşsun, kapattıktan sonra program sizin, 3 saat siz konuşun” lafını, manidar bir engelleme olarak aktarıyor...
***
Erman Toroğlu, programın canlı yayın konuklarıyla bire bir kavgaya varacak tartışmalara sokmamamı, neden manidar buluyor ki?..
Manidar bulmasın...
Kendisiyle programa başladığımızın henüz üçüncü haftasındaydık...
Mersin İdmanyurdu antrenörü, maç oynanırken saldırıya uğradı...
Saldırı nedeninin, “bağrı yanık bir babanın, oğlunun karısına tevacüz ettiğini” düşündüğü antrenörü rezil etmek olduğu ortaya çıktı.
Oğlunun eşiyle ilişkiye girdiğini düşündüğü Mersin antrenörü babanın erkek kardeşiydi...
Yani iddialar doğruysa amca, yeğeninin eşine tecavüz etmiş ya da onunla ilişkiye girmişti...
Defalarca gerçekleştiği söylenen bu olay, mağdur kocanın ve amcasının katıldığı programda konuşulurken, “Benim Bülent Uygun’a soru sormamı engelledi” diyen Erman Toroğlu isimli yorumcu, sana bir şey soracağım diyerek eşi amcasının tecvavüzüne uğradığı söylenen yaralı kocaya döndü...
O günlerde kendisinin canlı yayın konuklarıyla “sohbetine” hiçbir engel getirmiyordum...
Şu soruyu sordu karısı tecavüze uğramış ya da istemediği bir ilişkiye girmiş kocaya Erman Toroğlu:
“Kadın programına benzemesin... Sana futbolcu ağzıyla sorayım... Amcanın ceza sahasına girdiğini ne zaman fark ettin?..”
***
Bir insan, yaralı bir kocaya böyle bir soruyu nasıl sorabilir?..
Hangi ahlak, hangi etik, hangi duyarlılık bu soruyu sordurabilir bir ruha?..
Bunu sorarken sırıtıyordu...
Mimiklerimle “Ne yapıyorsun” dediğimi hatırlıyorum sadece...
Başımdan kaynar sular iniyordu...
Reklama geçtiğimde, kendime gelememiş, içim içimi yiyordu...
Eşinin, amcasının tecavüzüne uğradığını düşünen bir kocaya “Amcan ceza sahasına ne zaman giriyor” diye sormak, sorabilmek...
Bu gazetecilik değildi...
Bu televizyonculuk ya da gerçekleri ortaya çıkartmaya yönelik bir araştırmacı gazetecilik hiç değildi...
Bu düpedüz, bir insanın dramıyla alay etmekti...
***
Evlendiği gece, “Bu gece sahada golleri attın, şimdi evde kaç gol atmayı düşünüyorsun” diye sormamış mıydı, Ümit Karan’a...
Bunlar bir gazetecinin agresivite kokan soruları değil, düpedüz karşısındakini aşağılamaya ve alay etmeye yönelik, gazetecilik etiğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan sorulardı...
O günden sonra Erman Toroğlu isimli yorumcunun, stüdyodaki yorumlarına hiçbir şekilde karışmadım...
Ve fakat konukları aşağılamasına, alay etmesine, hakir görmesine izin vermedim, vermeyecektim...
Kaleci Şenol’a seyircinin yaptığı ağza alınmayacak bir tezahüratı alıp, “Niye annesiyle normal değil de, ters temas kurmayı” düşünüyorlar acaba diyebilen bir zihniyete, benim de yapabileceğim bir şeyin olmadığını o programda fark ettim...
Ondan sonra ne zaman bir konukla dalaşacağını hissetsem, “Soruları ben sorayım, sonra yorumları siz yaparsınız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştım...
***
Yapabildiğim kadar...
Şimdi aynaya bakıp ne yaptığını fark bile etmeyen bu adam, çıkmış manidar bir şekilde “Bülent Uygun’la tartışmasına” neden engel olduğumu soruyor...
“Benim konuşmamam için herhalde pazarlık yapmışlardı” diye de okkalı bir yalan söylüyor...
Program konuklarına “Soruları ben soruyorum... Sonra yorumcularımız söylediklerini yorumluyorlar” diyebilirdim...
Fakat Bülent Uygun isimli şahsa bunu da demedim...
Çünkü Bülent Uygun’u programa ben bile bağlamadım...
Onu bağlayan kişi, ben programda canlı yayını sunarken, Kanaltürk Spor Direktörü Serhat Ulueren’dir...
O akşam ne program öncesi ne de program sonrası Bülent Uygun’la tek bir kelime konuşmadım...
Programa katılacağını bile bilmiyordum, canlı yayın esnasında, bağlantı sağlanınca öğrendim...
Bu olayın canlı tanığı, Kanaltürk Spor Direktörü Serhat Ulueren, Spor Müdürü Savaş Toprak ve hatta Kanaltürk’ün olaydan haberi olan CEO’su Fatih Karaca’dır...
Kendileri hayatta ve Kanaltürk de ayaktadır...
Dileyen sorabilir...
AZİZ YILDIRIM MAĞDURİYETİ VE ERMAN TOROĞLU...
Gelelim Erman Toroğlu’nun “Kendisini çalıştığı Lig TV’den attırdığı”nı söylediği Aziz Yıldırım olayına...
Bu olay doğruysa, Toroğlu‘nun söylediği gibi gerçekten Aziz Yıldırım onu Lig TV’den attırmışsa, bize “Birisi silah zoruyla mı Erman Toroğlu’yla program yapacaksınız?..” dedi...
Gerçek olan şudur...
Ne Aziz Yıldırım ne de bir başkası, kimsenin etkisi altında kalmadan, Fatih Karaca, ben, Serhat Ulueren, Savaş Toprak, Erman Toroğlu’nun Kanaltürk’te program yapması için seferber olduk...
Eğer birilerinin etkisinden, tepkisinden, etkileniyor olsaydık, Erman Toroğlu’yla program yapmak konusunda, bildiğimizi okumazdık...
Kendisi bu tür soruları sorsa da...
Zaman zaman yayıncı sorumluluğuyla şimdi söylemek istemediğim başka bazı handikaplarıyla karşılaşsak da...
Futbol yorumculuğunda önemli bir stardı ve kimsenin onu yok etmesine izin vermezdik, vermeyecektik...
Bana etkili etkisiz birçok kişi, defalarca “Erman Toroğlu’yla niye program yapıyorsunuz” dediğinde şu cevabı verdim:
“O bir televizyon yıldızı... Onun göz göre göre yok edilmesine hiçbir zaman izin vermem...”
***
Bugün gazetelere baktığımda acı acı gülümsüyorum...
“Erman Toroğlu’nun görevine Aziz Yıldırım son verdirmiş...”
Yaaa...
Demek öyle olmuş...
Türkiye’de basın standartsızdır...
Eyyamcıdır, rüzgar gülüdür, her şeyi bilir, zamanı gelmemişse üç maymunu oynar...
Duymadım, görmedim, bilmiyorum...
Zamanı geldiğinde, rüzgar esti mi de gürler:
“Vay anasına sayın seyirciler... Adamın işine son verdirmişler...”
Erman Toroğlu’nun işine son verildiğini bugün manşetlerden vermek, habercilik değil...
Erman Toroğlu işten atıldığında, onunla program yapma cesareti gösterebilmek adamlık...
Bu adamlığı Erman Toroğlu’nu mutlu etmek için yapmadık...
Adam olduğumuz için yaptık...
Sene ortasında “Programa Erman Toroğlu’suz devam etmek ister misin” diye sorulduğunda onun için “Hayır Erman Toroğlu’suz bu programı yapmam” demem ondan...
Çünkü o bir televizyon aseti ve ben, kendisi bu operasyonlara maruz bırakılmış bir kişi olarak bunu hiçbir zaman yapmam...
Ama kusura bakmasın, canlı yayın konuklarını programın ortasında aşağılatmam, hakir gördürmem, anlamsız bir ego kavgasına meydan vermem...
Bunun bedeli program yapmamaksa bu nedenle yapmam...
Başkaları Erman Toroğlu’yla program yapmamı istemiyor diye değil...
TOROĞLU, BÜLENT UYGUN VE ŞİKE...
Şimdi çıkmış, “Ben programda tartışamazken, Bülent Uygun şike görüşmesi yapmaya Ali’yle beraber İlhan Ekşioğlu’na gidiyormuş...” diyor...
Arkadaş, Bülent Uygun o sırada Eskişehir Teknik Direktörü ve canlı yayın konuğu...
Birisi bugün senle telefonla konuşsa, adam ertesi günü katil çıksa sana şöyle mi diyeceğiz?..
“Niye katille konuşuyordun sen, söyle bakayım?..”
Bülent Uygun’un o tarihte, değil yargı kararı, hakkında suç isnadı bile yoktu...
Hakkında suç isnadı olmayan her adama, canlı yayında durup dururken, “Sen şike mi yaptın” diye kavga çıkartmak yayıncılık mıdır?..
Konu şudur:
14 Nisan tarihinde çıkan Futbolda Şiddet Yasası sadece, şike ve teşvik suçlarını kapsamıyor...
O yasanın 22. maddesi, spor yorumcularının insanları şiddete yönlendirecek, söz, yorum ve ifadelerine de ağır cezalar getiriyor...
RTÜK kapatmaları, uyarılar, ağır davalar söz konusu...
O günler Futbolda Şiddet Yasası’nın tam Meclis’ten geçtiği günlerdi ve yasa o haliyle tam da Erman Toroğlu’nu hedefliyor görünüyordu...
Onu bu kavgalara sokmayarak, aslında onu ve dolayısıyla programı koruyordum...
Bir moderatör olarak görevim buydu...
Yoksa canlı yayında rüşveti belgelemiş ve yayınlamış dünyadaki tek yayıncı Reha Muhtar ve arkadaşlarına...
Şike yaptığı söylenenlere, soru sordurmamak gibi manidar ifadelerde bulunmak...
Bunu söyleyenlerin önce bir kendi ekonomik, ahlaki ve moda deyimiyle etik duruşlarının muhasebesini çıkartırım...
Sonrasını “Mevlana” getirir zaten;
“Kör cehalet çirkefleştirir insanları...
Suskunluğum asaletimdendir...
Her lafa verecek bir cevabım var...
Lakin bir lafa bakarım...
Laf mı diye...
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye...”
Kamuoyuna saygıyla duyurulur...
Kamuoyuna gerçeklerle ilgili açıklamamdır...
Genelde hakkımda yapılan eleştirilerde haksız bulduklarım varsa polemik yaparım...
Açıklama yapma yoluna gitmem...
Ancak bugün açıklama yapacağım...
Konunun “hukuki” bir konu olmasından...
Türkiye’yi sarsan bir şike skandalının, önemli saydığım bir aşamasında, olaya iliştirilmeye çalışılmasından...
Biliyorsunuz müşteki ve mağdur olma hesabıyla spor yorumcusu Erman Toroğlu, önceki gün poliste ifade verdi...
İfadesinde ne söylediğini bilmiyorum...
Fakat çıkışta gazetecilere, başka konuların yanında kamuoyunca yakından takip edilen Son Kale programında, kendisiyle Bülent Uygun isimli teknik direktörün bire bir “kavgaya varacağını” düşündüğüm tartışmasını önlemek amacıyla, “Önce o konuşsun, kapattıktan sonra program sizin, 3 saat siz konuşun” lafını, manidar bir engelleme olarak aktarıyor...
***
Erman Toroğlu, programın canlı yayın konuklarıyla bire bir kavgaya varacak tartışmalara sokmamamı, neden manidar buluyor ki?..
Manidar bulmasın...
Kendisiyle programa başladığımızın henüz üçüncü haftasındaydık...
Mersin İdmanyurdu antrenörü, maç oynanırken saldırıya uğradı...
Saldırı nedeninin, “bağrı yanık bir babanın, oğlunun karısına tevacüz ettiğini” düşündüğü antrenörü rezil etmek olduğu ortaya çıktı.
Oğlunun eşiyle ilişkiye girdiğini düşündüğü Mersin antrenörü babanın erkek kardeşiydi...
Yani iddialar doğruysa amca, yeğeninin eşine tecavüz etmiş ya da onunla ilişkiye girmişti...
Defalarca gerçekleştiği söylenen bu olay, mağdur kocanın ve amcasının katıldığı programda konuşulurken, “Benim Bülent Uygun’a soru sormamı engelledi” diyen Erman Toroğlu isimli yorumcu, sana bir şey soracağım diyerek eşi amcasının tecvavüzüne uğradığı söylenen yaralı kocaya döndü...
O günlerde kendisinin canlı yayın konuklarıyla “sohbetine” hiçbir engel getirmiyordum...
Şu soruyu sordu karısı tecavüze uğramış ya da istemediği bir ilişkiye girmiş kocaya Erman Toroğlu:
“Kadın programına benzemesin... Sana futbolcu ağzıyla sorayım... Amcanın ceza sahasına girdiğini ne zaman fark ettin?..”
***
Bir insan, yaralı bir kocaya böyle bir soruyu nasıl sorabilir?..
Hangi ahlak, hangi etik, hangi duyarlılık bu soruyu sordurabilir bir ruha?..
Bunu sorarken sırıtıyordu...
Mimiklerimle “Ne yapıyorsun” dediğimi hatırlıyorum sadece...
Başımdan kaynar sular iniyordu...
Reklama geçtiğimde, kendime gelememiş, içim içimi yiyordu...
Eşinin, amcasının tecavüzüne uğradığını düşünen bir kocaya “Amcan ceza sahasına ne zaman giriyor” diye sormak, sorabilmek...
Bu gazetecilik değildi...
Bu televizyonculuk ya da gerçekleri ortaya çıkartmaya yönelik bir araştırmacı gazetecilik hiç değildi...
Bu düpedüz, bir insanın dramıyla alay etmekti...
***
Evlendiği gece, “Bu gece sahada golleri attın, şimdi evde kaç gol atmayı düşünüyorsun” diye sormamış mıydı, Ümit Karan’a...
Bunlar bir gazetecinin agresivite kokan soruları değil, düpedüz karşısındakini aşağılamaya ve alay etmeye yönelik, gazetecilik etiğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan sorulardı...
O günden sonra Erman Toroğlu isimli yorumcunun, stüdyodaki yorumlarına hiçbir şekilde karışmadım...
Ve fakat konukları aşağılamasına, alay etmesine, hakir görmesine izin vermedim, vermeyecektim...
Kaleci Şenol’a seyircinin yaptığı ağza alınmayacak bir tezahüratı alıp, “Niye annesiyle normal değil de, ters temas kurmayı” düşünüyorlar acaba diyebilen bir zihniyete, benim de yapabileceğim bir şeyin olmadığını o programda fark ettim...
Ondan sonra ne zaman bir konukla dalaşacağını hissetsem, “Soruları ben sorayım, sonra yorumları siz yaparsınız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştım...
***
Yapabildiğim kadar...
Şimdi aynaya bakıp ne yaptığını fark bile etmeyen bu adam, çıkmış manidar bir şekilde “Bülent Uygun’la tartışmasına” neden engel olduğumu soruyor...
“Benim konuşmamam için herhalde pazarlık yapmışlardı” diye de okkalı bir yalan söylüyor...
Program konuklarına “Soruları ben soruyorum... Sonra yorumcularımız söylediklerini yorumluyorlar” diyebilirdim...
Fakat Bülent Uygun isimli şahsa bunu da demedim...
Çünkü Bülent Uygun’u programa ben bile bağlamadım...
Onu bağlayan kişi, ben programda canlı yayını sunarken, Kanaltürk Spor Direktörü Serhat Ulueren’dir...
O akşam ne program öncesi ne de program sonrası Bülent Uygun’la tek bir kelime konuşmadım...
Programa katılacağını bile bilmiyordum, canlı yayın esnasında, bağlantı sağlanınca öğrendim...
Bu olayın canlı tanığı, Kanaltürk Spor Direktörü Serhat Ulueren, Spor Müdürü Savaş Toprak ve hatta Kanaltürk’ün olaydan haberi olan CEO’su Fatih Karaca’dır...
Kendileri hayatta ve Kanaltürk de ayaktadır...
Dileyen sorabilir...
AZİZ YILDIRIM MAĞDURİYETİ VE ERMAN TOROĞLU...
Gelelim Erman Toroğlu’nun “Kendisini çalıştığı Lig TV’den attırdığı”nı söylediği Aziz Yıldırım olayına...
Bu olay doğruysa, Toroğlu‘nun söylediği gibi gerçekten Aziz Yıldırım onu Lig TV’den attırmışsa, bize “Birisi silah zoruyla mı Erman Toroğlu’yla program yapacaksınız?..” dedi...
Gerçek olan şudur...
Ne Aziz Yıldırım ne de bir başkası, kimsenin etkisi altında kalmadan, Fatih Karaca, ben, Serhat Ulueren, Savaş Toprak, Erman Toroğlu’nun Kanaltürk’te program yapması için seferber olduk...
Eğer birilerinin etkisinden, tepkisinden, etkileniyor olsaydık, Erman Toroğlu’yla program yapmak konusunda, bildiğimizi okumazdık...
Kendisi bu tür soruları sorsa da...
Zaman zaman yayıncı sorumluluğuyla şimdi söylemek istemediğim başka bazı handikaplarıyla karşılaşsak da...
Futbol yorumculuğunda önemli bir stardı ve kimsenin onu yok etmesine izin vermezdik, vermeyecektik...
Bana etkili etkisiz birçok kişi, defalarca “Erman Toroğlu’yla niye program yapıyorsunuz” dediğinde şu cevabı verdim:
“O bir televizyon yıldızı... Onun göz göre göre yok edilmesine hiçbir zaman izin vermem...”
***
Bugün gazetelere baktığımda acı acı gülümsüyorum...
“Erman Toroğlu’nun görevine Aziz Yıldırım son verdirmiş...”
Yaaa...
Demek öyle olmuş...
Türkiye’de basın standartsızdır...
Eyyamcıdır, rüzgar gülüdür, her şeyi bilir, zamanı gelmemişse üç maymunu oynar...
Duymadım, görmedim, bilmiyorum...
Zamanı geldiğinde, rüzgar esti mi de gürler:
“Vay anasına sayın seyirciler... Adamın işine son verdirmişler...”
Erman Toroğlu’nun işine son verildiğini bugün manşetlerden vermek, habercilik değil...
Erman Toroğlu işten atıldığında, onunla program yapma cesareti gösterebilmek adamlık...
Bu adamlığı Erman Toroğlu’nu mutlu etmek için yapmadık...
Adam olduğumuz için yaptık...
Sene ortasında “Programa Erman Toroğlu’suz devam etmek ister misin” diye sorulduğunda onun için “Hayır Erman Toroğlu’suz bu programı yapmam” demem ondan...
Çünkü o bir televizyon aseti ve ben, kendisi bu operasyonlara maruz bırakılmış bir kişi olarak bunu hiçbir zaman yapmam...
Ama kusura bakmasın, canlı yayın konuklarını programın ortasında aşağılatmam, hakir gördürmem, anlamsız bir ego kavgasına meydan vermem...
Bunun bedeli program yapmamaksa bu nedenle yapmam...
Başkaları Erman Toroğlu’yla program yapmamı istemiyor diye değil...
TOROĞLU, BÜLENT UYGUN VE ŞİKE...
Şimdi çıkmış, “Ben programda tartışamazken, Bülent Uygun şike görüşmesi yapmaya Ali’yle beraber İlhan Ekşioğlu’na gidiyormuş...” diyor...
Arkadaş, Bülent Uygun o sırada Eskişehir Teknik Direktörü ve canlı yayın konuğu...
Birisi bugün senle telefonla konuşsa, adam ertesi günü katil çıksa sana şöyle mi diyeceğiz?..
“Niye katille konuşuyordun sen, söyle bakayım?..”
Bülent Uygun’un o tarihte, değil yargı kararı, hakkında suç isnadı bile yoktu...
Hakkında suç isnadı olmayan her adama, canlı yayında durup dururken, “Sen şike mi yaptın” diye kavga çıkartmak yayıncılık mıdır?..
Konu şudur:
14 Nisan tarihinde çıkan Futbolda Şiddet Yasası sadece, şike ve teşvik suçlarını kapsamıyor...
O yasanın 22. maddesi, spor yorumcularının insanları şiddete yönlendirecek, söz, yorum ve ifadelerine de ağır cezalar getiriyor...
RTÜK kapatmaları, uyarılar, ağır davalar söz konusu...
O günler Futbolda Şiddet Yasası’nın tam Meclis’ten geçtiği günlerdi ve yasa o haliyle tam da Erman Toroğlu’nu hedefliyor görünüyordu...
Onu bu kavgalara sokmayarak, aslında onu ve dolayısıyla programı koruyordum...
Bir moderatör olarak görevim buydu...
Yoksa canlı yayında rüşveti belgelemiş ve yayınlamış dünyadaki tek yayıncı Reha Muhtar ve arkadaşlarına...
Şike yaptığı söylenenlere, soru sordurmamak gibi manidar ifadelerde bulunmak...
Bunu söyleyenlerin önce bir kendi ekonomik, ahlaki ve moda deyimiyle etik duruşlarının muhasebesini çıkartırım...
Sonrasını “Mevlana” getirir zaten;
“Kör cehalet çirkefleştirir insanları...
Suskunluğum asaletimdendir...
Her lafa verecek bir cevabım var...
Lakin bir lafa bakarım...
Laf mı diye...
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye...”
Kamuoyuna saygıyla duyurulur...