Rasim Ozan tornistan! Dün ne diyordu, şimdi ne diyor?
Radikal muhabiri İsmail Saymaz, Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'nın son 4 yılda kaleme aldığı yazıları inceledi ve ortaya çarpıcı bir "tornistan hikayesi" çıktı.
Radikal muhabiri İsmail Saymaz, Rasim Ozan Kütahyalı'nın son
yıllarda birbirine zıt görüşleri ile çizdiği grafiğin çarpıcı
analizini yaptı,İşte Saymaz'ın Rasim Ozan Kütahyalı analizi:
RASİM OZAN DÜN DİYORDU ŞİMDİ NE DİYOR?
Dört yıl önce “Çok net bir darbe planı” dediği Balyoz Davası
hakkında “Temizlenme süreci temiz olmadı” yorumunu yapıyor. TSK’nın
AK Parti ile Gülen Cemaati’ni karşı karşıya getirmek istediğini
savunduğu günlerden, “Paşa Vesayeti'nden Hoca Vesayeti’ne mi
geçtik?” diye şaşkınlık yaşadığı bugünlere, işte Rasim Ozan’dan
seçkiler...
DENİZ BAYKAL TORNİSTANI
6 Ekim 2011: “Bugün Ergenekon soruşturması bağlamında teknik takibe
takılan bazı konuşmalardan anlıyoruz ki (Soner) Yalçın ve CHP
yönetimi sürekli temas içinde, Baykal’ı tuzağa düşürmeye
çalışıyorlar. İşte bu tuzakların en organize olanlarından biri bu
İklim Bayraktar olayı.”
4 Ocak 2014 - “Başbakan da son dönemdeki her konuşmasında şu
gerçeği vurguluyor: Türk siyasetini dışarıdan dizayn etmek isteyen
karanlık yapılanmanın kurduğu tezgâhlar Baykal’a yapılan kalleş
komployla başladı. Alçakça bir komployla montaj bir kasetle
Baykal’ı indirme operasyonu başarıya ulaştı... 12 Eylül 2010’da
güçlü bir “Evet” tercihinin çıkması bu operasyonu yapan devlet içi
güçler için çok hayatiydi. O devlet içi güçlerin kendini hukuksal
garanti altına almasını ifade ediyordu 12 Eylül 2010. Nitekim o
tarihten sonra çok daha pervasız yargısal operasyonlara giriştiler.
Çünkü bu devlet içi yapı 12 Eylül 2010’la beraber dokunulmazlık
kazandı. Bizler de bu gerçeğin farkına sonradan vardık.”
ERGENEKON SAVCILARI: DÜN KAHRAMAN BUGÜN CUNTA!
6 Nisan 2011: “Hem Zekeriya Öz, hem de Ali Fuat Yılmazer hem de bu
süreçte ismi çok anılmayan diğer kahramanlar 2007’den itibaren
büyük, çok büyük, çok çok çok büyük bir işe giriştiler. Öz ve
Yılmazer konumları dolayısıyla da “işin başı” olarak görülen ve en
çok saldırılan iki isimdi.”
17 Aralık 2013: “Ey adı bende saklı polis şefleri. Devlet adamı
değil devlet memurusunuz. Haddini bilmeyen generallere seslendiğim
şekilde şimdi de aynen size sesleniyorum: Herkesi susturabilirsiniz
ama ben susmam. Kafamı da kesseniz ben sivil siyasetin yanında
olacağım. Dağıtın şu kurduğunuz Emniyet-Yargı cuntasını.”
GÜLEN CEMAATİ NEYDİ NE OLDU?
1 Eylül 2010: “2008’den itibaren Ergenekon soruşturması hız
kazanınca Genelkurmay karargâhı strateji değiştirdi... “AKP ile
yumuşak ilişkiler kurarak, cemaati yalnızlaştırma” stratejisi İlker
Başbuğ dönemiyle birlikte uygulamaya kondu Hanefi Avcı’nın
kitabında da ısrarla hükümeti eleştirmekten kaçınarak her şeyi
doğrudan “cemaat”e yükleme kaygısı var. Dolayısıyla şu an bu kitap
yukarıda bahsettiğim 2008’den beri uygulamaya konmak istenen Gülen
hareketiyle AK Parti arasına nifak sokma operasyonunun bir parçası
olarak kullanılmak isteniyor. Emniyet içinde İslami bir hayat
tarzına sahip olduğu halde sırf kişisel çekişmelerden ötürü Gülen
hareketine karşı Genelkurmay’a yaklaşan bir ekip var.”
31 Temmuz 2013: “Eski Türkiye’de “alternatif iktidar” arayanlar
Genelkurmay’a giderdi. “Paşam bizi başa getirin, ne isterseniz
yaparız” derlerdi. Yeni Türkiye’de “alternatif iktidar” arayanlar
Pensilvanya’ya gidip “Hocam bizi başa getirin, ne isterseniz
yaparız” mı diyor yani? “Paşa vesayeti”nden “Hoca vesayeti”ne mi
geçtik? İyice kafam karıştı.”
REFERANDUM ÇARKI!
11 Eylül 2010: “Bu halk oylamasında tüm ezilenlerle birlikte kendi
kültürel kimliğini önemseyen Türkler, Türkçüler ve milliyetçiler de
EVET demeli. 13 eylül sabahı ya yeni bir umutla güne uyanacağız, ya
da barbarlığın galip geldiği bir güne. Karar hepimizin...”
28 Aralık 2013: “2010 yılını hatırladıkça içim parçalanıyor.
Kendime de çok ama çok kızıyorum. 12 Eylül 2010 referandumu
sonrasında demokrasiyi hedef alan kumpası görememiş olmaktan
utanıyorum. 12 Eylül 2010’da cemaatin kapı kapı gezerek Erdoğan’ı
desteklediği büyük bir yalandır. O referandumda Recep Tayyip
Erdoğan meydan meydan gezerek cemaati desteklemiştir. O yüzden
mezardan kalkıp oy atılması istendi.”
RASİM OZAN'IN ŞİKE DAVASI İLE İMTİHANI
31 Ağustos 2013: “3 Temmuz bağlamında Gülen Hareketi’ne de haksız
biçimde saldırıldı. Fethullah Gülen’e çok çirkin ve yalan ithamlar
yapıldı. Şike davası haklı bir davaydı ve Hizmet de Hizmet’in
medyası da çok doğru bir tavır aldı. O süreçte gözü dönmüş bir
fanatizmle Gülen Hareketi’ne bu saldırıyı yapanların başında Cengiz
Çandar ve Ertuğrul Özkök geliyordu.”
28 Aralık 2013: “Fakat bugün geldiğimiz noktada Ergenekon ve Balyoz
davaları da usulden bozulmalı ve yeniden yargılama yapılmalıdır.
Şike ve KCK için de aynı durum geçerlidir. Gayrimeşru yöntemlerle
meşru işler yapılamaz.”