Gündem
18 Ağu 2010 23:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:33

RASİM OZAN KÜTAHYALI HADDİNİ DE CÜRETİNİ DE AŞTI, İRADE HIRSIZLIĞI YAPTI!

Senarist-yönetmen Sırrı Süreyya Önder'den Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'ya yalanlama geldi.

Senarist-yönetmen Sırrı Süreyya Önder'den Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'ya yalanlama geldi. Kütahyalı köşesinde Sırrı Süreyya Önder'in referandumda kesinlikle 'Evet' diyeceğini yazmıştı. Önder ise yaptığı açıklamada AKP'ye sert eleştiriler getirirken referandumda BDP'nin ortaya koyduğu iradeyle dayanışma içinde olduğunu ve kollektif sosyalist iradeye ters düşmeyeceğini vurguladı.

Kütahyalı bugünkü yazısında Kanal 24'de program da yapan Önder hakkında hayli onore edecek ifadeler kullandıktan sonra kesinlikle 'Evet' diyeceğini iddia etmişti:

“Bu arada Sırrı Süreyya Önder’in de EVET demesi kesin. Sırrı Süreyya gibi hem sapına kadar vicdanlı hem sapına kadar ortodoks komünist, hem de sapına kadar yerli ve hakiki bir adamın hemen her özgürlük meselesinde tavrı zaten belli... Eğer 80 öncesi komünistleri Sırrı’nın tavrında ve tarzında olsalardı hakikaten bu devlet için bir “komünizm tehdidi” var olurdu. Çünkü Sırrı tipi yerli, hakiki ve delikanlı komünizmin kitleselleşme tehlikesi var.”

İşte bu yazıya cevaben Sırrı Süreyya Önder'den gelen açıklamada Taraf yazarının 'Evet' iddiasının yalanlanıyor.

İşte o açıklama:

BEN REFERANDUM OYLAMASINDA 'EVET' DEMEYECEĞİM!

Sırrı Süreyya Önder

Taraf' Gazetesi yazarlarından Rasim Ozan Kütahyalı, bugün bir yazıyla benim referandum oylamasında 'kesin evet' diyeceğim şeklinde, haddini de cüretini de aşan bir paragraf yazmış. Mültefit bir tonla karışık irade hırsızlığı yapmıştır. Şunu açıkça söylemek istiyorum: Bir kere, ben bu referandumun tasarlanış ve sunuluşuna esastan itiraz ediyorum. Yedi yıllık AKP iktidarında halkın karşısına bir 'anayasa değişikliği' imkanıyla ilk defa (ve tek defa) çıkılıp da, ülkenin temel meselelerinin hepsine teğet geçilmesini ve 'halktan bir kez daha icazet alma' görüntüsü yaratılan bu evet/hayır ikilemi mantığını reddediyorum.

Siyasi partiler ve seçim kanununu değiştirmeyen, dokunulmazlık konusunda verdiği sözleri unutan, gerek kendi parti işleyişinde gerekse ülke içi sorunların halledilişinde hiçbir şekilde 'demokratik mekanizmaları' işletmeyen iktidar partisi, bir yanıyla açılımdan bahsederken, diğer yandan en son Hrant Dink’in katline yaptığı açıklamada olduğu gibi, milliyetçi ve kabul edilemez argümanları elden bırakmamaktadır.

AKP’nin en yetkili temsilcileri, verilecek “evet” oylarının %99 unu kendilerine verilmiş oylar olarak mütaala etmektedir.

Yöntemsel olarak bu platforma çekilen, egemenler arasındaki bir dalaşmaya 'evet' oyu vererek taraf olmam mümkün değildir.

Türkiye'nin emekçileri ve yoksullarının temel sorunları bu anayasa paketi içinde yoktur. Ayrıca, hükümetin bu referandum sonrasında temel insan haklarını genişletmeye yönelik bir çaba içinde olacağına dair en ufak bir emare de yoktur. Yoksullukla beraber Türkiye'nin ikinci temel meselesi olan Kürt sorununda AKP'nin ne kadar zalimane, bütün bir halkı tanımayan, onları ancak 'AKP'lileşirse' dikkate alacağını ima eden bir politika takip ettiği de herkesin malumudur.

Halkın göstermelik iradesini bile yok sayarak, Anayasa Mahkemesi tarafından dizayn edilen bu referandum paketine katılarak meşruluk kazandırmam söz konusu olamaz. Şimdilik, BDP'nin bu süreçte ortaya koyduğu iradeyle dayanışma halinde olduğumun ve yaygın, kolllektif sosyalist iradeden ayrı davranmayacağımın bütün kamuoyu tarafından bilinmesini isterim.