12 Mar 2009 08:17
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:35
REHA MUHTAR'DAN CEZAEVİNDE TUTUKLU MUSTAFA BALBAY'A DUA!..
O güvercinler kadar özgürlüğü olacak,küçücük yavrusuyla kucaklaşacaktır...
Mustafa Balbay'a...
O zamanlar İzmir´li bir kızla evliydim ve sıkça İzmir´e yolum düşerdi...
Mustafa´yı orada Milliyet´in İzmir bürosunda tanıdım...
Ben de o da 25-26 yaşlarındaydık...
Sakin bir çocuktu...
Onun sakinliğini İzmir´le bütünleştirdiğimde, kafamda şimşek çakmıştı,
"Hey gidi" demiştim, "İzmir´de gazetecilik yapmak ne keyiflidir kim bilir?.. Stres yok... Hava güzel güneşli... İzmir medeni mi medeni... Şehrin denizi kız, kızı deniz kokuyor... Atina´nın tantanalı hayatı yerine buralarda olmak vardı..."
Mustafa ise sanki benim hayatıma daha bir merak salmıştı...
İnsana huzur veren sakinliğinin içinde, gazetecilikte ileriye gitmek isteyen bir genç vardı, seziyordum...
Herhalde 25 yıl geçti, o güneşli İzmir sabahının üzerinden...
25 yıl içinde bir kez bile, o ilk günkü tevazusundan, efendiliğinden, insanlara saygılı davranışından, kırmamaya özen gösteren tavrından vazgeçmedi Mustafa...
Tahmin edemeyeceğim yerlere geldi...
Cumhuriyet Gazetesi ona, şehit gazeteci Uğur Mumcu´nun birinci sayfada anonsla başlayan köşesini verdi...
"Ben Uğur Mumcu´nun köşesinde ezilirim" demedi, o İzmirli mütevazı genç...
Kalemi kıvraktı, hayatı mütevazıydı, insanları kırmazdı, kimsenin kötülüğünü arzulamazdı...
Gözaltına alındıktan sonra birkaç gün içinde salıverildiğinde, çok da üstünde durmamıştım...
"Çok kişiyi aldılar, sonra serbest bıraktılar...
Olur böyle vakalar..." demiş, Mustafa´nın bir daha tutuklanacağını konduramamıştım...
Hayat bazen istediğimiz ya da tahmin ettiğimiz gibi gitmiyor, Mustafa yeniden gözaltına alındı ve tuktuklandı...
Elbette yargı süreci devam edecek, kim haklı kim haksız adaletin pençesinde ortaya çıkacak...
O adalet tarafı...
Ama işin benim için bir insani yanı var...
Mustafa, bu mesleğe farklı yerlerde, aynı gazetede, aynı günlerde başladığım bir dostum, arkadaşım...
Çok buluşmadık...
Çok konuşmadık...
Ama biliyorduk ki, birbirimizi hep sever, değer verirdik...
Bugün cezaevinde tutuklu Mustafa...
Cumhuriyet´ten Deniz Som aradı "Mustafa´nın kitaplarını imzalamak için, yazarları davet ettik... Onun dostuydun... Seni de görmek istiyoruz" dedi...
Bugün Mehmet Barlas´ı da alıp Cumhuriyet Gazetesi´ne Mustafa´nın kitaplarını imzalamaya, sevgili dostuma cezaevinde yalnız olmadığını hatırlatmaya gideceğim...
Mehmet Barlas telefonda "Elbette gelirim" diyordu...
Fikirler zıt olabilir, gazetecilik ve yazının kaderi bizim ortak noktamızdır...
Ne yapalım ki, gazetecilerin ellerinde kalemlerinden başka silahları yok...
Dolayısıyla öyle "güçlü ve etkin" dostları da bulunmuyor...
Sadece meslektaşları ve okurları olabilir bir gazetecinin arkasında...
Biraz "yalnız ve çaresiz" gözükse de bizler için onurlu ve şerefli bir durumdur "yalnız ve yalnızca gazeteci olmak..."
Umuyorum ve dua ediyorum ki "Yalnız gazeteci Mustafa´nın, yalnızca gazeteci olduğu da bu davada" ortaya çıkacaktır...
O güvercinler kadar özgürlüğü olacak, küçücük yavrusuyla kucaklaşacaktır...
Onu tanıdığımda, Milliyet´in İzmir bürosunda istihbarat şefiydi...
O sıralar aynı gazetenin Atina temsilcisiydim...
Milliyet, TRT, BBC, Deutcshe Welle, İsveç radyosu derken dört-beş medya organına çalışıyor, yine tantanalı bir hayat yaşıyordum...
Yunanistan´la her an savaş çıkabilecek gergin bir ortamda Atina´da Türk gazetecisi olmak, heyecan, adrenalin, stres, zevk ve maceresı bol bir gazetecilik türüydü...
***
O zamanlar İzmir´li bir kızla evliydim ve sıkça İzmir´e yolum düşerdi...
Mustafa´yı orada Milliyet´in İzmir bürosunda tanıdım...
Ben de o da 25-26 yaşlarındaydık...
Sakin bir çocuktu...
Onun sakinliğini İzmir´le bütünleştirdiğimde, kafamda şimşek çakmıştı,
"Hey gidi" demiştim, "İzmir´de gazetecilik yapmak ne keyiflidir kim bilir?.. Stres yok... Hava güzel güneşli... İzmir medeni mi medeni... Şehrin denizi kız, kızı deniz kokuyor... Atina´nın tantanalı hayatı yerine buralarda olmak vardı..."
Mustafa ise sanki benim hayatıma daha bir merak salmıştı...
İnsana huzur veren sakinliğinin içinde, gazetecilikte ileriye gitmek isteyen bir genç vardı, seziyordum...
***
Herhalde 25 yıl geçti, o güneşli İzmir sabahının üzerinden...
25 yıl içinde bir kez bile, o ilk günkü tevazusundan, efendiliğinden, insanlara saygılı davranışından, kırmamaya özen gösteren tavrından vazgeçmedi Mustafa...
Tahmin edemeyeceğim yerlere geldi...
Cumhuriyet Gazetesi ona, şehit gazeteci Uğur Mumcu´nun birinci sayfada anonsla başlayan köşesini verdi...
"Ben Uğur Mumcu´nun köşesinde ezilirim" demedi, o İzmirli mütevazı genç...
Kalemi kıvraktı, hayatı mütevazıydı, insanları kırmazdı, kimsenin kötülüğünü arzulamazdı...
***
Gözaltına alındıktan sonra birkaç gün içinde salıverildiğinde, çok da üstünde durmamıştım...
"Çok kişiyi aldılar, sonra serbest bıraktılar...
Olur böyle vakalar..." demiş, Mustafa´nın bir daha tutuklanacağını konduramamıştım...
Hayat bazen istediğimiz ya da tahmin ettiğimiz gibi gitmiyor, Mustafa yeniden gözaltına alındı ve tuktuklandı...
Elbette yargı süreci devam edecek, kim haklı kim haksız adaletin pençesinde ortaya çıkacak...
O adalet tarafı...
Ama işin benim için bir insani yanı var...
Mustafa, bu mesleğe farklı yerlerde, aynı gazetede, aynı günlerde başladığım bir dostum, arkadaşım...
Çok buluşmadık...
Çok konuşmadık...
Ama biliyorduk ki, birbirimizi hep sever, değer verirdik...
Bugün cezaevinde tutuklu Mustafa...
Cumhuriyet´ten Deniz Som aradı "Mustafa´nın kitaplarını imzalamak için, yazarları davet ettik... Onun dostuydun... Seni de görmek istiyoruz" dedi...
***
Bugün Mehmet Barlas´ı da alıp Cumhuriyet Gazetesi´ne Mustafa´nın kitaplarını imzalamaya, sevgili dostuma cezaevinde yalnız olmadığını hatırlatmaya gideceğim...
Mehmet Barlas telefonda "Elbette gelirim" diyordu...
Fikirler zıt olabilir, gazetecilik ve yazının kaderi bizim ortak noktamızdır...
Ne yapalım ki, gazetecilerin ellerinde kalemlerinden başka silahları yok...
Dolayısıyla öyle "güçlü ve etkin" dostları da bulunmuyor...
Sadece meslektaşları ve okurları olabilir bir gazetecinin arkasında...
Biraz "yalnız ve çaresiz" gözükse de bizler için onurlu ve şerefli bir durumdur "yalnız ve yalnızca gazeteci olmak..."
Umuyorum ve dua ediyorum ki "Yalnız gazeteci Mustafa´nın, yalnızca gazeteci olduğu da bu davada" ortaya çıkacaktır...
O güvercinler kadar özgürlüğü olacak, küçücük yavrusuyla kucaklaşacaktır...
Reha Muhtar/VATAN