27 Eki 2014 16:22 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:52

Recep İvedik 4, Kış Uykusu'nu 24'e katladı

Yönetmen ve oyuncu Şahan Gökbakar’ın beyazperdeye yansıttığı Recep İvedik 4, seyirci sayısında, Nuri Bilge Ceylan´ın 2014 Cannes Film Festivali´nde en büyük ödül olan Altın Palmiye´yi kazandığı Kış Uykusu filmini 24’e, hasılat rakamında 20’ye katladı.

‘DEVLET VATANDAŞLARA SİNEMAYA GİTME FONU VERMELİ’
Kış Uykusu filminin oyuncularından Tamer Levent, iki film arasındaki izlenme farkını, “Türkiye’de entelektüel diye adlandırılan, gayet değerli filmlerin izleyicisi düşük oluyor” diyerek değerlendirirken, devletin bütçesinden vatandaşlara sinemaya gitme fonu ayırması gerektiğini belirtti.

ZİRVEDE RECEP İVEDİK VAR
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, web sayfasında 2014 yılının ilk dokuz ayında 67 yerli filmin gösterime girdiğini kaydetti. Listenin zirvesinde Recep İvedik’in olduğuna vurgu yapılırken, bu filmlerden sadece ikisinin 1 milyon bilet sınırını aştığı vurgulandı. Bu sınırı geçen diğer film de Eyvah Eyvah 3 oldu.

En çok takip edilen sinema portalı The Box Office Türkiye’nin verilerine göre de 21 Şubat’ta vizyona giren Recep İvedik 4, 7 milyon 369 bin 98 seyirci sayısı ve 72 milyon 103 bin 217 TL toplam hasılat ile en çok izlenen ve kazanan filmler arasında zirvede yer alıyor. 13 Haziran’da vizyona giren Kış Uykusu ise 305 bin 486 seyirci ve 3 milyon 577 bin 811 TL hasılat ile 2014’ün en çok izlenen film sıralamasında 36’ıncı sırada bulunuyor.

REJİM SANATI TEKTİPLEŞTİRİYOR
“Kış Uykusu”nda “Suavi” karakterini canlandıran oyuncu Levent, Dünyanın en büyüksinema ödüllerinden Altın Palmiye’yi kazanan filmin Türkiye’de seyirci izlenme ve toplam hasılat rakamlarında alt sıralarda yer almasını Hürriyet’e şöyle değerlendirdi:

“Adorno, ‘Dünyadaki siyasi rejim sanatsal eserleri tek tipleştiriyor’ diyor. Bu anlayış sanat endüstrisini de sadece eğlence endüstrisine çevirmeye çalışıyor. Oysa sanat kavramı felsefik bir yapıdadır. Türkiye’de entelektüel diye adlandırılan, gayet değerli filmlerin izleyicisi genelde düşük oluyor. Altın Palmiye’yi kazanan Kış Uykusu’nun izlenme oranının 300 binlere yükselmesi umut verici. Fakat bu bölgelere göre değişiyor. İstanbul’da Atlas Sineması’nda gösteriliyorsa bütün seansları dolu oluyor. Ancak Ümraniye’de gösteriliyorsa daha az izleniyor. Ankara’da Büyülü Fener’de bir ay kapalı gişe oynarken, Bursa’da iki seans ancak oynadı. Demek ki metropol kentlerinin merkezlerindeki eğitim oranı daha yüksek olan seviyedeki insanlar ile yaşamın dertleriyle daha fazla meşgul edilen insanlar arasında bu filmlerin izleme oranları arasında bir zıtlık oluşuyor.

DEVLET ÖZENDİRİCİ OLMALI
Ülkemizde hükümetin bu konuda yeterli olmadığını düşünüyorum. İnsan bilincinin artması ve kendilerini geliştirmesi doğrultusunda devletin özendirici olması gerekir. Bu doğrultuda toplumların sinemaya yönlendirilmesi bir devlet politikası olarak ele alınması gerekir. Almanya’da insanlar toplu sözleşmelerle sendikal haklarını alırken, aynı zamanda kültürel olaylara katılma konusunda bir fon olarak zam da alabiliyor. Berlin Film Festivali’nde bulunduğumuz sırada, Berlin’in varoş sayılabilecek bir bölgesinde sinema önünde kuyruklar vardı. Bunu sorduğumda, maaşlarında sanatsal etkinliklere katılma yönünde bir fon olduğunu öğrendim. İnsan malzemesinin nitelik olarak da gelişmesini istiyorlar. İsteriz ki Türkiye’de vatandaşların her birisi sinemaya gidecek, aile fertlerinin ekmeğinden birisi olarak görebileceği fona sahip olsun.

VATANDAŞ MEMUR GİBİ YAŞIYOR
Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu bu anlamda çok iyi bir örnek… 3 saat 17 dakika sürüyor ve dışarıdan bakıldığı zaman, ‘nasıl geçer bu süre’ diye konuşuluyordu. Bu durum filmi yönetmen ve yapımcısının büyük bir riski göze alarak yaptığını ortaya çıkardı. Ceylan’ın bu filmi dünyanın en önemli ödüllerinden birini alarak, Türkiye’ye büyük bir onur kazandırmıştır. Demek ki Türkiye entelektüel kimliğini de koyarak, dünyalı bir devlet olmak için de vatandaşının kalitesini yükseltmek zorunda. Vatandaşımız yaşamı da memur gibi yaşıyor. Eğitimin de bu doğrultuda planlanması lazım. İnsanın yeteneklerini geliştirmek üzere planlanmış bir müfredat olmalı. Bir toplumu sanat tüketicisi yapabilmek gerekiyor. Sanat eseri kullanıcısı yaparak, kendi sanat felsefesini yapma durumuna getirmek lazım vatandaşları. Sanatın varlık nedeni de odur.” (Hürriyet)