07 Eyl 2014 14:17
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:39
Rasim Ozan yine çıkıştı: İyi güzel söylüyorsun da Aydın Doğan...
Dün Aydın Doğan'ı devlet adına uyardıklarını yazan Rasim Ozan Kütahyalı, bugün yazısında Doğan'a "İyi güzel söylüyorsun da Doğan niye bu tavrını Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin aleni saldırı altında olduğu 2014'ün ilk üç ayında sergilemedin?" çıkışı yaptı.
İşte Kütahyalı'nın "Ocak ve Şubat 2014 dönemindeki yazılarımda Doğan'a yanlış yaptığını ve kaybedeceğini söylemiştim. O ise üç gazetesinden beni hedef alan bir yazı yayınladı ve hakkımda dava açtı. Oysa ben gerçekleri yazdım. Şimdi de size soruyorum Aydın Doğan: 12 Ekim HSYK seçimlerine kadar korku ve ürkeklikle paralel yargı hakkındaki haberlerin üstünü örtmeye devam mı edeceksiniz? SABAH olarak izleyeceğiz." dediği o yazıdan çarpıcı bölümler:
İYİ GÜZEL SÖYLÜYORSUN DA...
"Aydın Doğan son açıklamasında şöyle diyor: "Hürriyet, her zaman demokrasiden, hukukun üstünlüğü ilkesinden ve bu çerçevede meşruiyet çizgisinden yana olmuştur. Hukuk ve meşruiyet çizgisi dışına çıkan hiçbir hareketin, yapılanmanın yanında olmamız söz konusu olamaz. Devlet tektir. Devletin bünyesi içinde farklı yapılara hoşgörü gösterilemez."
İyi güzel söylüyorsun da Doğan niye bu tavrını Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin aleni saldırı altında olduğu 2014'ün ilk üç ayında sergilemedin? Hürriyet bu kritik dönemde asla hukuk ve meşruiyet çizgisinden yana olmadı. Sedat Ergin dönemi farklı olur diye inanmak isteyerek ben bu yönde yazı bile yazdım. Ergin de Berberoğlu gibi medya hayatını bu yaşta bitirecek mi yoksa meşru yolda olacak mı? Hep beraber göreceğiz. SABAH olarak AKP'ye muhalif olma ve AKP aleyhine propaganda yapma hakkınızı sonuna kadar savunduğumuzu kaç kere yazdık.
Paralel örgütün AKP'ye gayrimeşru yöntemlerle saldırılarına destek vermenize dahi bir itirazımız olmadı. Sizin gibi bir gazetenin AKP'yi destekler bir hal alması komik olurdu zaten. Fakat biz iki noktanın doğrudan ülkenin güvenliğini ilgilendirdiğini ve tüm diğer 17 Aralık mevzularından farklı olduğunu söyledik. Aydın Doğan ve Hürriyet bu iki mesele etrafında Türkiye Cumhuriyeti'ni doğrudan karşısına aldı.
BU İKİ OLAY VATANA İHANETTİR
Bu iki olay Pensilvanya talimatıyla Kozmik Oda'nın dinlenip servis edildiği 27 Mart ihaneti ve MİT TIR'larının başka devlet istihbaratlarıyla işbirliğiyle Pensilvanya güçlerince durdurulup MİT mensuplarının tekme tokat dövülmesidir. Bu iki olay tüm devletlerin hukukuna göre vatana ihanettir. İşte bu iki olayda Türkiye'nin hukukundan yana tavır almamak intihar gibi bir davranıştı. Hürriyet bu iki hususta hukuk ve meşruiyet çizgisini açıkça ihlal ederek paralel örgütün yanında bir görüntü verdi. Sonrasında Aydın Bey bu görüntünün Doğan Ailesi'ne zararının farkına vardı ve Berberoğlu'nu kovdu.
Peki Doğan bu gaflet ve delalet çemberine nasıl sürüklendi? Sebebi Pensilvanya'nın Türk yargı sisteminin patronu olmasıyla ilgilidir. 2012 içinde Doğan'ın çok kritik iki davası Yargıtay'dan döndü. Aldığı beraat kararları bozuldu. Bu davalar yeniden yargılama sürecine girdi. Temmuz 2013'te bunlardan biri yeniden beraatla sonuçlandı. Öbürünün davası sürüyor. Beraatla sonuçlanan ise yeniden Yargıtay'a gitti. Eğer iki dava da Doğan'ın aleyhine sonuçlanırsa inanılmaz bir mali yük Doğan'ın sırtına binecek.
GÜLEN İSTEMEZSE DOĞAN MAHKUM OLURDU
Bu iki dava vasıtasıyla Pensilvanya Yargıtay sürecini Doğan'ı kontrol altında tutmak için kullandı. Bunu en iyi bilen de Aydın Bey başta olmak üzere tüm Doğan Ailesi ve Doğan Holding üst düzey yöneticileridir. Bu beraat kararlarının Doğan'ı kafeslemek için kasten paralel örgüt tarafından bozulduğunu Türk yargı camiasında bilmeyen yok.
Fethullah Gülen'in ses kaydında söylenen İKİ HUSUS meselesi işte tam bu konuyla alakalıydı. Doğan İKİ HUSUS ile Gülen'in bizzat ilgilenmesini istiyordu o konuşma kaydına göre. Çünkü Doğan da biliyordu ki Yargıtay'ın ve Türk yargı sisteminin patronu Gülen idi. Gülen isterse o iki dava beraatla sonuçlanırdı; istemezse Doğan mahkûm olurdu.
Gülenist yargı rejimi artık çöktü. 12 Ekim HSYK seçimleriyle birlikte tamamen tarihe karışacak. Herkesi yargılayan paralel örgütün şu an bizzat kendisi yargılanıyor.
İYİ GÜZEL SÖYLÜYORSUN DA...
"Aydın Doğan son açıklamasında şöyle diyor: "Hürriyet, her zaman demokrasiden, hukukun üstünlüğü ilkesinden ve bu çerçevede meşruiyet çizgisinden yana olmuştur. Hukuk ve meşruiyet çizgisi dışına çıkan hiçbir hareketin, yapılanmanın yanında olmamız söz konusu olamaz. Devlet tektir. Devletin bünyesi içinde farklı yapılara hoşgörü gösterilemez."
İyi güzel söylüyorsun da Doğan niye bu tavrını Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin aleni saldırı altında olduğu 2014'ün ilk üç ayında sergilemedin? Hürriyet bu kritik dönemde asla hukuk ve meşruiyet çizgisinden yana olmadı. Sedat Ergin dönemi farklı olur diye inanmak isteyerek ben bu yönde yazı bile yazdım. Ergin de Berberoğlu gibi medya hayatını bu yaşta bitirecek mi yoksa meşru yolda olacak mı? Hep beraber göreceğiz. SABAH olarak AKP'ye muhalif olma ve AKP aleyhine propaganda yapma hakkınızı sonuna kadar savunduğumuzu kaç kere yazdık.
Paralel örgütün AKP'ye gayrimeşru yöntemlerle saldırılarına destek vermenize dahi bir itirazımız olmadı. Sizin gibi bir gazetenin AKP'yi destekler bir hal alması komik olurdu zaten. Fakat biz iki noktanın doğrudan ülkenin güvenliğini ilgilendirdiğini ve tüm diğer 17 Aralık mevzularından farklı olduğunu söyledik. Aydın Doğan ve Hürriyet bu iki mesele etrafında Türkiye Cumhuriyeti'ni doğrudan karşısına aldı.
BU İKİ OLAY VATANA İHANETTİR
Bu iki olay Pensilvanya talimatıyla Kozmik Oda'nın dinlenip servis edildiği 27 Mart ihaneti ve MİT TIR'larının başka devlet istihbaratlarıyla işbirliğiyle Pensilvanya güçlerince durdurulup MİT mensuplarının tekme tokat dövülmesidir. Bu iki olay tüm devletlerin hukukuna göre vatana ihanettir. İşte bu iki olayda Türkiye'nin hukukundan yana tavır almamak intihar gibi bir davranıştı. Hürriyet bu iki hususta hukuk ve meşruiyet çizgisini açıkça ihlal ederek paralel örgütün yanında bir görüntü verdi. Sonrasında Aydın Bey bu görüntünün Doğan Ailesi'ne zararının farkına vardı ve Berberoğlu'nu kovdu.
Peki Doğan bu gaflet ve delalet çemberine nasıl sürüklendi? Sebebi Pensilvanya'nın Türk yargı sisteminin patronu olmasıyla ilgilidir. 2012 içinde Doğan'ın çok kritik iki davası Yargıtay'dan döndü. Aldığı beraat kararları bozuldu. Bu davalar yeniden yargılama sürecine girdi. Temmuz 2013'te bunlardan biri yeniden beraatla sonuçlandı. Öbürünün davası sürüyor. Beraatla sonuçlanan ise yeniden Yargıtay'a gitti. Eğer iki dava da Doğan'ın aleyhine sonuçlanırsa inanılmaz bir mali yük Doğan'ın sırtına binecek.
GÜLEN İSTEMEZSE DOĞAN MAHKUM OLURDU
Bu iki dava vasıtasıyla Pensilvanya Yargıtay sürecini Doğan'ı kontrol altında tutmak için kullandı. Bunu en iyi bilen de Aydın Bey başta olmak üzere tüm Doğan Ailesi ve Doğan Holding üst düzey yöneticileridir. Bu beraat kararlarının Doğan'ı kafeslemek için kasten paralel örgüt tarafından bozulduğunu Türk yargı camiasında bilmeyen yok.
Fethullah Gülen'in ses kaydında söylenen İKİ HUSUS meselesi işte tam bu konuyla alakalıydı. Doğan İKİ HUSUS ile Gülen'in bizzat ilgilenmesini istiyordu o konuşma kaydına göre. Çünkü Doğan da biliyordu ki Yargıtay'ın ve Türk yargı sisteminin patronu Gülen idi. Gülen isterse o iki dava beraatla sonuçlanırdı; istemezse Doğan mahkûm olurdu.
Gülenist yargı rejimi artık çöktü. 12 Ekim HSYK seçimleriyle birlikte tamamen tarihe karışacak. Herkesi yargılayan paralel örgütün şu an bizzat kendisi yargılanıyor.